Müslümanlarda Sahabe Paradoksu/M.METİN ADIGÜZEL
.
Sahabe kavramı, peygamber efendimizi gören yada peygamber efendimiz tarafından görülen Müslüman grubunu tanımlamada kullanılır. Sahabe topluluğu peygamber sohbetinde bulunduğu, İslam’ı ilk benimseyen, İslami sorumlulukları ilk sırtlayan topluluk olduğu için kendinden sonra gelen Müslümanlara öğretmen olma şerefine nail olmuştur.
Sahabeleri diğer Müslüman topluluklardan farklı kılan özellik, onların peygamberden ders almış olmalarıdır. Peygamberden ders alan bir mümin açıktır ki diğer müminlere oranla İslami öğretiyi çok daha güzel kavramış olacaktır. Diğer Müslümanlarla sahabeler arasında İslami emir ve yasaklar, sorumluluklar bakımından fark yoktur. Allah sahabeden sonra gelen Müslümanlara neyi emrettiyse, sahabeye de aynı şeyi emretmiştir. Sahabeye neyi yasakladıysa diğer Müslümanlara da aynı şeyi yasaklamıştır. Hal böyleyken ve sahabelerde diğer tüm insanlar gibi birer âdemoğlu iken, sahabe dönemini takip eden dönemlerde sahabelere öğretmenlik görevinden öte değerler yüklenmiştir. Böylece zaman ilerlerken, Kuran’ın yanında ilke belirleyici olarak sahabe de söz sahibi yapılmıştır. Bu cümlelerime içten içe öfkelendiğinizin farkımdayım, ancak aşağıda açıklayacağım olayları düşündüğünüzde sahabenin kişisel değerlendirmelerini İslam’ın bir parçası olarak görmenin İslami bir hayat yaşamaya ne derece engel olduğunu fark edeceksinizdir.
En büyük hata, sahabe arasında sürekli bir dayanışma olduğu ve tüm sahabelerin gökteki yıldızlar kadar parlak ve berrak bir dini hayata sahip olduğu düşüncesidir. Sahabe toplumunda da âlim, entelektüel, yönetici kişiliğine sahip, yol gösterici şahıslar olduğu gibi, hayatını iki deve otlatmaya adamış, yaşamın detayları hakkında pek bir bilgiye sahip olmayan ve hayatını ezbere değerlere göre yaşayan şahıslarda vardı. Sahabe toplumunda dünyevi isteklerden uzaklaşmış, zahit kişiler olduğu gibi, dünya çıkarı için hilelere başvuran, cinayetler işleyenlerde vardı. Sahabe toplumunda siyasi tercihini kurana göre belirleyenler olduğu gibi, siyasette cahiliye dönemi politikalarını izleyenlerde vardı. Evet, siz kabulde etseniz, inkârda etseniz sahabe toplumunda, diğer toplumlarda olduğu gibi yaşam için gereklilerde vardı, zararlılarda.
Peygamber efendimizin hayatta olduğu dönem de, sahabe arasında herhangi bir sürtüşme olmadı, çıkan sorunlara peygamber efendimizin direkt müdahale edişi sorunların büyümeden çözülmesini sağladı. Hz. Muhammed sahabeler için bir baba, bir öğretmen, bir yargıç ve bir idareci oldu. Sevdi, öğretti, yargıladı ve yönetti. Sahabelere nasıl düşüneceklerinin ve nasıl yaşayacaklarının ilmini yükledi. Ancak Hz. Muhammed’den sonra sahabelerden bazıları peygamberin düşünüş şekli ile düşünemediler, çünkü sahabeler vahiy alan birer peygamber değil birer insandılar. İsabet edebilecekleri gibi hata da yapabilirlerdi. Sonuç olarak peygamber efendimizden sonra sahabeler birbirleri ile savaştılar ve 30 yıl sonra İslami yönetim yok oldu. Sahabe arasındaki çatışma kişisel yorumların bir sonucuydu. Siyasi tercih yaparken değişik noktalara saplananlar Müslümanları büyük bir felaketin içine sürüklediler.
