Komşumuzun derdi hala bizi germedi !
Komşumuzun derdi hala bizi germedi !
Komşumuzun derdi hala bizi germedi !
Aslında ben güzel yazı yazmam, yazamam, çünkü yazmayı sevmem, kalemi elime alıp saatlerce, sayfacalarca, bir şeyler yazmak benim için en zor iştir. Öyle giriş cümleleri falanda bilmem.
Yazı yazmaktan ziyade saçımı toplamak için kullanırım ben bu ince belli kalemleri. Lakin gel gör ki düşünceleri kayıt altına almanın tek yolu kaleme sarılmaktan geçiyor, düşündüğümü unutmamak ve bir gün ne düşündüğümü görmek adına yazı yazmaya katlanıyorum. Düşünürken yüreğime düşen acıları yazıyorum, bilalin göğsüne koyulan kaya gibi olmasada oturuyor içime arada bir ufak tefek çakıl taşları, denize atmayı yeğliyemiyorum bir türlü, heybeme saklıyorum oğlum için kızım için.
Uzun zamandır düşündüğüm ve içinden bi türlü sıyrılamadğım, çıkamadığım bir söz var, Ebul Kasım’ın bu sözünü duymayan yoktur : ‘Komşusu aç iken kendi tok olan bizden değildir’
Çok tanıdık geldi öyle değil mi ? Hani şu ezbere gittiğimiz kırk hadislerden birisi değil mi ?
Ebul Kasımı anlamaya çalıştığım günden beri komşu kavramını irdeleyip duruyorum.
Nedir bu komşu ? Neyin nesidir ? Komşunun hakkıda nedir ?
Bu komşunun bir sayısı ve bir sınırı var mıdır ?
Ya da komşuluğun bir mesafe ile sınırı var mıdır ?
Nedir bu komşunun dini , ırkı, cinsiyeti, rengi, şekli ?
‘Aç’ diyor Ebul kasım , nasıl bir açlıktır bu ? Neyin açlığıdır bize anlatmak istediği ?
‘Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi tavsiye edip durdu. Neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.’ Diyen Ebul Kasım değilmiydi ?!
Peki sorun nerde ?
‘Komşu’ algısının bile değiştiği bu modern kapitalist kalabalıklarda neyin ne olduğunu sorguluyamıyoruz bile !
Her hangi bir ****a’nın varlığıyla kendisini mutlu hissedip öz güvenini sağlam kazıklara saran modern insan sahip olduğu ‘bir şeyi’ bile vermeden önce defalarca tereddüt edip, bir gün ona ihtiyacı olup olmayacagını sorgulayarak, gel gitler yaşayan bu modern iman, komşuluk hakkı anlayışını nasıl geliştirebilir ki ?
Günahın bile büyüğünü, küçüğünü, katagorize edilmiş bir sistem şeklinde sunan islam.Hiçbir iyiliği küçümsememekten, kötülükleri iyliklerle örmekten, zerre kadarda olsa iyilik yapmaktan bahseden islamın peygamberi komşuluk derken nerden başlayan ve nereye uzanan bir komşudan bahsediyordu ?
Açık söylemek gerekirse benim derdim bir tek bu hadis ,ve bunu anlamak .
Bir alim, bir hoca, bir düşünür, bir entelektüel istiyorum, yok mu bu memlekette bu hadisi hakkıyla , zekasıyla, ve özellikle vicdanıyla anlayıp sistematikleştiren bir yiğit ?
Sanırım Ey iman edenler iman edin ! demekten başka cevap yok.
Oturduğu dairenin aynı katından tutup, apartmandan sokağa, ordan mahalleye, ve şehire kadar uzanan geniş bir yelpaze olan bu sosyal çevrede kimin kimden haberi var ?
Oturduğumuz apartmandan ve mahallede ki kaç komşumuzudan haberdarız ?
Mesela kaçının ekonomik sıkıntılarından haberdarız ? kaçının eşi ve çocuklarıyla olan ailevi problemlerinden haberdarız ? kaçının ocağında dumanın tütüp tütmediğinden habardarız ?
