""Tasavvuf/Şefaat/Reddiye""
ŞEFAAT
“Şefaat”’in aslı “şef” kelimesidir. Şefaat Şef kelimesinden türemiştir. Şefaat birinin Allah tarafından günahlarının affedilmesini istemek, onun için dua etmek yalvarmaktır. Sadece müminler şefaat edebilirler ve mümin olmayan birine şefaat de edemezler. Fakat herkes (yani her mümin) şefaat getiremeyecektir. Sadece Allah’ın seçtiği müminler şefaat edebilirler. Bu kişiler neye göre seçilir bilinmiyor.
Kıyamet günü hakkında kurandaki bilgilerin dışında tüm düşünceler bidat ve hurafeden öteye geçmez. O gün öyle birgündürkü hiç kimse hiçkimseye yardımcı olamaz ancak dünyadaki amellerin karşılığı tam olarak verilir. Rabbimizin ayetlerini okuyalım.
«Ve öyle bir günden korkun ki, o gün hiç kimse, kimsenin yerine bir şey ödeyemez. Kimseden de şefaat kabul edilmez. Kimseden fidye de alınmaz» (2 Bakara 48).
Bazı insanların Allah'ın mekanını dünyadaki kralların yada başbaşkanların yahut mevki sahibi kişilerin makamına benzeterek kendilerine henüz bu dünyada şefaatçı tayin ederler. Oysaki bakara/48. Ayette açıkca hiçkimseden ne fidye nede torpil kabul edilmyecektir..
Henüz Allah katındaki durumları hakkında hiç bir bilgi sahibi olmadığımız kişilerin Allah'ın onlara şefaat makamını tayin ettiğini iddia etmek gaybden haber vermek anlamına gelirki buda açıkca şirktir. Ayetleri okumaya devam ediyoruz.
«...kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez» (2 Bakara 123) .
«Ne alışverişin, ne dostluğun ve ne de şefaatin olmadığı gün
gelip çatmadan...» (2 Bakara 254) .
Şefaatin tamamı Allah'ın tekelindedir. Bu dünyada iken zalimlik kisvesine bürünen insanların ahirette ne bir dot nede bir yardımcıları olacaklardır. Zalimlik sıfatının karşılığı zulümdür. Yeryüzünde en büyük zülümde “Şirk’tir”
«Zalimlerin ne bir dostu, ne de sözü tutulur bir şefaatçileri
vardır» (40 Mü'min 18 ).
Müslüman olarak ölmeyen kimselere yada öğleden önce kahr olsun şeriat diyen öğleden sonra ölen kişilere camilerde cenaze namazı kıldırmakla onlara şeyhleri yada veli dedikleri zatları şefaatçı tayin etmekle onlara fayda sağlandığına inanmak Allah'ın ayetlerine açıkca muhalefet etmekten başka anlama gelmez. Okuyalım
«Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez» (74 Müddessir 48).
Şefaatın tamamı Allah’ındır ancak onun izni olmadan hiç kimse şefaat edemez. Kimlerin şefaat edeceğinin kararıda yine yüce Allah (c.c) ya aittir.
«O'nun izni olmadan katında şefaat edecek kimdir?» (2 Bakara 255 )
Cenabbi Allah hiçbir ayette kimlerin şefaat edebileciğini beyan etmemişken (melekler hariç) kendilerine şefaatçı tayin edip Allah'ın katında mevki sahibi olduklarını iddia etmek düpedüz yalancılıktır Allah'a iftiradır. Okuyalım
«Allah dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz» (53 Necm 26) .
Melekler şefaat edecekler fakat bu şefaatı ancak Allah'ın hoşnut olduğu kişilere ancak yapabileceklerdir.
«Rahman çocuk edindi, dediler. Hâşâ; hayır, melekler şerefli kılınmış kullardır. Allah'tan önce söz söylemezler; ancak O'nun emri üzerine iş işlerler. Allah, onların yaptıklarını ve yapmakta olduklarını bilir. Onlar, Allah'ın hoşnut olduğu kimseden başkasına şefaat etmezler; hepsi O'nun korkusundan titrerler» (21 Enbiyâ. 26-28).