Bu gün sahabeyi kutsamak için, sahabe arasındaki çatışmanın rahmet olduğunu söyleyenlerden tutun, bir gereklilik olduğunu söyleyenlere kadar birçok garip söylem ile karşılaşabilirsiniz. Müslümanların birbirlerini öldürmesi nasıl bir gereklilik ve nasıl bir rahmettir anlamak biraz zor. Sahabe topluluğu bir bütün olarak olumlu yada olumsuz olarak değerlendirilemez. Sahabenin büyük bir kısmı Müslümanlar için öğretmendir ama hiç biri Peygamber gibi hüküm koyma hakkına sahip değildir. Küçük bir kesimi ise İslam ve Müslümanların geleceği açısından zararlı olmuştur. Demek istediğim şudur ki, sahabenin yaptığı her şey içtihat farkı yaklaşımı ile çözüme kavuşturulamaz. Sahabe birer insandı ve insan olması hasebiyle sonu ölümlere varan hatalar yapabiliyor, nefislerine uyabiliyorlardı.
Sahabeler arasındaki siyasi sürtüşmeler birçok Müslüman’ın ölümüne sebep oldu. Siyasi tercihleri kutsamak için yığınla hadis uyduruldu. Bu gün hadis kitaplarını inceleyecek olursanız İlk bakışta bile akıllara zarar cümlelerle karşılaşırsınız. Hadis kitaplarını detayına incelerseniz allak bulak olursunuz. Kısacası sahabe dönemi tarih kitaplarında anlatıldığı şekilde olaylara sahne olmuştur ama sebepleri kitaplarda anlatıldığı gibi içtihat farkı falan değildir, siyasidir.
Aşağıdaki sorular üzerine düşünmenizi tavsiye ederim.
— Eğer sahabelerin çatışması rahmet olarak kabul ediliyorsa, diğer Müslümanlarında çatışması da rahmettir ve bugünkü Şii, Sünni çatışması da rahmet kabul edilmelidir. Neden sahabe çatışması rahmet de günümüz Müslümanlarının çatışması facia oluyor?
— Sahabe kuranın bir parçasımıdır? Yoksa Müslüman toplumun bir parçasımıdır? Eğer kuranın bir parçasıysalar kuranda farklı sesler yoktur ama sahabe arasında farklı sesler vardır. Eğer Müslüman toplumun bir parçasıysalar her insan gibi hata yapma olasılıkları vardır, o halde yaptıkları hatalar neden içtihat örtüsü ile kutsanıyor?
— Sahabenin çatışması, diğer bir deyişle içtihat farklılığı hangi sorunu çözdü. Dinde İçtihat farkı öldürmeyi gerektiriryormu? İçtihat farkı bu kadar büyük acılara sebep olduysa nasıl rahmet olabiliyor?
— Hilafet tartışmalarında, muhacirden bazı sahabelerin halifeliğin kureyşin hakkı olduğunu ortaya atmaları İslami düşünce ile uyuşuyormu? Uyuşuyorsa peygamberin kavmiyetçiliği kaldırışını nasıl açıklayacağız?
— Neden Hz.Ebubekir’e biatte bazı sahabeler direndiler. Mesela Sad bin Ubade neden Hz. Ebubekire biat etmedi. Halifeliğin Ensarın hakkı olduğu düşüncesi Sad bin Ubade yi ” Ben kureyşe biat etmem” demeye kadar nasıl götürdü. Bu bir kabile asabiyetimidir yoksa ictihatmıdır?
— Sahabelerin fazilet sıralaması ilk dörde dört büyük halifenin yerleştirilerek yapılması siyasi bir değerlendirme olabilirmi? Neden Bilal, Ammar gibi en fazla çile çekenler en faziletli olamıyor da yönetimde bulunanlar, yönetime geliş sırasına göre faziletli bulunuyor?
— Cemel savaşında Bedir savaşı ashabı ile Uhut savaşı ashabı savaştı. İçtihat farkındanmı? Bu nasıl bir içtihat farkıdır ki her şeyi ölüme sebep oluyor ama hala rahmet oluşunu devam ettirebiliyor?
— Had cezasına çarptırılan sahabe varmıdır? Mesela Peygamberin şairi Hasan bin Sabit ifk hadisesinde had cezasına çarptırıldımı? Hz. Aişeye iftirada bulunmak nasıl bir durum olabilir sizce?
