Ey Yaşayan Ölüler Haydi Dirilmeye!
بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
İnsan yaradılış itibari ile iyilik ve kötülüğe meyilli bir varlıktır. İyilik ve Günah işlemek insanın fıtratının bir gereğidir. İnsanın günahı sonrasında onu telafi yoluna başvurması Kuran’da tevbe olarak isimlendirilmektedir:
Bizler tevbeyi insanın yaradılışı ile birlikte ele almaya çalışacağız. İslam inancına göre İnsanlığın atası Âdem (a.s)’i şeytani dürtülerin ayartması ile başlayan günah onun bulunduğu mekândan çıkarılmasına sebep olmuştur, bu kovulmaya sebep olan fiilden arınmak adına pişmanlığı ile ne yapacağını bilemeyen Âdem’e Allah azze ve celle yol gösterdi:
Öncesinde bulundukları mekânda Allah’ın uyarısı:
Ve (sonra) "Ey Âdem" dedik: "Sen ve eşin bu bahçeye yerleşin ve orada dilediğinizden serbestçe yiyin; ancak bir tek şu ağaca yaklaşmayın ki zalimlerden olmayasınız."
(Bakara-35)
Bu ayette uyarıya uymayıp günah işlemeleri ve dönüş yöntemi:
Derken Âdem Rabbinden (yol gösterici) sözler aldı. Ve (Allah) O'nun tevbesini kabul etti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan
(Bakara-37)
Tevbe Allah’tan af dilemeleri:
O ikisi: "Ey Rabbimiz! Biz kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, hiç şüphesiz, kaybedenlerden olacağız!" dediler.
(A’raf-23)
Allah azze ve celle bizlere vermiş olduğu emanet (akıl-idrak) ile hareket etmemizi emretmiş ise de tek başına yetmeyeceği malumdur. Aklın işletilemediği hakikatlerin üstünün örtüldüğü zamanlarda Allah bizlerin yeniden aklı işleterek hakikate yönelmemiz için Resuller aracılığı ile iyilik ve kötülüğün hakikatlerini anlamamız için ilahi kelam ile bizleri aydınlatmıştır.
İyilik ve kötülük hususunda Allah bizleri tercihlerimizde serbest bırakmamış, kendi inisiyatifimiz ile yapacağımız tüm fiillerin karşılığının olacağını iyiliklerin ödüllendirileceğini kötülüklerin ise cezalandırılacağını beyan etmiştir.
Ve kim zerre kadar iyilik yapmışsa, onu(n karşılığını) görecek, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu(n karşılığını) görecektir.
(Zilzal-7-8)
İnsanoğlu bir taraftan ‘’Eşrefi Mahlûkat’’ unvanı ile adlandırılır iken diğer taraftan ‘’Esfeli Safilin’i’’ hak edecek kadar aşağılık olabilmektedir. İnsan tabiatında var olan vasıflar sayesinde bilerek veya bilmeyerek çok basit gerekçeler ile İlahi emirlerin yolundan ayrılarak günah bataklığına saplanabilmektedir.
Beşeri zaaflarımız ile Allah’ın emirlerini ne kadar istersek isteyelim gereği gibi yerine getiremeyebiliriz. Bu istek neticesinde hata yaparak günah işleyebiliriz, bu günah kavramı Kuran’da kendi nefsine zulmetmek olarak birçok ayette geçmektedir. Bu günahı işleyip nefsine zulmeden biz aciz kullarına Allah yüce merhameti ile bağışlanma yolunu ‘’Tevbe’’ kapısı ile açmıştır.
Ancak, tevbe edenler, kendilerini düzeltenler ve (tebliğ edilen) hakikati duyuranlar bunun dışındadır: Onların tevbesini kabul edeceğim; zira yalnız Benim tevbeleri kabul eden, rahmet dağıtan.
(Bakara-160)
Ancak, kötü işler yapan ve sonra pişmanlık duyup (hakka) inananlara gelince doğrusu, böyle bir tevbeden sonra şüphesiz senin Rabbin çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır!
