Aşkını Bilmek...
Duyguları,
Düş memleketinden ısmarlayanlar,
Düşündüklerini fark edebilirlermi,
Duyma melekelerini dumura uğratanlar
Duyabilirlermi ötelerden gelen sesi
Duygu denen değerlerden
Derbederler bihaberler arasında,
Davadan habersiz yaşanılan
Dünya, ne kadar mutlu ederki insanı?
Öyleyse düşmek lazım,
Önce yüksek mal-i hülyalardan
Düşmek lazım, bir zaman,
Zeminde mütevazı olmak lazım
Dolmak düşlerin vahyi menbağından.
Ta ki; ilimde doyup, amelde haz alana dek.
Gönül, sevgilinin sevdasında
Hasreti hissedene dek,
Düşmek ve silinmek lazım.
Ta ki, vuslatın heyecanı
Sevgili anıldığında,
Gönülde sayhalar koparana dek.
Gönül, aşk dilinin
Tercümanı olmaya görsün,
Kul olmanın coşkusunda,
Duygular hazza döner ki
Dil söylemeye başlar, sevgiliyi;
Kelam ayrı ifade eder sözleri.
Zikir ayrı anar sevda dilinden
Namaz zamana sığmayan an hazzında
Miracı cem ederken; rükünlerine
Bir tatlı zevkin rüzgârına döner bedende.
Erkânı ağırlaşan hal ve tavırlarda,
Sevgiliye hoş gelen beden dili ile
Kulluğun dal gibi eğilişinin ritimlerini
Hisseder namazın edasında.
İşte dost! o zaman
Ezel, ebedin köprüsünde sır atını süratlendirir.
Zaman anda tekilleşip, mirac canda cem olur.
İyyakenağbudu” sırrı,
Sıcak bir su olarak dökülür gönüllere.
Hayat, Hay iksirinin huzurunda hatırlar,
Atideki hayal olmayan âlemlerin hasretini
Gönle irade samimiyetinde beli dedirtirken...
kurrete aynubike fissalah”
Açılır basiretin göz kapaklarında,
Muhammed’i dünya seyri için.
Nurun nara benzeyen can solukları,
Kapatırken dünya aynasının hayal resimlerini,
Başlar gönüllerin ritimli zikir ayinleri,
Güzel bestelerle maşuk ve mahbub adına
Gizem memleketinin asude bahçelerinde,
Hayatın Hay’lığına hayran insan
Teşekkür eder ya! Muhabbet edasında,
Muhammed’i hasreti mirac-ı manada seyretmeden
Mahbub-el-Aşıkın’i bilebilirimi hey dost bilebilirmi
Varidatı sır yani