Kaçının ekonomik problemlerinden dolayı sağlık sorunlarını tedavi ettiremediğinden habardarız ?
Kaçının evindeki şiddetten ve darptan haberdarız ?
Kaçının ruhsal ve pskolojik sorunlarından haberdarız ?
Kaçının.. kaçının.. kaçının.. vs vs vs vs’lerinden haberdarız ?
İsmini bilmediğimiz derdinden haberdar olmadığımız insanlar girip çıkmıyor mu bu apartmanlara ? gelip geçmiyor mu bu sokaklardan mahallelerden.
Çünkü komşuya ‘Diğer’ diye bir yargı koyduktan sonra bunu yadırgamamak lazım. Kişi komşusunu ‘O’ benden birisidir diye algılamadıkça, ve komşunun hakkına iman etmedikçe, asla komşuyu benimsiyemeyecektir.
Fakat, filistinde, bosnada, ırakta, çeçenyada, afganistanda, patanide, kaç ailenin evsiz kaldığı, kaç insanın öldüğü kaç çocuğunun okula gidemediği, kaç kişinin sakat olduğu, kaç kişinin tedavi edilemediğini, önemseriz, hatta ilgileniriz, ve hatta bağışlarımızı sonuna kadar esirgemeyiz. O coğrafyalarda yaşayan insanların dinlerine ırklarına şekillerine şemallerine ve hatta siyasi düşüncelerine bakmadan her türlü imkanı sonuna kadar değerlendirme çabalarına gireriz.
Tümdengelim mantığıyla incelediğimizde her şey an beyan ortaya çıkıyor. Hal böyleyken yakın komşuya olağan üstü hal uygulamış olmuyormuyuz ?
İnsanı tek başına değerlendirmeyeli uzun zaman olmuş, kitlesel imhalar ve ölümler görmedikçe vicdanlar sızlamaz oldu. İlla birileri yaralanıcak, parçalanıcak, evsiz barksız kalıcak, sonra bide medya reklam yaparsa şöyle afilli bir manşetle, belki dikkatleri o zaman çekicek. Üzülmemiz için bir insan değil insanlar topluluğuna zarar gelip ziyana uğraması lazım.
Kaldırımın kenarında,Gözleri çıkmış, bağırsakları parçalanmış, bir kedi görüldüğünde, ‘ıyy aman allahım şu kediye bak bunun burda ne işi var bu belediyeciler neden bunu burdan temizlememişler bide pis koku yayıyor etrafa’ gibi cümelelerle ölmüş bir kediye bile görüntü kirliliği muamelesi yapan vicdanı paslanmış insan, hayvana bile bir can sahibi olma hakkını verilmiyor.
Ey Müslüman! İnsanlar! :' birileri açken biz hala tokuz, birileri sokakta yatarken biz hala evlerimizdeyiz, birilerinin bebekleri kurşunlanırken biz hala hangi mamayı yedirmenin derdindeyiz, birileri ağlarken biz hala gülüyoruz, birilerinin hakkı sömürülürken biz mal depoluyoruz, birilerinin onurları ayaklar altına alınırken biz hala ego tatmini peşindeyiz. Ey Müslümanlar cehennemdeki yerimizi hazırlıyoruz.!
Ne acı ki bu işler böyle meydanlara çıkıp, naralar atmakla ya da mitinglerde yumruk sallayıp iki sloganik cümleler telaffuz etmekle halledilecek durumlar değil.
Maalesef hala insan olma haltını becerebilmiş değiliz. Eğer biz her türlü tokluğu yaşarken ‘komşumuz’ da her türlü açlığı yaşıyorsa, bu satırı okuyan benim gibi zevatlara diyeceğim o ki hala insan olma haltının şerefine nail olmuş değiliz.
Mazlum ve mustazaf kesimlere bile, din, dil, ırk, gibi belirli takıntıları göz önüne alarak, vicdan hareketlenmesi yapan inanların samimiyetlerindeki referansları dayatılmış bilgiden başka hiçbir şey değildir. Yeryüzünün Halifesi olarak kabul edilen insana köle muamelesi uygulayan insan, köleliliğin hat safhalarında gezinen çaresizlik direnişçisidir.