(A’raf-153)
Öncelikle Tevbe kavramını anlayabilmek için günah kavramını analiz etmeliyiz:
Günah kavramı ‘’Farsça’’ bir kelime olup isimdir. İlahi emirlere karşı gelme, uygunsuz fiil, vicdanı rahatsız eden kabahat, suç vb isimler ile İsm, masiyet, hıyanet, isyan gibi Arapça kelimelere karşılık olarak kullanılır…
Kuran’da ‘’GÜNAH’’ kelimesi ‘’CUNAH’’ olarak geçer. Yalnız günah olayını anlatan kavramlardan sadece biri olan Günah daha bir çok kavram ile ifade edilir: Günahların büyüklüğü, boyutu ve niyete göre Kuran’da şu isimler ile zikredilir…
Kuran’da türevleri ile şu ayetlerde geçer:
جُنَاحَ Cunaha 2/158-198-229-230-233-234-235-236-240-282- جُنَاحَ Cunaha 4/23-24-101-102-128 جُنَاحٌ Cunahun 5/93 جُنَاحٌ cunahun 33/5-51-55 جُنَاحَ cunaha 60/10….vb
İsm (suç, günah, ceza, insanı hayır ve sevaptan alı koyma) Zenb (suç, günah, hata, kötü iş) Cürm (suç) Seyyie (kötülük, ayıp kusur) Hatie (yanılmak) Fısk (hak yoldan ayrılmak) Fücur (günah işlemek) Hubb (Hilekârlık, sahtekârlık) Şirk (Allah’a ortak koşmak) Dalalet (yanılgı) Tuğyan (taşkınlık) Küfür (gizlemek, örtmek, inkâr etmek) Nifak (ikiyüzlülük) Zulüm (haksızlık) Masiyet (itaatsiz, asi olmak) kabiha (çirkin, kötü şey) Fahşa (gayet çirkin, günah, yüz kızartıcı iş ve söz) zelle (söz ve fiilde hata) Vizr (Ağır yük yüklenmek ve günah işlemek) Vazira (Günahkâr insan)
Kuran’da bu isimler ile geçen Günah kavramına düşmüş aciz kulların Allah’a dönüş ve yönelişi anlamında Arapça ‘’Tabe, Yetubu’’ maddesinden mastar olan ‘’Tevbe’’ daha çok masiyetten Allah’a dönme anlamında kullanılır…
(MÂSİYET)
Baş kaldırmak, isyan etme, haddi aşma, sınırları çiğneme; Allah'a ve Resulüne karşı gelme, günahlara dalma, helâl ve haram sınırlarını çiğneme, Allah ve Resulünün hükümlerini uygulayan emir ve yetki sahiplerine karşı gelme.
توب
Kur’ani kavram ‘’TEVBE’’ ismi ile anılsa da genel itibari ile ‘’Tövbe’’ olarak halk arasında kullanılmaktadır. Halk arasında işlenmiş olan söz ve fiilden ötürü bir daha günah işlememek adına pişmanlık edip verilen söz olarak bilinir.
Günaha sevk eden etkenleri, insanın yapısında bulunan eğilim ve arzularla onu dışarıdan etkileyen amiller olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. İslam'a göre insan yapısında bulunan kötülüklerin kaynağı nefistir. Zira nefis, "kötülüğü olabildiğine emreden" (nefs-i emmâre) (Yusuf, 12/53) ve kişiyi günaha yöneltmek için sürekli fısıltılar halinde telkinde bulunan (Kaf, 50/16; Necm, 53/23) bir güçtür. Günaha sevk eden bir başka etken de ölümsüz bir dünya hayatı içgüdüsü ve öbür dünyayı unutmadır (Bakara, 2/95-96).
Kur'an bu olumsuz eğilimli nefse karşı, kendini kınayan (levvâme) ve Hakk'ın rızasında huzura kavuşan (mutmainne) nefisleri, yani eğitilmiş ve dizginlenmiş, iyilik yapmayı kabullenmiş nefislere ulaşmayı öğütler (Kıyâme, 75/2; Fecr, 89/27-28). Ayrıca insanın hassas bir psikolojik yapıya sahip bulunması (Nisa, 4/28), fizyolojik ve psikolojik bağımlılıklarının bulunması önemli günah faktörlerindendir
(Bakara, 2/155; Al-i İmran, 3/14)
‘’Dini. Kavramlar. Sözlüğü’’
تَوَّابٌ Tevvab :Allah’ın isimlerinden, Mağfireti çok olup tevbeleri kabul edicidir.(Tevbede rücu=dönme manası vardır. Bu vecihle kul günahları işlemekten rücu eder; Allah’ta rahmet ve gufranını icra eder.).(Ayrıca تَوَّابٌ çok tevbe edici manasına gelir.
تَابَا : Masiyet’ten dönmek,tevbe etmek manasında: 5/39.6/54.11/112.19/60.20/82.25/70-71 28/67 Tevbeyi kabul edip mağfiret etmek manasında: 2/37-54-187.5/71 9/117’de (iki defa)-118.20/122.58/13.73/20.
