Tagutlari Kafirleri Müşrikleri Munafıkları Tekfir Etmeyen Onlardandir.!!!
Selam mü'minlerin üzerinedir.
"Ey inananlar, düşmanlarımı ve düşmanlarınızı dost edinip onları sevmeyin"[Mumtehine-1]
Bu konuda bizim itikadımız İslam esası üzeredir ki, o da şöyledir. Küfrü açık olan herkesin tekfir edilmesi ve onu tekfir etmeyeninde tekfir edileceği şeklindedir.
Bu konuda şüpheleri olan, Allah’ın (cc)
“Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse işte kâfirlerin ta kendileridir.” (Maide:44) ayetine muhatap olur ve Allah’ın (swt) kâfir diye isimlendirdiğine küfür nispet etmediği yada şüphe ettiği için küfre girmiştir.
Hakeza öncekinin küfründe duraksayan yada şüphe eden zincirdeki her kişinin hükmü budur.
Bunu inkar edenlerin iki sebebi olabilir:
– Ya Allah’ın küfür diye isimlendirdiği fiillere küfür demiyordur.
– Ya da dinin asıllarında cehaleti mazeret görüyordur.
İşte bu iki madde de belirtilen unsurlar Allah’ın (cc) kitabında küfür diye bildiğimiz şeylerdir. Allah'ın (swt) uluhiyetinde yada rububiyetinde veya isim ve sıfatlarının tevhidinde bir şeyi eksik bırakıp, ona eşler koşanlar hakkında küfür hükmünü gerekli görmeyen yada tevakuf eden; aynen bir önceki kişi gibi Allah'ın (swt) uluhiyetinde yada rububiyetinde veya isim ve sıfatlarının tevhidinde bir şeyi eksik bırakıp müşrik olmuştur. Bazı kişilerin "alimler tekfirden sakındırmışlardır" deyip bazı nakillerde bulunması, o kişilerin alimlerin bunları nerelerde dediğini iyi anlamamalarından kaynaklanmaktadır. Çünkü hiç bir tevhid alimi Allah'ın dininin aslındaki küfrün tekfirinde bu gibi bir sakındırma yapmamıştır. Bu ister herhangi bir kafir olsun, ister müslümanken küfür işleyen biri hakkında olsun farketmez.
Allah'ın Kitabında ve Rasulü'nün Sünnetinde kafirlerin tekfir edilmesinin şart olduğu açıklanmıştır. Bundan sonra hala onları tekfir etmeyenleri tekfir etme konusunda tereddüt ederse, alimlerin icmaıyla kafir olur. Çünkü; küfrü açık olan kimsenin küfründen şüphe etmek küfürdür.
Eğer bu kimse müşriklerin küfürlerini kabul ettiği halde onların yüzlerine karşı küfürlerini haykırmıyorsa, onlara yağcılık ediyor, onlara ödün veriyor demektir. O zaman da şu ayetin hükmüne girer:
"Onlar senin kendilerine yumuşak davranmanı arzu ettiler; o zaman onlar da sana yumuşak davranacaklardı." (Kalem: 68/9)
Eğer bu kişi:
"Şirk işleyenleri tekfir ediyorum; fakat bunları tekfir etmeyenlere kafir diyemem" derse bu, o kişinin o şahısları müslüman kabul ettiği anlamına gelir. Çünkü İslam ile küfür arasında orta bir yol yoktur. Eğer bu adamlar kafir değillerse müslümanlar demektir. Böyle bir durumda kim küfre İslam adını verir veya kafirlere müslüman derse, o da kafirdir.
Müslümanın, bu kimseye nasihatta bulunması, onu her şeyden münezzeh olan Allah'a (c.c.) çağırması ve yaptığı iğrençlikleri ona öğretmesi gerekir.
Eğer tevbe ederse, zaten arzulanan budur. Ancak ısrar ederse, o zaman ne suç işlemişse, kendisine o suçun gerektirdiği hüküm verilir.
Eğer küfür işlemişse kafir, günah işlemişse günahkardır. Tevbe edip hakkı kabulleninceye kadar, toplumdan uzaklaştırılmalıdır.
Nitekim, Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), bir tek savaşa katılmayanlarla tüm ilişkilerini kesmişti. Onlarla konuşmayı, selamlaşmayı, şu veya bu anlamda onlarla ilişkide bulunmayı kesinlikle menetmişti. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), güzide ashabıyla sırf bir yanlışları sebebiyle her türlü irtibatı kestikten sonra, kafirlerle dostluk kuran, onları sırdaş edinen, açıkça onları sevdiğini ileri sürenlere ne derdi?Onlar hakkında nasıl davranırdı?”