Olduğu yerden çıkıp olmadığı yerden bakmayı öğrenmeden, zihinsel devrimler olmadan, düşünceler prangalardan arındırılıp özgürleşmeden, vicdanlar paslarından arınmadan kimse gerillalık yapmasın!
Çok acı bir gerçek var ki, oda dibimizdeki komşularımızın bizi germediğidir.
Eğer bir şeyin, bir olayın, bir olgunun, kaygısını çekmiyorsanız, o şey, o olay ve olgu sizi neden gersin ki?
Çevremizde bizi gerecek onlarca saçma ve gereksiz şey varken, bir insanın ölmesi, bir canın derdi bizi neden gersin!
Bazı şeyler söke söke alınır; 'Hak' gibi, Buda işe yaramadığına inanılan fakat işe yaradığı söylenen politikaların diğer siyasi yüzü. Bu yüzden benden olsa olsa bir şair olmaz!
Oturmuş hala birilerinin siyasetini, politikasını ve stratejik planlarını çözmeye çalışıyoruz. Kafa patlattığımız şey hala birilerinin neyi ne için yaptığı? Ve sonucun ne olacağı.
Lakin o süreç zarfında mazlum halka ne gibi zararların eriştiği kimin umurunda ki?
Masaya yatırdığımız mevzular, iktidar kavgalarının sonucu olan kokuşmuş politikaların çıraklarının egosunu tatmin etmekten başka ne işe yaradı şu güne kadar. !
İnsan onurunun bu kadar ucuza gittiği, bu kadar beş para etmediği bir dünyada. İçi boş gevezelere vakit ayıracak zaman yok artık.
Adam gibi Müslüman olmak isteyen insan, buyuracak komşusunun derdiyle gerilecek!
Kendisinden kısıtlanmasını ve gasp edilmesini istemediği her türlü temel hakkını kişi komşusu içinde istemedikçe Müslüman olma haltını işlemiş olmaktan tereddüt etmiyorsa, buyuralım o kişinin cenaze namazına!
Gerçi imamın soracağı soruda alacağı cevapta pek manidar olacaktır : ‘ merhumu nasıl bilirdiniz’
-Çok ‘iyi’ bilirdik.
-‘Merhuma hakkınız helal ediyor musunuz ?’
-‘helal olsun’
Ölünün arından bile yalanı satın almak bu olsa gerek. İnsanoğlu yalanı satın alsa kaç yazar, Allahın kameraları ful time çekim yaparken. Kral çıplak fakat biz hala ona kıyafet dikme derdindeyiz.
Acaba kraldan bir menfaatimiz olduğu için olmasın?
Belki şimdi birileri kalkıp ne bu hiddet menal ne bu celal öfkelenme bu kadar diyeceklerdir, fakat anlayamadıkları şey müminlerin bir birlerine merhametli fakat kâfirlere karşı şiddetli olduğudur. Ve bir gün öfkelenirsem ancak kendi nefsime öfkeleneceğimdir.
Tozlarınızı çırpmassanız bir gün süpürülenlerde olacağınızı unutmayın. Ya gerilmeye niyet edersiniz ya da sizi bir güzel gererler hem bu dünyada hem de öteki diyarda. Çünkü insana peşkeş çekilemez.
Sizi bilmem ama ben kendime bir komşu bulmaya gidiyorum, hani şöyle ‘misakı milli’ ! Sınırlarımın içinde, hiçbir şeyini görmeden sadece nefes aldığını bilmemin yeterli olduğu bir komşu. Dizimin dizine değmesini istediğim komşumun Ebul Kasım olmasını istediğim için.
Kursağımda kalmasın diye söylüyorum
Allaha şikâyete gidiyorum, gelen var mı?
"Kızım Menal sen
tırnağı sökülmüş, dişleri dökülmüş, saçları ağarmış , iki büklüm olmuş ve dili yok sayılmış bir milletin çocuğusun."
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]