Durumu: Medine No : 11916 Üyelik T.:
02 Mart 2010 Arkadaşları:2 Cinsiyet: Yaş:55 Mesaj:
487 Konular:
102 Beğenildi:6 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Neden Allah Hükmetmeli? Neden Allah Hükmetmeli? Neden Allah Hükmetmeli? [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] ;De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.
(En'am - 162) [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]Dünyada yaşayan tüm canlıların, özellikle insan ve cinlerin niçin yaratıldıklarını kuşkusuz bilinçli her Müslüman bilmektedir.
Yeryüzüne geliş amacımızı hayat kitabımız Kuran-ı Kerim Zariyat suresinde şöyle açıklamaktadır: “ Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım (Zariyat - 56)” Bu ayette Allah Azze ve Celle dünyada varoluşumuzun, daha açık bir ifadeyle yaratılışımızın başka hiçbir sebebi olmadığını, ancak Allaha kulluk etmek için yaratıldığımızı beyan etmektedir. Peki, ayette geçen ibadet (kulluk) kavramı ne anlama gelmektedir? İnsanların çoğunun anladığı gibi acaba sadece namaz, oruç, hac ve zekât mı demektir? Yani ayet İslam’ın belli ibadetlerini mi kastetmektedir ve sırf bu ibadetlerin yapılması için mi insan yaratılmıştır? İbadet kavramının sözlük manası kul, köle demektir. Bu kelime aynı zamanda itaat anlamına gelmektedir. Çünkü bir köle için en vazgeçilmez görev, efendisine itaat etmesidir. İbadetin ıstılahi manası ise; “ Kişinin Allahın emrettiklerini yerine getirmek için yaptığı tüm fiil ve davranışlar” demektir. İbadetin bu geniş manasını ifade eden şu ayet önemlidir: “De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (En’am - 162) Bilindiği üzere İslam’a giriş ‘LA İLAHE İLLALLAH’ cümlesini söylemekle olmaktadır. İslam’ın bu temel cümlesi başta peygamberimiz (s.a.v.) olmak üzere tüm peygamberlerin insanları kendisine davet ettiği cümledir. Örnek olmak üzere Hud suresine bakıldığında yüce rabbimiz surede adı geçen tüm peygamberlerin kavimlerini aynı cümleyle İslam’a davet ettiklerini, dolayısıyla Allah’ın hâkimiyetini onlara hatırlattığını bize bildirmektedir. O cümle şudur: “Hud (a.s.) dedi ki: Ey kavmim, Allaha kulluk edin. Sizin ondan başka bir ilahınız yoktur…” (Hud -50). Bu ve diğer sureler incelendiğinde peygamberlerin birebir aynı cümlelerle Allahın tek ilahlığı, Allahtan başkasına kulluk etmeme ve Allahın tek otorite olduğu konularında durdukları görülecektir. Allah Azze ve Celle, Müslümanlar tevhidin önemini anlasınlar ve en çok bunun üzerinde dursunlar diye tekrar tekrar aynı konuyu resullerinin diliyle mü’minlere hatırlatmakta ve öğretmektedir. Çünkü ‘La İlahe İllallah’ sözü öyle önemli ve öyle kapsayıcı bir sözdür ki, bu sözün anlamını öğrenmek demek, yazının başlığındaki “neden Allah hükmetmeli?” sorusunun cevabını öğrenmek demektir. La ilahe illallah cümlesinde geçen ‘ilah’ kelimesi, otorite, tapınılan güç, boyun eğilen makam gibi anlamlara gelmektedir. Buna göre La ilahe illallah diyen her Müslüman bilerek ya da bilmeyerek “ Ben Allahtan başka ilah, yaratıcı, otorite, kanun koyucu ve boyun eğilecek makam tanımıyorum” demektedir. İşte insan tam da bu cümledeki anlamlara göre yaşamak için gelmiştir dünyaya. Bakara suresinde Yüce Rabbimiz “ Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti (Bakara - 30)” buyurmuşken, halifesinin kendisi adına insanlara ve dünyaya çeki düzen vermesini istemekteydi. Öyle ya, halife kendisine görev veren yüce makama, Âlemlerin Rabbine karşı sorumluydu. Yeryüzünde onun emir ve talimatlarını uygulayacak ve uygulatacaktı. İşte La ilahe illallah, halifelik yapanların yüce makamın hakkını itiraf ve ilan etmesidir. Peki, neden sadece Allah hükmetmeli?
