Batı ve Diktatörlük Arasına Sıkışmış Ümmet
"Ey iman edenler, yahudilerle hıristiyanları dost edinmeyin! Onlar, birbirlerinin dostlarıdırlar. İçinizden her kim onlara yardaklık ederse, muhakkak o da onlardandır. Allah ise zulmedenleri doğru yola çıkarmaz.." (Maide 51)
Bu ayet 1400 yıl önce Kuran'ı Kerim vasıtası ile Yüce Allah tarafından biz müslümanlara verilen bir ultimatomdur. Neden Hristiyanları ve yahudileri dost edinmememiz gerektiği ayetin detayında ve Kuranın sair ayetlerinde bizlere açıkça ifade edilmektedir.
Aslında Yahudi ve hristiyanların karakteristik özellliklerini Theodor Herzl'in talebi ile başlayıp, Haçlı seferleri süreciyle devam eden katliamlardan analiz edebiliriz.
Bu sürece göz atalım ;
Yıl 1095 : Haçlı seferlerinin Papa Urbanusun ateşli konuşması ile başlaması ve sayısız insanın İsa Mesih adına katliamlardan geçirilmesi.
Yıl 1099: Bu kez Frenkler tarih sahnesine Kudüste kadın, çocuk, yaşlı demeden insanları katliamdan geçirerek çıkmıştır.
Bu çıkışlar 1204 yılında Hristiyanlıktan sapmakla suçladıkları bizans üzerine savaş açıp İstanbul'u yerle bir ederek devam etmiştir.
Görüldüğü gibi batı kendilerinden olmayan müslümanların yanı sıra kendileri gibi olan hristiyanlara bile tahammül edemeyecek kadar vicdandan/insanlıktan yoksun bir yığındır.
1502'de Endülüste Kral Ferdinand ve Kraliçe Isabella İslam dinini resmi olarak yasaklayıp bu yasağa uymayanları acı bir kıyımla yok ettirmiştir. Ve müslümanların batıda adını duyurduğu Endülüs müslümanları böylece tarihten silindi. Geride yakılıp yıkılan kütüphaneleri, kan gölüne dönen sokakları ve ardından yakılan ağıtları bırakarak...
Aynı barbarlık yaşadığımız yüzyıllardada kendisini gösterdi. Önce 1930 ve 1940'ların Avrupasında Yahudiler ve Çingeneleri soykırımdan geçirdiler. Sonra 1945'te Dünyanın gözleri önünde Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atılan atom bombaları yüzbinlerce insanın katline sebep oldu ve atılan atom bombaları neticesinde yayılan radyasyonun etkisi günümüzdede devam etmektedir.
1948 yılında emperyal güçlerinde desteği ile Filistin halkı için bir soykırıma sebep olacak yahudilere devlet kurma yetkisi verildi.
1960'ların sonuna kadar ABD'de zenciler 2.sınıf vatandaş olarak resmen yasalarla desteklendi.
1990'lı yıllarda Dünyanın liderliğini elinde bulunduran 2 devletten biri olan sovyetler birliği 2.dünya savaşı sonrası bu yarıştan geri çekilmesi ile ABD tek süper güç konumuna geldi ve bunu kabul etmeyenlere ne yapacağını Irak'a saldırarak gösterdi.
1992-1995 yılları arasında 200 bin Boşnak yine batılı frenklerin desteği yok edildi.
Afganistan/Irak/Filistinde bombalar sivillerin üzerine yağdırıldı/yağdırılıyor. Ebu gureyb ve guantanamoda basına sızan işkenceler tam bir fecaat.
Geçmişten günümüze devam eden bu kıyım süreci bize maide 51'deki uyarının sebebini açıkça göstermektedir. Batı kendi medeniyet kılıfının ardına sığınarak vicdan/insaf naraları atsada bu imza attıkları cinayetler elbet onları bize tanıtmaktadır.
Günümüzde Müslüman aleminde yapılan katliamlara bakılacak olursa müslümanlarında masum olmadıklarını görüyoruz. Suriyede şuan katliam yaşanıyor ve gözlemlendiği kadarı ile herkes bir çıkar peşinde.(İran ve nasrallahta dahil).
Resullahın vefatı ile bir ekol haline dönüşen şia ve bu mezhebe mensup olan beşşer esad ve iran/nasrallah şunu göremiyorlar suriye halkı ile kufe halkı arasında ne fark kaldı? zalim yönetici için hz.hüseyin kıyam etmedimi ? Şereften yoksun baas rejiminin daha kaç müslümanı öldürüp kaç kadına tecavüz etmesi bekleniyor..?
İşte bu sessizlik bize mezhepçiliğin ne kadar kör taasup olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Reform olayının halk ayaklanmasının ardından gerçekleşmesi ülkenin nasıl yönetildiğini gözler önüne seriyor ve 21. y.y da olağanüstü hal ile yönetilen ülke ve ekmeği karne ile alan ülke başka hiçbir yerde görülmez. halkın talepleri neden görmezden gelinir? Tasavurun yanlışlığı vicdanları köreltmiş.
Nasılki hizbullahın israile karşı zafer kazandığında tek yüreksek, Sünni sinyora dururken, şii nasrallahla aynı safta isek,
bahreynde şiilerin sünni diktatörlüğe karşı ayaklanmasında şiilerin yanındaysak, burdada nasrallahın/iranın konjonktür gereği sesini çıkarmamasına tepki göstermeliyiz.
Kaddafi ve beşşar esadın İslamın maslahatı için bir karşı duruş sergilemediği barizdir ki suriyenin israile karşı olma sebebi golan tepeleri konusudur bunlar basına/halka sızanlar arka taraflarda ne işler döner kim bilir.bu netice ilede hizbullah ve iranı desteklemektedir. kaddafi ise haydarane naralarla batıya emperyalizme karşı olmasının iç sebebine inersek saddamdan sadır olan ruh haline sahip olduğunu görürüz.onunda sonu belli zaten.
yemen ürdün arabistan bahreyn ise zaten bu kesimlerin uşaklarıdır ve elbet sırada onlara gelecektir..
Bir taraftan İslam düşmanı batı diğer taraftan kendi halkına düşman diktatörlük ikisi arasına sıkışmış bir ümmet herkes burda safını belirlemeli çünkü Zülmun adı/mezhebi/ırkı yoktur zülum zülumdur.
Allah bu ezilmiş ümmete basiret versin.
04.08.2011