05 Ağustos 2011, 10:04
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5710 Üyelik T.:
18 Aralık 2008 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Yaş:45 Mesaj:
326 Konular:
48 Beğenildi:14 Beğendi:0 Takdirleri:53 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Müslümanlarda Hadis Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL Müslümanlarda Hadis Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL
. Hz. Muhammed’in konuşmalarına şerefli söz anlamında Hadis-i Şerif denmiştir. Hadis-i Şerifler kurandan sonraki İslami kaynak olarak kabul edilmektedirler. Peygamberden nakledilen sözleri yazma çalışması hicri 200 yıllara kadar yapılmadı. Zaten Hz. Peygamberde kendi sözlerinin yazıya dökülmesini hoş görmemiştir. Hz. Ömer’in de peygamberden hadis nakleden bazı sahabelere sert çıkışlarda bulunduğunu bilmekteyiz. İslam’ın ilk zamanlarında üzerine düşülmeyen hadis ilmi nasıl oldu da hicri 200 lü yıllarda temel İslami ilimlerden biri haline geldi? Neden peygamberin ve halifelerin ihtiyaç duymadığı bir çalışmaya sonradan gelenler ihtiyaç duydular? Şu bir hakikattir ki, Hadis çalışmaları siyasi çalkantıların sonucunda önem kazandı. Çünkü her bir siyasi taraf kendini Hz. peygamber’in sözlerine dayandırarak kutsuyor ve karşı tarafı da tekfir ediyordu. Yalan hadislerin fazlalığı bazı âlimleri hadisler üzerine çalışma başlatmaya itti. Amaç sahih olan hadisleri belirlemek ve peygamber adına uydurulan sözler hakkında Müslümanları uyarmaktı. Hadisleri toplama çalışması gayet iyi niyetli bir çalışma olarak başlamıştır. Müslümanları peygamber sözleri ile sömürü yapanlara karşı uyarmak İslami bir ödevdir. Buraya kadar bir sorun ile karşılaşmamaktayız. Asıl sorun hangi hadisin sahih, hangisinin sahih olmadığı noktasında çıkmaktadır. Hadis alimlerinin hicri 200-300 yıllarda yaşadıklarını göz önünde bulundurduğumuzda, alimlerin hadis üzerine yaptıkları çalışmanın sıhhatti konusunda şüpheye düşmemek elde değildir. Küçük bir karşılaştırma yapacak olursak; mesela bizden 200 yıl önce yaşamış olan bir Osmanlı sultanının sözlerini toplamaya çalışalım. Günümüzdeki tarih kitaplarının çokluğuna rağmen yapacağımız çalışma şüpheli bir çalışma olacaktır. Birde 1400 yıl önceki ilmi ortam düşünülecek olursa yapılan işin zorluğu daha iyi fark edilecektir. Bugün sultan III Selim yada II Mahmut un sözlerini silsile yolu ile bize ulaştıracak bir gayret sonuçsuz bir uğraş olacaktır. Bu gün hadis diye kitaplara geçen bazı sözlerin akla, ilme, vicdana uymadığını görebilmekteyiz. Özellikle İslam düşmanlarının islamı tenkit için kullandıkları hadisler bu türdendir. Turan Dursun ve İlhan Arsel gibi şahısların kitapları bu türden hadisler üzerinden islamın eleştirisi ile doludur. Örnek isteyenler bu şahısların islamı eleştiren kitaplarına bakabilirler. Peki akla, ilme, vicdana uymayan ancak hadis olarak geçen bu sözleri neden savunma ihtiyacı duyuyoruz. Çünkü karşı çıkacak olursak hadis âlimlerinin ilmini inkâr etmek durumuna düşmekten korkuyoruz. Yani hadis âlimlerinin hatırı için peygambere uygun olmayan yakıştırmalarda bulunmakta bir sakınca görmüyoruz. Akla zarar tevillerle durumu kurtarmaya çalışıyoruz. İkincisi hadisleri reddetmenin dini reddetmek olduğu düşüncesidir. Yani hadislere şüphe ile bakan bir Müslüman islamı nasıl yaşayacağını bilemez inancıdır. Bu inanç İslam’ın sıhhattini Hıristiyanlık ve Museviliğin sıhhati derecesine indirger. Hadisler sünnetin bir parçasıdır ve sünnet reddedildiğinde nasıl namaz kılınacaktır