Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25 Kasım 2011, 22:05   Mesaj No:15

mdm1

Avatar Otomotik
Durumu:mdm1 isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 14647
Üyelik T.: 19 Kasım 2011
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 56
Konular: 4
Beğenildi:0
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart Cevap: İslam mı, tasavvuf mu; Tevhid mi, şirk mi_?

Kıymetli Serpil kardeşim;

Dün gece itibariyle yazınızı okumuştum, sizin samimi duygularınızdan emin olmakla beraber, üzülmenizde bizleri üzer, bundan emin olun.

Bakın tasavvufu savunma adına farkına varmadan kendiniz İslamı eleştirmiş oluyorsunuz.
Bir şahsı örnek vererek tasavvuf terbiyesi almadığından dolayı günah işlediğini iddia etmişsiniz. Öncelikle müslüman tasavvuf terbiyesiyle değil, Kur"an ahlakıyla sıfatlanması gereklidir. Mütemadiyen tasavvuf kelimesinin asırlar sonra çıktığını ve sistemleştirildiğini, türetilen kavramlarınında çoğunun içi boş anlamsız literatürden oluştuğunu belirtmiştik. Siz kavram olarak takvayı, ittikayı tasavvufla eşanlamlı kılmaya gayret göstersenizde, zühd kavramı tasavvuf kavramından daha önce şumullenmiştir. Tasavvuf ve sonradan içinde türetilen boş ve anlamsız kavramlar yerine, zühd kavramı savunulmuş olsa idi daha doğru ve geçerli bir değerlendirme olurdu. Oysa tasavvufu savunan sofistler ona bile tahammül edememişler, Ruminin beyitlerinde olduğu gibi zühd, takva ve zahidlik hor, hakir görülüp küçümsenmeye bile çalışılmıştır.

Bakın bizim anlatmak istediğimiz şudur; örnek olarak verdiğiniz günahı zinayı ele alalım, bizse diyoruz ki, tasavvuf içerisinde türetilen kavramların zinayla kıyaslanamayacak kadar feci günah olan şirk olduğunu söylüyoruz. Örneğin, vahdeti vucut, (vucutta,zatta birlik) vahdeti şuhut, (görüntüde akiste birlik) ğavs, kutup, helen mitolojisindeki uranus (gök tanrısı), boreas (rüzgar tanrısı) gibi, kainatta tasarruf sahibi insan kırması (antropomorfist) ilahçıklar olduğu inancı, ölmüş şahısların ruhlarının tasarruf sahibi olduğuna inanmak, ölülerinden, mezarlarından mutlak manada medet, yardım, şifa, bereket beklemek, feyz gibi farazi boş bir kavramla ilim veya bilgi beklemek, önceki yazılarımda kendi kaynaklarından vermiş olduğum gibi, hint yogasından uyarlanan rabıtayı ALLAH subhanehuyu zikretmekten daha önemli görmek, diri veya ölü sahtekar şey-hinin hayaline zihinsel telepatik tapınmayla bağlanmak, Peygamber a.s. ın ALLAH yahudi ve hristiyanları kahretsin onlar peygamberlerinin kabirlerini mescit, tapınak, tören yeri yaptılar kınamasına karşın, sahtekar beşerlerin mezarlarını türbe haline getirmek, dilek dilenen, adak adanan, bereket umulan, dua edilen, medet beklenen, gece mezarın üstünde yatarak, toprağını yiyerek, taşına el sürerek, feyz ve bereket beklenilen... vs. v.s daha sayılamayacak birçok şirk eylemi türetme merkezi tapınak haline getirmektir...
İşte bu sebeplerden dolayı tasavvuf inancını savunamıyoruz, çünkü hepsi birer şirk unsuru sonradan türetilen eylemlerdir...
Demişsiniz ki;
__________________________________________________ ________________________
tasavufla islamı sevdim,o islam için memuriyetten istifa ettim gözümü kırpmadan.
__________________________________________________ ________________________

Bunu ALLAH subhanehu emretti de yaptım diyorsanız ne mutlu size ki ALLAH subhanehu size kat be kat ecirler versin.

Ama bende size makamını mevkiini, ALLAH subhanehu emretti diye değilde, sahtekar şey-h efendisi istedi diye bunu övünerek anlatanları, sözde kendini şey-h ilan eden birininde taa 50 li yaşlarda sahtekar şey-hi istedi diye sakal bıraktığını, İslamın şartlarının katı kurallar olduğunu, hristiyan ve yahudileri bile müslüman gören sahtekar şey-h türemelerini örnek verebilirim. Son örnek için galibilik dinine bakabilirsiniz...

Bakın savunduğunuz İslama diyerek, saydığınız maddeler halinde katılmadığımız bir çok olayıda zan olarak üstümüze atıyorsunuz.
Demişsiniz ki;
__________________________________________________ __________________
abdest olmadan kuran oku(babanızın hatıra defteri mi)
__________________________________________________ __________________

Gerçekten bu örneği vermek istemiyorum ama beni mecbur bırakıyorsunuz.