Çünkü Allah el-Melik(c.c.)’tir. Tüm evreni, yeryüzünü, gökyüzünü sorunsuz, kusursuz, mükemmel idare etmektedir. İdaresi ve hâkimiyeti daha karmaşık olan gökyüzüne mükemmelce hükmeden, neden yeryüzündekilere hükmetmesin? Milyarlarca insana gelince bir şehrin idaresini bile tam yapamamaktadır. Çıkardığı kanun ve yasalar asayişi, huzuru, adaleti tam sağlayamamaktadır. O halde gökyüzünün Rabbi olan Allah (c.c.) yeryüzündeki insanları da idare etmelidir. Çünkü Allah el-Âlim(c.c.)’dir. Geçmişi, geleceği, küçüğü, büyüğü en ayrıntılı olarak bilmektedir. Söylesin Allah’tan başkasına kulluk edenler? “İlahlarınız mı daha iyi bilir yoksa Allah mı? ” insanların bilgisi sınırlı ve eksiktir. Hatadan uzak değildir. Allah’ın ise öyle değil; hem sonsuz ilmi vardır, hem kanunları tüm çağları kapsayacak niteliktedir. İnsanoğlu gaybı bilemediği için çıkardığı kanunların gelecekte ne gibi sonuçlar doğuracağını da kestirememektedir. Bu nedenle sürekli kanunları değiştirmektedir. Oysa her şeyi, bugünü ve geleceği bilen Allah (c.c.) kıyamete kadar her çağda insanları mutlu edecek ve onlara huzur verecek kanunlar göndermiştir. O halde her şeyi bilen Allah (c.c.) hükmetmelidir. Çünkü Allah el-Adl(c.c.)’dır. Yani Rabbimiz tam adalet sahibi olup, kanunları kimseye zulmetmez, kimseye ayrıcalık tanımaz ve kimseyi maddi imkânlarından dolayı üstün tutmaz. O’nun kanunlarının geçerli olduğu medeniyette suç işleyen Peygamberin kızı bile olsa cezalandırılır. Makam, mevki, soy - sop ve zenginlik üstünlük ölçüsü değildir. İnsanların çıkardıkları kanunlar ise adaleti sağlamaktan uzaktır. Fakir ve kimsesi olmayan suç işlerse ceza alır; ancak zengin ve makam sahipleri adeta cezalardan muaf tutulurlar. Oysa Allahın kanunlarında statüsü, ırkı ve makamı ne olursa olsun kimseye ayrıcalık tanınmaz. Çünkü İslam’da tek üstünlüktakva (Allah’a saygı ve bağlılık) şartına bağlıdır.
ÇünküAllah el-Kaviy, el-Aziz(c.c.)’dir. Kâinatın Rabbi güçlü olmaz mı, mağlup edilebilir mi? O (c.c.), güçlü olduğu gibi, kanunları ve kurulmasını istediği medeniyet de güçlüdür. Allah’a ve kanunlarına sıkı sıkıya bağlı olunduğunda “Nice az bir topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah'ın izniyle galip gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir” (Bakara - 249). İşte bunun tarihi ve çağdaş örnekleri: Bedir, Malazgirt, Çanakkale, Filistin, Çeçenistan, Irak…
ÇünküAllah el-Hâlık(c.c.)’tır. İnsanın ve tüm canlıların yaratıcısıdır. İnsanın nasıl mutlu olacağını, onu yaratan mı daha iyi bilir, yoksa kendisi gibi yaratılmış olan insanlar mı? Ayrıca Allah (c.c.) insanı yarattıktan sonra onu kendi haline bırakmamıştır “İnsan, kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!” (Kıyamet - 36). İlah ve yaratıcı olmanın zorunlu sonucu hükmetmektir. Hal böyleyken, insanlardan kimi Allah’a ait olan bu hakkı gasp etmektedir. İşte bu gerçeği şu ayet açıkça ilan etmektedir: “ Dikkat edin yaratmak da, emretmek de ancak Allah’a aittir.” (Araf - 54) O halde tamamen mülkiyeti ve tapusu Allah’a ait olan şu yeryüzünde de hükmetmek Allah’ın hakkıdır. Nasıl kâinatın her zerresinde O’nun mükemmel hâkimiyeti işliyorsa, yeryüzünde ve insanlar arasında da bu hâkimiyet işlemelidir. İnsanlardan kimilerinin iddia ettiği gibi Allah gökyüzünün idaresini kendisine, yeryüzünün idaresini ise insanlara bırakmış değildir. Yerde ve gökte tek otorite ve tek hâkimiyet geçerli olmalıdır. İşte bu hâkimiyet Allah’ın hâkimiyetidir. O halde diyoruz ki: - İnsanlar arasında adaletin tam sağlanması için Allah hükmetmelidir.
- Yeryüzünde terör, kargaşa, cinayet ve haksız savaşların durması için Allah hükmetmelidir.
- Zayıf, biçare ve mazlumların çiğnenen haklarının dünyada da sorulması için Allah hükmetmelidir.
- Toplum düzeninin korunması, anne-baba hakkının bilinmesi ve akrabalık ilişkilerinin düzelmesi için Allah hükmetmelidir.
- Yeniden güçlü devletlere sahip olmak ve ezilmiş milletleri korumak için Allah hükmetmelidir.
- Ve en önemlisi âlemlerin Rabbi’nin hakkını savunmak ve korumak için Allah hükmetmelidir.
Çünkü Kâinat O’nundur ve kâinatta O’nun sözü geçmelidir. [Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...] dan alıntıdır |