Neye Niyet Neye Kısmet
NEYE NİYET, NEYE KISMET
“
Rabbim benden nasıl bir kul olmamı istiyor ?” sorusuna cevap bulmak için , Kur'an’ın anlamını okuyordum ki ; “
Hadisler olmadan Kur’an anlaşılmaz” dediler . Yalnızca Kur’an’a bakarak yaşamaya kalkarsam sapıtırmışım ; karanlıklardan aydınlığa çıkaran ve dosdoğru yola ileten âyetlerle ...
Hadisleri okuyordum , “
Hadislerin nesh edileni var , zayıfı var , uydurması var ; bunların kullanılış yerlerini öğrenmen için sen en iyisi bir mezheb imamına tâbi ol” dediler .
Her ne kadar , hadis imamı Buhari ; mezheb imamı Ebu Hanife’yi rivâyetçi olarak güvenilir kabul etmese de “
İmam-ı Azam'ın 5 eseri “adlı kitabını okuyordum . Çünkü o , çağının zalim melikinin kadılık görev teklifini ,
zulme bulaşma endişesinden dolayı reddetmiş ve bu yüzden zindanda şehid edilmişti . Ebu Hanife’nin talebelerinden biri ise kadılık görevini kabul ediyordu . Nasreddin Hoca fıkrası gibi , o da haklıydı .
“
Sen o yüce şahsın kitabını anlayamazsın , Aliyyul Kâri’nin yaptığı şerhini oku” diyerek bir başka boyuta geçmeye iknâ ediyorlardı bu defa .
Mezheb imamı Şafii , Kur’an âyetlerinin hadisle nasıl iptal edileceğini öğretirken ; diğer bir mezheb imamı Ahmed bin Hanbel de , Kur’an’ın sünnete değil , sünnetin Kur’an’a hâkim olduğundan bahsediyordu . Allah’ın sözlerini kim iptal edebilirdi ki ?
“Nâsih mensuh âyetler” diyerek bu ilmî kılıflı zulmü yapanlar , Kur’an’ı terk edilmiş bırakanlardan olmuyor muydu acaba ?
Aliyyul Kâri şerhini okuyordum , “
sen bir ilm-i hâl oku” , dediler . İlm-i hâl okuyordum ki , kafam iyice karıştı . Guslün farzlarında bile 4 mezheb anlaşamamıştı . ( 3 /5 /2 / 1 )
Afalladığımı görenler bu defa , “
en doğrusu bunu bir hocaefendi eşliğinde oku” dediler . Bir de baktım ki , hocaefendilere tâbi olmuşum . “
Ey Rabbimiz ! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar , derler .” ( AHZAB 67 ) âyetini hatırladım birden .
Fırkalaşmamız yetmemiş gibi herkesin farklı bir hocaefendisi ; her hocaefendinin de bir açıklayıcı (!) kitabı vardı ... Herkes , kendi yanında bulunan kitaplarla iftihar ediyor , onu öne çıkarıyordu ...
Her geçen gün , Kur’an ile arama duvarlar örüldüğünü fark ettim ki , Elçi’nin şikâyetçi olduğu
“Kur’an’ı terk etme”nin bir başka yöntemiydi bu .
Bizi dosdoğru yola iletecek olan , kendisinde hiç şüphe olmayan , zayıf /uydurma /çelişki barındırmayan , Rabbimiz tarafından korunmuş , delil olduğu sabit olan ve anlaşılsın diye kolaylaştırılmış , sahihliği Rabbimizden kanıtlı olan Allah’ın Kitabına sıra gelmeyecek miydi bir türlü ?
Yoksa bu Kitap , herkesi değil de , sadece dinî makamları işgal edenleri mi muhatap alıyordu ? Sâhi , bu makamları verenler yine insanlar değil miydi ? Onların dosdoğru yol üzere olduklarına Rabbimizden bir delil ve şahitlik mi vardı ?
Halbuki onların konumu ; Allah’ın dininin yardımcıları olma yolunda birbirimize destek olacağımız , yaşarken olduğu gibi , ölürken bile birlikte olmak için dua ettiğimiz mü’minlerin konumu olmalıydı .
Allah’ın bizi serbest bıraktığı konuları ; birilerinin din adına hükme bağlamasının ve haram , mekruh , helâl isimlerini vererek dini genişletmesinin adı İslâm olmuştu . Peki , İslâm (Allah’a teslim olmak) bu muydu ?