تَابَ : Dönmek,tevbe etmek 4/16.
تَابُوا:2/160.3/89.4/146.5/34.7/153.9/5-11.16/119.24/5.40/7 Tevbe
تُبْتُ :4/18.7/143.46/15 Tevbe
تُبْتُمْ:2/279.9/3 Tevbe
اَتُوبُ:Tevbeleri kabul ederim manasında 2/160
تَتُوبَا :66/4
يَتُبْ:49/11
يَتُوبَ:Tevbeyi kabul edip mağfiret etmek : 3/128.4/17-26-27 5/39.9/15-27-102-106.33/24-73 Kim ki ,masiyetlerden dönüp tevbe ederek Salih amel işlerse,şüphesiz Allah’ın rızasına muvafık olarak Allah’a büyük bir dönüş yapmış,tevbe etmiş olur 25/71
يَتُوبُوا : 9/74-118.85/10
يَتُوبُونَ : 4/17.5/74.9/126
تُبْ : Tevbemizi kabul et,bize mağfiret et.2/128
تُوبُوا :2/54.11/3-52-61-90.24/31.66/8
التَّوْبِ : 40/3 (=Ya masdar manasında : Tevbeyi kabul edici.veya تَوْبَةً ‘in cemisi olup ‘’her tevbeyi kabul edici’’ manasındadır.Tevbeden maksat Masiyet’ten rücudur.
تَوْبَةً: 4/92 (=Allah'ın size mağfiret etmesi sebebiyle…);66/8(=Masiyet’lerden tamamen çekilip samimiyetle tam bir dönüşle Allah’a dönerek tevbede bulununuz.)
التَّوْبَةُ : 4/17 (=Tevbeyi masiyetlerden rücu kabul etmek,Allah için muhakkak ve sabittir-Ya da Allah katında sabittir-O kimseler hakkındaki onlar cahillik ederek kötülük işlerler,sonra da hemen tevbe ederler anlamında.)
Yoksa (makbul) tövbe, kötülükleri (günahları) yapıp da kendisine ölüm gelip çatınca, “İşte ben şimdi tövbe ettim” diyen kimseler ile kâfir olarak ölenlerinki değildir. Bunlar için ahirette elem dolu bir azap hazırlamışızdır.
(Nisa-18)
4/18 : (=Fakat tevbeyi kabul Allah katında muhakkak ve sabit olmaz. O Kimseler hakkında ki onlar kötülükleri işlerler de, yalnız ölüm esnasında tevbe ederler. İşte şimdi tevbe ettim derler veya kâfir olarak ölürler. 9/104. 42/25 (=Kulların tevbesini kabul edip afvu mağfiret eder.)… Manasında.
تَوْبَتُهُمْ : 3/90 (=Küfürde ısrarlarıyla birlikte tevbe etmeleri kabul edilemez.veya tevbeleri ancak ölüm anında olduğundan dolayı…veyahut kabul edilecek tevbeleri yoktur.Zira onlar tevbeleri yoktur.Zira onlar tevbeye muvaffak olamamışlardır.tarzında kinayedir…
تَائِبَاتٍ : 66/5
اَلتَّائِبُونَ : 9/112
تَوَّابٌ :Mağfireti bol olan 24/10.49/12
التَّوَّابُ : Mağfireti bol olan 2/37-54-128-160.9/104-118
تَوَّابًا : Mağfireti bol olan 4/16-64.110/3 التَّوَّابينَ 2/222 (=mübalağa sigasının cemisi olup; Tevbe edip Masiyet’ten dönenler anlamında: Allah hemen işlemeleri umulan bir takım günahlardan kaçınıp çok tevbe edenleri sever mealinde. مَتَابِ Mimli masdar : Tevbem onadır,masiyetlerden kaçınıp ona rücu ederim 13/30 مَتَابًا 25/71 (=Günahları işlemekten vazgeçerek Allaha dönüp tevbe etmiş olur…
Kuran’i bazda tevbe kavramını analiz etmek amacı ile sunmuş olduğumuz Ayetleri daha iyi anlamak adına asıl konumuza dönelim:
Beşer olan biz Allah’ın aciz ve günahkâr kulları için tevbe önemli bir güç ve menzildir. İşlemiş olduğumuz Masiyet’lerden arınma adına Allah’a samimi içten duygular ile dönmek nefsin heva ve heveslerinden arınmaktır.