(ed-Delail)
Süleyman bin Abdullah A’li Şeyh (r.h) diyor ki:
“Kim ki; küfrü İslam olarak isimlendirirse ya da kâfirleri Müslüman olarak isimlendirirse bunu diyen kâfir olur” (Mecmuat’ut Tevhid: 160/1)
Şeyh Hüseyin ve Şeyh Muhammed bin Abdulvehhab (r.h) ‘a
soruldu:
“Bu dine giren ve onu seven fakat müşrikleri düşman edinmeyen ya da edinse bile onları tekfir etmeyen ya da “Ben Müslüman’ım fakat, “manasının ne olduğunu bilmese dahi La ilahe illa Allah diyeni tekfir edemem” diyen insan ve aynı şekilde bu dine giren ve onu seven fakat “türbelere karşı gelmem, biliyorum ki onlar ne bir fayda verir ne de bir zarar verir. Ama yine de ona karşı değilim!” Cevap:
İnsan ancak tevhidi bilir, onu benimser, gereklerini yerine getirir, Resul (s.a.v)’in haber verdiklerini tasdik eder, nehyettiklerine itaat eder, O’na (s.a.v) ve O’nun getirdiklerine iman ederse Müslüman olur. O halde her kim “Ben müşriklere düşmanlık beslemem” der ya da düşmanlık beslese dahi onları tekfir etmezse veya “küfür, şirk işleseler ya da Allah’ın dinine düşmanlıkta bulunsalar dahi “La ilahe illa Allah diyene ben karşı çıkmam” ya da “Ben türbelere karşı gelmem” derse bu insan Müslüman değildir. Bilakis o kişi Allah’ın bahsettiği şu kimselerden olur: "
Kimine inanırız, kimini inkâr ederiz" derler. Bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isterler. İşte onlar gerçek kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azab hazırlamışızdır.” (Nisa suresi: 150 – 151)
Allah Subhanehu ve Teala müşriklere düşmanlık beslemeyi, onlara karşı gelmeyi ve onları tekfir etmeyi vacip kılmıştır.” (Mecmuatu’t Tevhid: 353/1 - ed-Durer’us Seniyye: 139/10)
İmam Ebu Hanife'ye; "
Bir kimse kafiri kafir olarak bilmem derse?" diye soran kişiye, "
O kafir gibidir" cevabını vermiştir. (Ebu Hanife'nin Beş Eseri - shf: 40)
İmam Ebu Hanife bir başka yerde şöyle dedi:
"
Said b. Müseyyeb'den bana ulaştığına göre, kafirleri bulundukları mevkie indirmeyen onlar gibidir" (Ebu Hanife'nin Beş Eseri - shf: 43)
Kaadı İyaz:
“Hıristiyan ve Yahudilerden, İslam dininden ayrılanlardan birini tekfir etmeyenler veya onları tekfir etmekte sûküt edenler veyahud şüphe edenlerin hepsi kafir olduğuna dair icma vardır.” (Şifa-i Şerif – shf: 703)
İmam Nevevi :
“Kim ki darul Harpte esir olmadığı halde küfür kelimesini telaffuz ederse, onun mürtedliğine hükmedilir. Zira kişinin darul harpte yaşaması ikrah altında olmasına delalet etmez.” (Şerhu-l Mühezzeb lin-Nevevi; 19/221)
“Kadı Ebu Bekir İbnu-l Arabi der ki: Kim küfür sözlerini ister şaka ile ister ciddi bir şekilde söylerse kafir olduğu hususunda ümmet içinde ihtilaf yoktur.” (el-Camiu Li ahkam, 8/191)
İbn-i Kudame :
“…Bu kişinin inanarak küfre girmesi ya da şüpheye düştüğü için küfre girmesi ve ya da ister alay ederek ister ciddi olarak fark etmeksizin küfür lafzını söylemekle küfre girmesi ve bu şekilde küfretmesi arasında fark yoktur.” (Muğni; 6/95)
İmam ibn-i Teymiye :
(Mumtehine 4 ayeti hakkında şunları söylemektedir.)
“Burada yüce Allah, müşrikler tek ve ortaksız Allah’a iman edinceye kadar, onlara karşı düşmanlıklarını ve nefretlerini ortaya koyan İbrahim ve beraberindekilerin mü’minler tarafından örnek alınmasını emrediyor. Şimdi bu emir nerede, iyiye iyi ve kötüye de kötü demeyenlerin çarpık anlayışları nerede!..” (İbn-i Teymiyye Külliyatı – c: 8, shf: 357)
Şeyh Hamd b. Ali b. Atik:
"Yüce Allah müşriklere düşmanlık göstermeyi vacip kılmış, onlarla bağları kesmeyi ve onları tekfir etmeyi emretmiştir." (Müşriklere ve Türklere Dostluktan Kurtulmanın Yolu - shf: 55, 56)
Süleyman b. Abdullah:
“Allah'ın Kitabında ve Rasulü'nün Sünnetinde kafirlerin tekfir edilmesinin şart olduğu açıklanmıştır. Bundan sonra hala onları tekfir etmeyenleri tekfir etme konusunda tereddüt ederse, alimlerin icmaıyla kafir olur. Çünkü; küfrü açık olan kimsenin küfründen şüphe etmek küfürdür.” (el-Vela ve el-Bera – shf: 67)
("Muhammed b. Abdu'l Vehhab şöyle diyor:
"Bir takım kimseler de yalnızca Allah'a (c.c.) ibadet ettikleri halde, müşrikleri tekfir etmiyor ve onlara düşmanlık beslemiyorlar." Şurası bilinen bir gerçektir ki, müşrikleri tekfir etmeyen bir kimse tevhidi bilmiyor ve yaşamıyor demektir. Çünkü tevhid; ancak, müşrikleri ve tağutu tekfir etmekle gerçekleşir." (el-Vela ve el-Bera - shf: 35)
ALLAHu tealanin hukumunu uygulayanlara bu ayette soyle cevap vermektedir;
"Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?" [Saffat : 154]