— Kuran bir Mukaddes kitapmıdır? Yoksa kılıçlara geçirilip savaş hilesine malzeme yapılacak bir nesnemidir? Sahabe Allahın kitabı ile hile yapmanın çirkin bir şey olduğunu bilmiyormu? Keza hakem olayında yapılan hileyi peygamber düşüncesi onaylıyor mu? Onaylamıyorsa bu hilelere başvuranlara nasıl siyasi deha denebiliyor?
— Muaviye ile Hz. Ali arasındaki savaş, halifelik tartışmalarında Ensarı devre dışı bırakan kureyşin kendi içinde çarpışması olabilirmi? Muaviye’nin derdi neydi?
— Sağlığında Hz. Osman’ı tasvip etmeyen Hz.Aişe, Hz. Talha ve Hz. Zübeyir Hz.Osman’ın katilleri konusunda halkı neden kışkırtmaya başladılar. Hz. Ali’nin hilafetini kabul mü etmiyorlardı? Yoksa ona güvenmiyor, onun Hz. Osman’ın katillerini serbest bırakacağına mı inanıyorlardı? Peki, Hz.Aişe yıllar önceki gerdanlık meselesinden dolayı Hz. Ali’ye kin duyuyormuydu? Ya Talha ve Zübeyir kendilerine valilik verilmediği için Hz. Ali’ye kızgınmıydılar? Yoksa mesele ictihat farkımıydı? Cemel savaşında 10.000 kişi yaşamını yitirdi. İçtihat farkından mı öldü bu insanlar?
— Hz. Osman’ın sağlığında yerden yere vurulan danışmanı Mervan bin Hakemi, Hz. Ali’nin hilafetinde Hz. Aişe, Hz. Talha ve Hz. Zübeyir ile aynı saflarda görüyoruz. Mervan ile işbirliği yapmayı gerektirecek kadar önemli olan şey neydi acaba? Hz. Osman’ın katillerimi? Peki, Hz. Osman’ın sağlığında kötülenen ama Hz. Osman’ın ölümü ile anlaşma yapılacak kadar önemsenen Mervan, Cemel savaşında neden Talha’yı öldürdü? Kendi safındaki adamı öldürecek kadar güvenilmez olan Mervan ile Talha, Zübeyir ve Aişe neden işbirliği yaptılar? Hem de Hz. Ali’ye karşı.
— Bazı sahabeler neden bazı sahabelere arka çıkmadılar. Mesela Muhammed bin Ebubekir, Muhammed bin Huzeyfe, İbni Mesut gibi sahabeler Hz. Osman’ın kanını neden helal görüyorlardı? Abdurrahman bin Avf neden Hz. Osman’ın kendi cenaze namazını kıldırmasını istemedi? Ammar bin Yasir, Hz. Ali’nin Hz. Osman’ı öldürmek için Medine ye gelenleri durdurma teklifini neden kabul etmedi?
— Hz. Osman’ın cenaze namazında neden sadece 7 kişi vardı? Medine de 7 kişimi yaşıyordu? Neden Hz. Osman’ın cenaze namazını kılmaya icabet edilmedi? İçtihat farkından mı acaba?
— Hz. Ali, Hz. Osman’ın evini muhasara edenleri neden ordusunda tutu? Neden idam etmedi? Hatta bunlar arasında olan Muhammed bin Ebubekir ve Malik Ester’e valilik verdi?
— Haricilerin kendi gibi düşünmeyenleri, hatta çocukları öldürmeleri bir içtihat hatasımıdır? Hariciler Hz. Ali kâfirdir diyorlardı. Sizce Hz. Ali kâfir olabilirmi? Kendileri dışında hiç kimsenin kabul edemeyeceği bir düşünceyi sahabe olan hariciler nasıl bir içtihatla kabul etmişlerdi? Bugün Haricilerin içtihadına tabii olan birinin Hz. Ali ye kâfir demesi doğru olurmu?
— Muaviye neden Hz. Ali’yi Hz. Osman’ın katlini organize etmekle suçladı? Siyasi çıkar düşündüğünden mi? Gerçekten Hz. Ali yi katil olarak bildiğinden mi yoksa içtihat farkından mı?
— Sıffın savaşındaki hileler neyin nesiydi? Amr bin As’ın hilelerine kuranı alet etmesi içtihat farkındanmı? Sıffın savaşında 70.000 kişi öldü, savaşın komutanı Muaviye sevap kazanan bir hatalımıdır? 70.000 kişi içtihat farkından mı öldü yoksa Ebusüfyan’ın oğlu başa geçsin diyemi?
