Eller ve izler
Dolmuşta, otobüste yanıma oturan insanı çaktırmadan süzmeyi ben de severim. Her kadın kadar. Daha uzağı yoruyor zaten bünyemi. Yanımdaki, yakınımdaki ile yetinmeyi her daim bilmişimdir. Yazayım dedim bunu da elim değmişken.
Esmer güzeli bir dilber. Aslında aynı kurumda çalışıyoruz. Lakin devrelerimiz farklı olduğu için o güne dek kayda değer bir muhabbetimiz yok. Tesadüf bu ya iş çıkışı aynı dolmuşta yan yanaydık.
Kısacık süren hava, su, toprak muhabbetinin ardından gözlerim ellerine takıldı. Oldum olası elleri önemserim. El yapısının insanların karakterleri hakkında kişiye yani bana ipuçları verdiğine inanırım.
Eller kara kutu gibidir zira. Onlara nasıl davrandığınız, hayatınızın seyrine yön verme şeklinizle doğru orantılıdır. Bir fincanı tutuş şekliniz bile bazen önemli olabilir.
Gözlerim ellerini bir radar gibi tararken baş parmağı ile işaret parmağının birleştiği noktaya doğru kazınmış erkek ismi dikkatimi çekti:
- Geçici dövme mi bu?
Küt diye soruvermiştim. Sana ne, dese yeriydi. Hiçbir samimiyetimiz yoktu ve sizli bizli konuşuyorduk. Neyse ki tevazu göstererek münasebetsiz soruma münasip bir cevap vermeyi tercih etmişti. Kibar insanları seviyorum.
-Hayır, gerçek dövme.
İçimdeki kahrolası merak iyiden iyiye körüklenmişti. Bu cevap beynimin ince kıvrımlarında yeni bir soruya gebeydi artık:
-Çok büyük bir risk değil mi sizce?
- Hangisi, kocamın ismini elime dövme yaptırmam mı?
- Elbette! Ya bir gün kocanızdan nefret etmeniz gereken bir durum olursa, ya onun adını bile hatırlamak istemezseniz? Ya bir gün biterse, ya bir gün giderse, ya…
Hiç nefes almadan soruyordum sorularımı. Şoka girdiğimi tahmin etmiş olmalıydı ki, gülümseyerek bana baktı:
- Durun bir dakika, sakin olun. Evet, biz bir iki yıllık evliyiz. Fakat yaklaşık on yıllık bir beraberliğimiz var. Bu on yıllık süreç içerisinde çok zorlu dönemlerimiz olmadı mı sanıyorsunuz? Fakat bu onun varlığını inkar etmemi gerektirmez. Gözünüzü kapatarak güneşi yok saymak gibi bir şey olur bu.
-İyi de bundan sonra ya çok daha fenası olursa? Bu iz ya bir gün çekilmez olursa sizin için? O zaman ne yapacaksınız?
Cevap beklediğimden sormuyordum artık.
“Demem o ki; çok cesursunuz hanımefendi, çok hem de. Tebrik ediyorum sizi.”
Bana söylediği şey makuldu. Sabit fikirli biri olarak bunu kabul edebilirdim:
-Onunla ne yaşarsam yaşayayım, ben onu çok sevdim ve onunla bir ömür geçirmeye talip oldum. Yapacağım en büyük iş bu olurdu, onu yaptım ve evlendim.
Haa, olur ki bir gün asla affedemeyeceğim bir şey yaşanırsa ve onu hayatımdan çıkarmak zorunda kalırsam o zaman gitmesi gereken gider.
Giden sadece beden, biten sadece sevgim olur. Yaşananlar, anılar, paylaşılanlar… Bütün bunları nasıl inkar edebilirim?
Ortada kocaman bir geçmiş var. Ben onu tarihimden silemedikten sonra şu lekenin varlığı veya yokluğu ne kadar önemli olabilir ki?
Birden kendi ellerimle ilgilenmeye başladım. Günlerdir tırnaklarımdan tamamen yok edemediğim kırmızı oje lekelerine takılıp kalmıştım. Hayatımda ilk kez sürdüğüm ve halen tamamiyle kurtulamadığım lanet olası kırmızı ojeleri tırnak etlerimi acıtana dek kazımaya başladım.
Böylesi bir olgunluğu takdir edebilirim bu ayrı konu. Lakin bu tamamen bünye meselesi. Tırnaklarındaki kırmızı ojelerin iğne ucu kadarlık varlığını bile hazmedemeyen birinin kalıcı bir ize tahammülü olabilir mi?