‘’Günahtan tevbe eden kişi hiç günahı olmayan kişi gibidir’’
(Kâfi c-2 Kitabul İman vel Küfr babut tevbe 10.Hadis)
Ey İnsan ne kadar zalim ve cahil isen de, Allah’ın bahşettiği nimetin değerini bilmiyorsan da, ne kadar azgınlaşsan da senin bütün ihtiyaçlarını karşılayan Allah’a karşı yapmış olduğun hayâsızlık, serseriliği arttırdıkça arttırdın. Ama sonunda pişman oldun ve yaptıklarından döndün tevbe ettin bilki Hakkın rahmet deryasından geniş bir nimeti değerlendirdin. Şükrünü eda et.
Nasuh tevbe تَوْبَةً نَصُوحًا tevbeten nesuha:
Siz ey imana ermiş olanlar! Gönülden tevbe ederek Allah'a yönelin! Umulur ki Rabbiniz kötü fiilerinizi yok eder ve Allah'ın Peygamberi ile o'nun inancını paylaşanları utandırmayacağı o Gün, sizi içinden ırmaklar akan bahçelere koyar. Onlar, önlerinden ve sağ taraflarından hızla ışık yayarlar ve "Ey Rabbimiz!" diye yalvarırlar, "Bu ışığımızı ebediyyen parlat ve günahlarımızı bağışla! Çünkü Sen her şeye kadirsin!"
(Tahrim-8)
Nasuh tevbe olarak geçen kavram: Halis bir yöneliş ile bir daha günah işlememek üzere yapılan tevbe, tevbe edenin, kötülüklerden uzak kalarak yaptığı, günah kirlerini temizleyen, günahlardan meydana gelen maddi ve manevi tahribatları tedavi eden tevbe.
Ve Musa, halkına (dönüp) "Ey halkım!" demişti. "Doğrusu buzağıya taparak kendinize karşı suç işlediniz, o halde tevbe ederek (tekrar) Yaratıcınıza yönelin ve nefsinizi yok edin; bu, sizin için Yaratıcınızın katında en hayırlısı olacaktır." Bunun üzerine O, tevbenizi kabul etmişti: Çünkü yalnız O'dur tevbeleri kabul eden, Rahmet Dağıtan.
(Bakara-54)
Musa (a.s) kavminin yapmış olduğu hatadan ötürü, tekrardan Allah’a dönmelerini istemesinin günümüz versiyonu olarak. Para, şan, şöhret, makam, beşeri ilahlaştırma gibi insanın heva ve hevesi ile esir olabildiği tüm putlardan arınma ile aynı bağlamda günümüze hitaptır.
Kimlerin tevbesi kabul edilmeyecektir Allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:
İmana erdikten sonra hakikati inkâra kalkışanlara ve sonra hakikati reddetmede (daha büyük bir inatla) ısrar edenlere gelince, şüphesiz, onların (diğer günahlardan dolayı) tevbeleri kabul edilmeyecektir; işte onlar gerçek sapkınlardır.
(A’li İmran-90)
Oysa ne ölüm anına kadar kötülük işleyip duran, ama o an gelip çattığında "Şimdi tevbe ediyorum!" diyenlerin tevbesi kabul edilecektir, ne de hakikat inkârcısı olarak ölenlerin; Biz, işte böylelerine şiddetli bir azap hazırlamışızdır.
(Nisa-18)
İslam Kavramı anlamı itibari ile ‘’TESLİMİYET’TİR’’ Bizlerde İslam=Müslüman isek Nasuh bir tevbe ile Allah’a dönmeliyiz:
Salim (Kurtulmuş) olmak, selamette olmak, arıza ve mânialardan uzak bulunmak,(Şirk ve Günahlardan uzak) salim ve halis kalb, Eman ve necat=Kurtuluş yolu, Sulh, Teslim olma, teslimiyet boyun eğme, inkiyad etmek, ihlâslı davranmak, Müslüman olmak, İslam’a girmek, Allah’a itaat edip şer’i hükümlerine bağlı kalan Müslüman, Selam, selamlaşma gibi anlamlarda kullanılan s-l-m kökünden gelen Müslümanlık teslimiyetin adıdır.
Teslimiyetin Kuran’daki İsmi Müslümanlıktır. Sıfat olan bu kavram eyleme, yaşama, hayata aktarılması ile fiile dönüşür. Eylemsiz bir fiil niteliği taşımaz sadece sıfat olarak kalır. Teslimiyet ismi Türkçede, pes etmek, yenilmek, boyun eğmek, birinin isteğini olduğu gibi kabul etmek anlamlarında kullanılır. Kur’ani boyutu ele alındığında bambaşka bir anlam kazanır.