— Muaviye neden Cuma hutbelerinde Hz. Aliye lanet okuttu? İçtihat farkı lanet okumayı gerektirirmi?
— Sahabenin döktüğü tüm kanın ve bazı sahabelerin bazılarını siyasi yönetim uğruna öldürmesinin tek sebebi içtihat farkımı? Mesela Malik Ester’in öldürülmesi içtihat farkımı?
— Bazı sahabelerin bazı sahabeleri öldürmesi neden çirkin bir şekilde yapılmıştır. Mesela Muhammed bin Ebubekir’in öldürülme şekli bir içtihat farkındanmıdır?
— Peygamber yöneticiliğin sorumluluklarını ve zorluklarını anlatmışken, yönetici olma yolunda zulme bile başvuran sahabeleri aklamak için içtihat farkı yaklaşımı yeterlimidir? Yoksa her şey başa geçmek içindi demek daha mı doğrudur?
— Sahabe söz konusu olduğunda yapılan işe değil de, işi yapana bakılır. Neden mahiyet değil de işi yapan üzerinden değerlendirme yapılmaktadır?
Demek istediğim şudur ki, İlk gününden itibaren büyük bir gayret ile İslam bayrağını taşıyan peygamber dostlarına saygısızlık edilmesini elbette ki hoş göremeyiz, ancak hata yapabilen insanların yorumlarını da, Allahın kararlarıymış gibi değerlendiremeyiz. Eğer tüm sahabeleri hatasız, nefsi isteklerden uzak görürsek Müslümanlar arasındaki çatışmaları da hoş görmemiz gerekir.
Şimdi bazı sahabelerin tavırlarını kutsayarak yaşamımıza bir değerler silsilesi ekleyeyim bakalım neler çıkacak.
Hz. Aişe’nin Hz. Ali’ye karşı savaşa iştirak etmesi ifk hadisesinde Hz. Ali’nin takındığı tavırdan dolayıdır. Hz. Aişe’nin bu hareketi kutsanırsa, bir şahsa kişisel bir durumdan dolayı sinirlenildiğinde ona savaş açılabilir dememiz gerekecektir.
Hz. Osman’ın sahabe toplumu tarafından şehit edilmesinin ana sebebi, liyakatlerine bakılmaksızın kendi aile yakınlarına devletin yönetim kademesinde öncelik tanıması ve bazı konularda iltimas geçmesinden dolayıdır. Hz. Osman üzerinden anlatılan aile asabiyetine dayalı olumsuzluklar sadece onun şahsına has bir durum değildir. Sahabe arasındaki sataşmalar incelendiğinde Hz. Osman’ın bir grubun karakterini yansıttığını görürüz. Hz. Osman döneminde Halifenin kâfir olduğuna inanan sahabe olduğu gibi, halifeye karşı çıkmanın küfür olduğuna inananlarda vardı. Hz. Osman sahabenin önde gelenlerindendir. Yol gösterici ve üstün bir ilme sahiptir, ancak yönetim konusunda başarılı değildir. Çünkü yönetime dair davranışları örnek alınacak olursa, yöneticinin kendi aile yakınlarına iltimas geçmesini doğru bulmamız gerekecektir.
Hz. Talha ve Hz. Zübeyir Medine’de Hz. Ali’ye biat etikleri halde, Mekke’ye gittiklerinde biatlerini bozup Hz. Aliye karşı savaş hazırlığına giriştiler. Sebep Hz. Ali’den bekledikleri valiliklerin kendilerine verilmeyişiydi. Talha ve Zübeyir’in bu davranışları örnek alınacak olursa, kendisine yönetimde yer verilmeyenler yöneticiye(adil bir kişi olsa bile) savaş açma hakkına sahiptirler dememiz gerekecektir.