Halbuki “Bakara kıssası” bir ibretti bize : Rabbimiz , “
bir sığır kesin” diyor , İsrailoğulları sığırın rengiyle , çift sürmüş olup olmayışıyla ilgili sorular sorarak meseleyi kendilerince içinden çıkılmaz bir hâle sokmaya çalışıyorlardı ya .
Allah'ın , “t
ek ve hâlis , katışıksız din” dediği din bu muydu ? “
Din yalnız Allah’ın” mı oluyordu bu şekilde ?
Hâşâ , Rabbimiz bize anlaşılmayan bir Kitap mı göndermişti ? Anlaşılmayan bir öğüt vermekten Rabbimizi tenzih etmeli değil miydik ?
Sanki Kur’an , sadece Elçi’yi muhatap almış ve Elçi de bizim anlayamayacağımızı düşünerek hadislere dönüştürmüş , sanki “
sakın Kitab’la bağlantı kurmayın , sadece tilâvet edin , hadislerim ne güne duruyor ?” demişti .
“
Trafo olmazsa , yüksek gerilim adamı çarpar”mış . O zaman , “
Kur’an’a ne gerek vardı ? ” diye sorulmaz mı ? Namazlarda ve mezarlıklarda okunmasından başka bir fonksiyonu mu kalıyordu sanki ? Allah’ın bize tenezzül buyurup indirdiği kelâma uymanın yolu bu kadar zor ve dolambaçlı mıydı ?
Kur’an’ı hayatımızdan çıkarmak isteyenler , bir de “
Kur’an anayasadır” demezler mi ? Şeytanın sağdan yanaşmasının bir misâli de bu olsa gerek .
Kur’an’ın , tafsilatlı kılınmakla zâten yasanın kendisi olduğu gerçeğini , tahtları sarsılacak olanların haykırmasını beklemek saflık olur tabii ki .
Bunu öğrenmek için Kur’an’ın anlamına tekrar döndüm ve şöyle bir manzara ile karşılaştım :
Kur’an , tafsilatlı (detaylı) bir şekilde açıklanmış bir Kitaptı :
*
Böylece suçluların yolu belli olsun diye âyetleri iyice açıklıyoruz . EN’ÂM 55
*
Bak , anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl açıklıyoruz ! EN’ÂM 65
*
İşte biz ayetleri çeşitli biçimlerde böyle açıklıyoruz . Öyle ki sana: "Sen ders almışsın" desinler ve biz de bilebilen bir topluluğa onu açıkça göstermiş olalım . EN’ÂM 105
*
Şimdi de Allah , size kitabı , içinde her şey inceden inceye açıklanmış olarak göndermişken Allah'tan başkasını mı hakem isteyeceğim ? EN’ÂM 114
*
Bu (din), Rabbinin dosdoğru yoludur . Biz , öğüt alacak bir kavim için âyetleri ayrıntılı olarak açıkladık . EN’ÂM 126
*
Sana bu kitabı ; her şey için bir açıklama , doğru yolu gösteren bir rehber , bir rahmet ve müslümanlar için bir müjde olarak indirdik . NAHL 89
*
Andolsun ki , onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır . Kur’an, uydurulabilecek bir söz değildir . Fakat kendinden öncekileri tasdik eden , her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir. YUSUF 111
Kur’an , apaçık bir Kitaptı :
*
Elif . Lâm . Râ . Bunlar , apaçık Kitab'ın âyetleridir . YUSUF 1
*
İman edip sâlih amel işleyenleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık âyetlerini okuyan bir Elçi göndermiştir . TALÂK 11
Kur’an , kolaylaştırılmış bir Kitaptı ; “
ben öğüt alamıyorum” diyenin aklından şüphe etmesi gerekirdi :
*
Biz Kur'an'ı, sadece, onunla Allah'tan sakınanları müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle (indirilip okutarak) kolaylaştırdık . MERYEM 97
*
Andolsun biz Kur'an'ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık . Öğüt alan yok mu ? KAMER 22
*
Biz Onu senin dilinle kolaylaştırdık ki , düşünüp öğüt alsınlar . DUHAN 58
*
Bu , sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki , insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar . SÂD 29
Allah’a yaklaşmak , aracılarla değil , bizzat katışıksız olan Kitap ile olacaktır :
*
Dikkat et , hâlis din yalnız Allah'ındır . O'nu bırakıp kendilerine bir takım dostlar edinenler : Onlara , bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kulluk ediyoruz , derler . Doğrusu Allah , ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hüküm verecektir . Şüphesiz Allah , yalancı ve inkârcı kimseyi doğru yola iletmez . ZÜMER 3
Oğuz Bakar