Bilmek Can Acıtır/İbrahim İnecik
Malta Çarşısında Dün sabah ; Efsunlanmış anılarla..
Kalb'e inen her Aşk damlasını; derin ve hüzünle yudumladım...
Gözlerim Pencere'ne takıldı..
Aklım Kaldı Can'ında..
Bilmedin...
Sessizce Yürüdüm..Ve Gittim...
Meçhul'e Doğru .. Senin Gittiğin Gibi...
Gel'de bana sor desem.. Sormazsın.. bilirim ;
Aslında Sana dair bir çok şey bilirim.. En fazla kendimi sende yitirişlerimi bilirim.
Solan Papatyalardan baktığım fallarım vardı;
her kopan yaprakta Ayrılığa dair uğursuz Kehanetler olurdu.
Çocukça düşlerin ötesinde vurdum duymaz ve umarsızdım öyle bakardım hayata..
Tâ ki batan güneşin ardından gözlerini göremediğim an’a kadar.
Anlatmaya kelimelerin kifayetsiz kalacağı ;
İntihar’a gebe Gün doğumlarında öten Yusufçuk Kuşlarının Yürek burkan haykırmalarıyla
Senden Gidişim
ve
Kendime Gelemeyişim…
Kaç Asır geçtiğinden haberin bile yoktur. Kaç Nemrut devrildi..
Kaç Firavun Nil’de boğuldu…
Kaç Mecnun Çöllere Düşüp Sen Adına..
yani; Aşk Adına kendinden geçti..
Ve ben hepsini; her şeyi; herkesi bir kenarda bırakıp Kaç kez yollarına kalbimi bıraktım..
Haberin bile yoktur..
Bazen bilmek Can acıtır..
Bilmemek Daha Evladır..
Mesela;
Gittiğini bilmek Canımı Acıtıyor ..
Her gece Yastığı ıslatıyor Gözlerden inen Rahmet suları..
Sonra Göğsümde ki Et Parçası Sıkıştırıyor Ruh’umu…
Uykularım savaş meydanı gibi; Kalemim’den acı damlıyor..
Yani demem o ki.. Bilmek Canımı acıtıyor…
Ve Bilmemek…
Dağ rüzgarlarının savurduğu saçlarının hangi yabancı göz’lere değdiğini ;
Çağlar ötesi Darb-ı Mesellerin şelaleler akıttığı avuçlarının beyazlığını;
Ve Keman hüznünde Arş’a yükselen sesinin Hangi kulakları okşadığını Bilmemek…
Açıkçası buda acıtıyor..
Bilmek ve Bilmemek .. İşte Bütün Acı bu…
''Ölü Kentin Dirilişi Aşk '' Kitabından