Türkçede bilinen teslimiyet zilleti ifade ederken, Kur’ani açıdan şerefi, izzeti, onuru, ihlâsı, samimiyeti, topyekûn Allah’a bağlanmayı, kayıtsız ve şartsız olarak Rabbe boyun eğmeyi, zalime ve zulme karşı direnişi, sabrı, ahlakı, paylaşmayı, infakı, kurtuluş yolu vb bir bütünlüğü ifade etmektedir.
Müslüman’ın kim olduğu hususunda bir hadiste şöyle buyrulmaktadır:
Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.
(Tirmizi, İman, 12; Nesai, İman, 8)
Ama hayır, Rabbine Andolsun ki onlar, (ey peygamber), aralarında anlaşmazlığa düştükleri her konuda seni hakem yapmadıkça ve sonra da senin kararına kalplerinde hiçbir burukluk duymaksızın tam bir teslimiyetle tabi olmadıkça, (gerçekten) inanmış olmazlar.
(Nisa-65)
Bütün benliğini Allaha teslim eden, daima iyilik yapan ve her türlü batıldan yüz çeviren İbrahim’in inanç sistemine Allahın onu sevgisiyle yücelttiğini görerek uyan kişiden daha iyi iman sahibi kim vardır?
(Nisa-125)
İbrahim (a.s) Allah’ın hükmüne, adaletine kararına tam bir teslimiyet ile iman etmiş ve Allah’ın emrini ifa etmek için, ciğerparesini hiç çekinmeden kurban etmeye razı olmuş ve bu teslimiyeti en ufak bir şüpheye mahal vermeyecek derecede İsmail (a.s) kabullenmişti. İbrahim’in İnancı ve İsmail’in teslimiyeti Allah’ın sonsuz rahmeti ile muamele etmesi ile sonuçlanmıştır. Müslüman=İslam olmak Allah’ın hükmüne razı olmaktır, Allah Resulü Hz Muhammed (s.a.a)’in İslam adına getirdiklerine tam bir teslimiyet ile kabullenmektir.
Allah kullarına sonsuz rahmeti ile muamele ederken Kullar bu muameleye karşılık olarak yalnızca Allah’a kulluk etmek görevini yerine hakkıyla getirmek ile mükelleftirler. Her tür korku, endişe, cehalet ve dehşetten emin olmak ve yalnızca Rabbine teslim olmak İslam=Müslümanlıktır.
İmam Ali Nehcü'l-Belağa’da şöyle buyuruyor:
"İnsanlardan bazıları; elleri, dilleri ve kalpleriyle kötülüğe karşı çıkarlar. Bunlar, bütün hayrı kendilerinde toplamışlardır. Bazıları da elleriyle değil; ama dilleri ve kalpleriyle kötülüğe karşı koyarlar. Bunlar, iki özellikle amel etmiş ve birini terk etmişlerdir. Bazıları da sadece kalple kötülüğe karşı çıkarlar, bunlar birini almış ve önemli iki tanesini terk etmişlerdir. Ve bazıları da hem elle hem dille ve hem de kalple kötülüğe karşı çıkmayı terk etmişlerdir. İşte bunlar, yaşayan ölülerdir.
Ey ölü olan diriler öyle ise Nefsin, heva ve hevesin, şeytani dürtülerin, tuzak ve hilelerinden kork ve şehvetlerin peşinde koşar sonra tevbe ederim diyerek. Allah ile oyun oynama çünkü bu davranış ancak kendini kandırmaktan öteye geçmez.
Biz insanlar topyekûn yeniden özümüze ‘’FITRAT’A’’ dönmek içi safii bir inanç ve ahlak ile mümkün mertebe Masiyet’lerden uzak durarak, günahlara bulaşmamaya gayret etmeliyiz. Çünkü bir kez bulaştıktan sonra nefsi ıslah etmek çok zordur…
Tevbede esas olan geçmişte yaşanmış olan günah ve kusurlardan pişmanlık duyma ve bir daha o günahlara dönmemedir. Tevbe ettim diyip iki gün sonra tekrar geriye dönmek ancak kendini aldatmaktır.(Münafıklık) alametidir…
Allah’ım bizlere Kuran’ın hadimleri olma şerefini ver. Hata ve günahlarından pişmanlık duyarak kendisine yönelen kullarından eyle… Ya Rabbim bizleri affet kusurlarımızı, günah ve hatalarımızı afvu mağfiret eyle…
MEVLÜT HÖNÜL
MALAZGİRT
30.05.2011