Durumu: Medine No : 15266 Üyelik T.:
14 Aralık 2011 Arkadaşları:17 Cinsiyet: Yaş:31 Mesaj:
751 Konular:
119 Beğenildi:62 Beğendi:29 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | mürşid... mürşidi kamil.... mürşid... mürşidi kamil.... Evliyâullah vazifelerine göre; "Kutup", "Nücebâ", "Abdâl", "Evtâd", "Gavs"... gibi isimler alırlar. Bunlar ALLAH'a gönülden bağlı olup, söz verenler ve hükmünü HAK'tan bekleyenlerdir. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu gibi kimseler hakkında bir Hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: "ALLAH'ın kullarından öylesi vardır ki, şöyle olacak diye yemin etse muhakak ALLAH celle celalüh onun yeminini yerine getirir." (Buhârî. Tecrîd-i sarîh: 1186) ALLAH-u Teâlâ'nın bu has kulları her zaman için mevcuttur. Kimisi canını bu uğurda feda ederek ebedî saadete nail olmuş; kimisi de ebedî saadetin şerefine nail olmak için canını ve malını hiçe saymış, rızâ-i Bârî için gayret sarfetmektedir. Kutub: Bütün kemâliyeti şahsında toplamış zattır. Her devirde bir tanedir. Nücebâ: HAK'tan gayrısına bakmayan, yaratıkların yüklerini taşıyıp sıkıntılarını gidermeye çalışan, ibadet ve tâata düşkün, cömert, sabırlı, haya sahibi, her şeylerini HAK'a vermekten zevk duyan zatlardır. Abdâl: Kuruntu ve hayalden uzak, itidal ve istikamet üzere olan, az uyuyup erkenden ibadet için kalkan, kemâl ve fazilet ehli zatlardır. Evtâd: İlâhi emirlere sıkı sıkıya bağlı, geceleri uyumayıp ibadetle geçiren zatlardır.mürşidlerin vasıflarından birkaçı şöyledir:
1- Lüzumlu akaid ve fıkıh bilgilerine vâkıf idiler. Fıkıh bilmiyen evliya olamaz. 2-Hep güleryüzlü olup, bir anneşefkati ile talebeyi terbiye ederler idi. 3-Hiç bir talebenin parasında gözüolmazdı. (ALLAHın evliyası, cömertlikve güzel ahlâk üzere yaratılmıştır} hadis-i şerifine uygun vasıfta olup, talebelerine elinden gelen yardımı yaparlar idi. 4-Talebelerinin sırlarını gizli tutarlardı. {Seçilmişlerin kalbleri sırların mezarıdır) denirdi. 5-(Üstada da, talebeye de saygılı olun) hadis-i şerifine göre merhametli ve tevazu sahibi idiler.
6- (Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen vardır) mealindeki âyet-i kerime mucibince ilimleri ile büyüklenmezlerdi.
İlmi ile mağrur olanlar, ilimleri az olanlardır. Az bir şey öğrenince her şeyi öğrendiklerini sanarlar. Fazla bilgi sahibi olanlar, ilmin sınırsızlığını ve sonuna ulaşmaktan aciz olduklarını bildiklerinden tevazudan ayrılmazlar. Zaten âlim, bilmediklerinin bildiklerinden çok olduğunu bilen zattır.
7- Bilmedikleri olursa, "Bilmiyoruz" demekten çekinmezlerdi.
Peygamber efendimiz de sallallahu aleyhi ve sellem , bütün yaratılmışların en üstünü olduğu halde (Bilmiyorum, Cebrail aleyhisselama sorayım da öyle cevap vereyim) buyurmuştur. Hz. İbni Abbas da (ra.) (Bilmiyorum diyemiyen helak olmuştur) buyuruyor.
Malayani, yani boş konuşmazlardı.
Talebenin vasfı
9- Talebeleri de üstün kimselerdi. Her talebe, ALLAH’ü Teâlânın sevgisi ile ve O’nun sevgisine kavuşmak arzusu ile yanardı. Bilmediği, anlıyamadığı bir aşk ile şaşkın hâldeydi. Uykuları kaçar,
gözyaşları dinmezdi. Geçmişteki günahlarından utanarak başını kaldıramaz, her işlerinde ALLAH’tan korkar, titrerdi. ALLAH’ü Teâlânın sevgisine kavuşturacak işleri yapmak için çırpınırdı. Her işlerinde sabreder ve affeder, hergeçimsizlikte, sıkıntıda kusuru kendinde görürdü. Her nefeste ALLAH’ı düşünür, gaflet ile yaşamaz, kimseyle münakaşa etmezdi. Bir kalbi incitmekten korkar, kalbleri ALLAH’ü Teâlânın evi bilir
di. Eshab-ı kiramın hepsini, "radıyallahu Teâlâ anhüm ecmain" diyerek iyi bilir, hepsinin iyi olduğunu söylerdi.
10- İlmi ile amil idiler. Yani bildikleri ile amel ederlerdi. Bildiği ile amel etmiyen, kendi görüşünü din gibi ortaya atan ve bölücülük yapanlar kötü âlimlerdir. Kötü âlimler Kur'ân-ı ke
rimde (Kitap yüklü merkebe) benzetilmiştir. (Cuma 5) |