sorusu hadise şüphe ile bakanlara en çok sorulan sorudur. Namaz tüm sahabelerin iştirak ettiği ve günümüze kadar süregelen İslam ibadetlerinin en önemlisidir. Böyle olduğu halde ameli mezheplere baktığımızda namazda okunacak dualar konusunda farklılık gösterdiklerine şahit oluyoruz. Demek istediğim birinci sırayı işgal eden ibadette bile bir farklılık görülüyorsa sadece duyup başkasına aktarma ile hadis âlimlerine ulaştırılan hadislerin güvenilirliği büyük bir soru işareti oluşturur. Hadisler olmadan dinin eksik kalacağı düşüncesi kuranın yetersizliğini kabul etmeyi gerektirir. Hem kuranda her şey vardır, hemde hadis olmadan din tamamlanmış olmaz demek, inanca karşı samimi olunmadığının göstergesidir kanaatindeyim. Hadis olmadan namazın nasıl kılınacağına gelince, bedeni ibadetler Hz. Peygamberden günümüze hem görülerek, hem duyularak ve hemde bedenen uygulanarak yapıla gelmişlerdir. Bedeni ibadetleri sadece kulağa dayanan hadislerle aynı derecede görmek bizi yanlış değerlendirmelere düşürür. Biz Hadis âlimlerinin iyi niyetlerle yola çıktığını ve değerli birer İslam düşünürü olduklarını inkâr etmiyoruz. Çalışmalarının tamamen yanlış olduğunu da söylemiyoruz. Ancak hadis kitaplarının yazılış ortamı, yazılış zamanı ve hadis kitaplarındaki kimi akla, ilme, vicdana uygun olmayan sözler bizi bu kitapların dinin tamamlayıcılığı konusunda zorunlu olmadıkları düşüncesine itmiştir. Hadis kitapları bir İslam kültürü olarak okunmalı ve çalışmalara konu olmalıdırlar. Ancak hadis kitaplarının emirlerini Allahın emri olarak görmek büyük bir yanlış olur. Demek istediğim kısaca şudur; Hadisler hukuka delil teşkil edemezler. Hadis kitaplarının din tamamlayıcısı olduğunu düşünenlerin aşağıdaki soruları cevaplayabilmeleri gerekmezmi? —Bu gün, 200–300 yıl önce yaşamış bir İslam Âliminin sözlerini silsile yolu kullanılarak ispat etme şartı ile toplama çalışması yapılacak olursa, nasıl yapılır? - Hadisler peygamberden 200–300 yıl sonra yazıldılar, İncil Hz. İsa’dan kaç yıl sonra yazıldı? İncil güvenilmez ise, hadisler neden güvenilir?(İncil Hz. İsa’dan 60 yıl sonra yazılmıştır) - Peygamber neden Kuranı dikkatlice yazdırdı? Hadisleri neden yazdırmadı? Yoksa hadislerinde dinin bir tamamlayıcısı olduğunu düşünmüyormuydu? - İlhan Arsel gibi şahısların kitaplarına konu olan hadisler hakkında ne düşünüyorsunuz?(örneğin “Şeriat ve Kadın” isimli kitabındaki hadisleri kabul ediyormusunuz.) - Hz. Ömer hadis yazımı konusunda karara varmak için bir ay istiareye yatımı? Neden sadece sahabe ile istişare etmekle yetinmedi? Ömer neden korkuyordu? - Hz. Ömer, ben peygamberden duydum ki dediği için Ebu Hüreyreyi azarladımı? Cevap evet ise neden azarladı? Halife Ömer neden hadis aktarımını yasakladı? Irak’a atadığı devlet görevlilerine sakın onları hadislerle uğraştırmayın dedi mi? Dediyse neden böyle bir söz kullandı? - Tüm hadisler tüm sahabe tarafından bilinmiyordu. Herkese tebliğ edilmemiş bir hadis nasıl dini bir emir derecesine yükseltilebilir? - Ömer bin Abdulaziz İmam Malik’in Muvattası dışındaki hadis kitaplarını yaktırmak istedimi? Cevap evet ise neden yaktırmak istedi? - Toplandığı zamanki sayısal çoklukları ve yazım zamanları göz önünde bulundurulursa, hadis kitaplarının güvenilirliği hakkında aklınıza hiçbir soru işareti takılmıyor mu? Takılmıyorsa neden? Yoksa hadis âlimlerinin kitaplarına uydurma hadis almış olabileceklerini düşünmekten dolayı Allahın sizi cezalandıracağından mı korkuyorsunuz? KARAKÖSE www.medineweb.net |
| |