Muaviye halifenin emri altındaki bir vali idi. Muaviye’nin yetkilerini aşarak Hz. Ali den Hz. Osman’ın katillerini istemesi bir bahaneydi. Muaviye’nin asıl amacı siyasi olan bir olayı din örtüsüne bürümek ve bu olaydan çıkar elde etmekti. Sıffın savaşında 70.000 Müslüman Muaviye’nin yöneticilik aşkı yüzünden öldü. Muaviye yönetimi ele geçirdikten sonra Hz. Ali’ye lanet okuma geleneğini çıkardı, hatta lanet okumayı reddeden Hicr bin Adiy ve arkadaşlarını, kadı Şureyhin Hicr’in kanı haramdır hükmüne rağmen kılıçtan geçirdi. Muaviye’nin oluşturduğu Emmevi saltanatının padişahları zulümde sınır tanımadılar. Muaviye cahiliye kabileciliğine dayalı bir yönetim geliştirdi. Muaviye’nin hareketi örnek alınacak olursa yöneticilik uğruna yönetimde bulunana (adil bir kişi olsa bile) karşı çıkılabilir, savaş açılabilir ve her türlü hileye başvurulabilir. Savaş kazanıldıktan ve yönetim ele geçirildikten sonra eski yöneticiye lanet okunabilir ve eski yöneticiye sempati besleyenler kılıçtan geçirilebilir, kısacası diktatörlük yapılabilir dememiz gerekecektir.
Amr bin As, Muaviye’nin dünyevi teklifleri uğruna türlü hilelere başvurarak sıffın savaşında binlerce insanın kanının dökülmesine ve yönetimin Emmevi ailesine geçmesine sebep oldu. Amr bin As’ın hareketi örnek alınacak olursa dünyevi çıkarlar uğruna her türlü hile ve yalan mubahtır dememiz gerekir.
Mervan bin hakem Hz. Osman’ın danışmanıydı ama yalanları ve hileleri ile Hz. Osman’ı ölüme gönderdi. Müslümanları birbirine düşürdü. Cemel savaşında da Hz. Talha’yı öldürdü. Mervan örnek alınırsa her türlü hile, yalan ve cinayeti mubah görmemiz gerekir.
Hariciler kör sofulukta o kadar ileri gitmişlerdi ki, kendileri gibi düşünmeyen, inanmayan herkesi kâfir ilan etmişlerdi. Hatta onların inancına göre Hz. Ali bile kâfirdi. Hariciler sahabeydiler ama ilimsiz, köylü insanlardı. Tüm sahabeler gökteki yıldızlardır demek hariciliğin başka bir versiyonu olmak demektir. Hariciler o kadar tehlikeli olmuşlardı ki Hz. Ali 4000 kişinin ölümüne sebep olacak savaşa girişmişti. Hariciler öldürmeyi genel kaide olarak görmüşlerdi. Küçük çocukları bile öldürmekten çekinmiyorlardı. Hariciler örnek olarak alınırsa, kendisi gibi inanmayana kafir deyip öldürenleri mazur görmemiz gerekecektir.
Yukarıda sözü edilen sahabe dönemi olayları sahabenin hata yapamayacağı düşüncesi altında değerlendirilmiştir. Bu sebeple hatalı sonuçlara varılmıştır. Yapılan hatalı değerlendirme bir model olarak da kabul edilince hatanın devamlılığına katkı sunulur. Sahabelerin farklı düşüncelere sahip olmuş olması normal bir durumdur. Ancak binlerce Müslüman’ın ölümüne sebep olan çatışmaları kutsamak, bu çatışmalarda hayır görmek akıl alır şey değildir. Sahabe hatalarını kutsamak Müslümanlarda olayları kişilere göre değerlendirme karakterini geliştirmiştir. Bu karakter daha sonraki dönemlerde de, yöneticilerin yanlışlarına karşı mürci inanç olarak kendini göstermiştir.
Şu bir gerçektir ki, sahabeler arasında entelektüel, üstün ilim sahibi, adaletten taviz vermeyen, yüce kişiliklere sahip öğretmenler olduğu gibi, yöneticilik aşkıyla yanan kişilerde vardı. Cahiliye kabilecilik karakterini tam olarak üstünden atamamış kişiler olduğu gibi sofulukta aşırıya kaçmış, küçük çocukları öldürmeyi gerekli gören harici düşüncelere saplananlarda vardı.
Sahabe dönemi kutsanmaktan ziyade üzerinde düşünülmesi, incelenmesi, analiz edilmesi ve ders alınması gereken bir dönemdir.
KARAKÖSE
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]