Sahtekar şey-himiz abdest alsın sonra otursun açsın Kur"anı, haşa açsın iktidarsız cinsel uzvuna okusun. Bu nemenem bir iğrençlik hala aklıma sığdıramıyorum. Utanmadan hala bunu rukye türündendir diye forumlarda savunan tartışanlar var. Bende ALLAH bunlara rahmet etmesin, tevbelerinide kabul etmesin diliyorum...
Kimsenin burada hadislerin tümüne uydurma dediğini duymadım, böyle inanan olduğunuda sanmıyorum.
Burada namazın 3 vakit olduğunu savunanda yok sanıyorum.
Kadınlarını imam yapanlar demişsiniz; örneğini daha önce vediğim gruplardan birisidir ki; örneklerini verdiğim tiplerinse bırakın müslümanlıkla alakalarını, İslama olan öfkelerini ehli beyti alet ederek alevlendirdikleri açıktır.
Ayetlerde vasfedilen teseddür biçimini burada savunmayan olmadığı kanaatindeyim.
İnsanların kalplerinde olanı elbet kimse bilemez.
Yanlız ALLAH subhanehu Kendisine şirk koşmak dışında dilediği günahı dilediği için bağışlayacağını vaad etmiş. Bırakın başkaları adına kendi adıma bile bu vaad bana umut veriyor, çünkü bende günahkar biriyim. Dilerim ALLAH subhanehunun affettiği saidlerden olabiliriz.
Sakal bırakmak davranışsal bir tavırdır, sünnet modelidir. Lakin ne farz bir ibadettir, nede tekfir edilecek bir kınamadır. Sakal bırakıp bırakmamayı ALLAHa iman derecesinde akaidsel bir yere taşıyacaksak, o zaman sakal bırakan her apostol, her kominist, her haham müslüman katogorisine girecek demektir. İki metre sakal bırakıpta tağuti,beşeri sistemin belamlığını yapan derin tarikçilerede, hidayette sektör atlamış mı diyeceğiz.

Mezhepler, adına atfedilen rahmetli imamların ölümlerinden sonra görüşlerini savunanlarca sistemleştirilmişlerdir. Ayrıca o imamlar dinin usulu (yasası) üzerine değilde, furuu(yönetmelikleri) üzerine fikir beyan etmişlerdir. Yani aralarında usulu veya akaidi hiçbir ayrılık yokken, sonrakiler adeta hepsinin adına ekol oluşturarak, imamların arasını ayırmışlar, İslam ümmeti arasına kişisel taraftarlık sokmuşlardır. Sonrada birileri çıkmış bizim imam en büyük imam, şu mezhep imamı arkasında namaz kılmam( nerde kaldı burda ümmet cemaat), şu mezhepten olandan kız almam (ehli kitaptan bile alınırken), v.s v.s koyu tassuplara meydan verilmiştir. Oysa Fusilet suresi ayet 33 ne diyor bir bakın rica ederim. Dinlerini bölük pörçük edinenler gibi olmayın uyarısı da, falan mezheb taasupçusuna, filan mezheb taasupçusuna değilde kime inmiş merak ediyorum doğrusu.

Salavat konusunu ben açtığım için bunu bana itaf etmişsiniz anlaşılan. Kıymetli kardeşim salavata karşı olsam sizlerin farz teşehhütlerde okumadığınız salavatları, ben daiama farz teşehhütlerde okumazdım herhalde değil mi?
Ayrıca Ruminin peygamber a.s. a Mustafa diye beyitlerinde hitap ettiğini, beyitlerinde haşa peygamber a.s. ı vahiy gelmedi diyerek Hirada intihar etmek istediği yalanını, peygamberin bazı gerçekleri gizlediğini, Zeyd r.a ın peygamber a.s a bunları sakın ifşa etme dediği gibi yalanları, nedense tasavvufçuların önder pirleri olan Ruminin melanet mesnevisinde okumaktayız. Demediklerimizden ötürü bizi bu kadar yargıladınız,rica ederim sopayı azda şu Rumi zındığına vurunda yerinde rahat yatmasın.

Mezhep imamlarını ve selef alimlerini rahmetle anarım, ne ehli beyt savunuculuğu arkasında ehli beyti ashaba, ne de düşmanlığı arkasında ashabı ehli beyte asla çarpıştırmam. ALLAH subhanehu onlara rahmet etsin, onlarda diğerleride bir ümmetti geldi geçti. İhtilafa düşülen her husustada aralarında hükmü adaletle ALLAH subhanehu verecektir.

Kıymetli kardeşim, kimsenin amacının burada sizi üzmek olduğunu sanmıyorum. Elbette birbirimize de bir görüşü illa dayatacakta değiliz. İsterseniz gelin şöyle yapalım, eleştirdiğimiz ve adını zikrettiğimiz hangi şahıs sizce hala makbul bir zatsa, siz bize onu deyin bizde size daha başka ayrıntıları ve bilgileri verelim. Mesela Arabi mi, Ru mi mi, Yunus mu, Cübbeli mi, Öngüt mü, Galip Kuşçuoğlu mu, vs. vs. Özellikle Arabi ve Ruminin küfürleri hakkında yazdıklarım devede kulak misali inanın.

Kıymetli kardeşim, İslama olan sevgimi yok ediyorsunuz sözü, üzerimizde psikolojik bir baskı oluşturur ister istemez. Peki biz bu durumda ne yapalım kıymetli kardeşim, mesela Arabi hevasını ilah edineni ilimde eksiksiz olarak tarif etmiş, bizde ilimde eksiksiz olacağız diye aklımıza her gelen şeyi, hevamızı ilah mı edineceğiz, veya Rumi haşa şarapta tanrı tecellisi var ondan bu insanlar şarabı sever diyerek, haşa ilahı şaraba tecelli ettirip onuda kafaya mı dikeceğiz, v.s -v.s. Yani kardeş biz gerçekleri söylemeyelim mi, oturalımda eskileriyle ve yeni türemeleriyle bunlar İslamı tahrif ve tahrip mi etsinler.

Evet kardeşim tasavvuftaki bazı şeylerin hurafe kelimesiyle geçiştirilemeyecek kadar ağır itikadi küfürler olduğunu, birazda bizim tarafımızdan bakarak anlayabilseydin.

Selam ve dualarla...
Alıntı ile Cevapla