İşte bu ayetlerde açıkca anlaşılmaktadırki melekler bazı insanlar için şefaat edeceklerdir.
Fakat bu analayış günümüzde öylesine yozlaşmıştırki henüz kendinden ölümü bile savamayan kendilerinden yaşlılığı ve hasatlık gibi dertleri gideremeyen ne yeryüznde nede göklerde zerreyi mıskal kadar güç sahibi olmayan nice zatlar daha şimdiden şefaat makamında görülmektedirler.
Cenabbi Allah şöyle buyurmaktadır:
«De ki: 'Allah'ı bırakıp da göklerde ve yerde zerre kadar bir şeye sahip olmadığı, her ikisinde de bir ortaklığı bulunmadığı ve hiçbiri Allah'a yardımcı olmadığı halde (kendilerinde bir şeyler var) sandıklarınızı yardıma çağırsanıza! Allah katında kendisine izin verilenden başkasının şefaati fayda vermez» (34 Sebe' 22-23).
Mekke puperesleri Allah'ın rasulune aynen şöyle dediler bizde bunların birer heykel olduklarını biliyoruz. Biz bunlara tapmıyoruz,ancak bunlar bizim Allah katındaki şefaatçilerimizdirler. Tıpki günümüzdeki bazı kesimlerin sözleri ile birebir aynı. Bu düşünce sahibini dinden çıkarır müşriklik sıfatını kazandırır çünkü bu düşüncenin kurana göre tanımı “şirk’tir” okuyalım inşallah....
«Onlar, Allah'ı bırakarak, kendilerine fayda da, zarar da veremeyen putlara taparlar: 'Bunlar, Allah katında bizim şefaatçilerimizdir' derler. De ki: 'Göklerde ve yerde Allah'ın bilmediği bir şeyi mi O'na haber veriyorsunuz?' Allah, onların ortak koşmalarından münezzeh ve yücedir» (10 Yûnus 18 ).
Eğer şefaat talebimiz varise bunu doğrudan Allah’tan istemeliyiz
Cenabbi Allah şöyle buyurmaktadır:
«Rablerine toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. O'ndan başka bir dost ve şefaatçileri yoktur»(6 En'âm 51).
«Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden (hükmeden) Allah'tır, O'ndan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmez misiniz?» (32 Secde 4 ).
Allahtan başka mahluklardan medet ummak onları şefaatçı tayin etmek onlara delilsiz mesnetsiz Allah katında mevkiler tayin etmek,Allah'ı bırakıpta onlara sığınmak islam dininin kabul etmeyeciği bir ameldir. Okuyalım inşallah..
«Allah'ı bırakıp yalvardıkları kimseler şefaat edemezler. Ancak hakkı bilip ona şahidlik edenler bunun dışındadır» (43 Zuhruf 86 ).
Kendilerine şefaatçı tayin ettikleri vekilleri ahirette onları yanlız bırakacak kendi canının derdine düşücektir. Böyle kimseleri bu vekilleri ister bilerek ister cahilane yani bilmyerek olsun tayin etmek suretiyle allaha ortak koşarlar.. Ayete bakalım inşAllah..
«And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi - size verdiklerimizi ardınızda bırakarak - bize birer birer geldiniz; içinizde Allah'ın ortakları olduğunu sandığınız şefaatçilerinizi beraber görmüyoruz. And olsun ki aranızdaki bağlar kopmuş, ortak sandıklarınız sizden ayrılmışlardır» (6 En'âm 94).
Kim benim Allah’tan başka benim şefaatçim falanca zattır derse,yada Böyle düşünürse yada böyle düşünenleri tekfir etmezse kafir olur.. Çünkü bu amel Allah’a ortak koşmaktır.
Cenabbi Allah şöyle buyurmaktadır:
«Yoksa Allah'tan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki: 'Onlar, hiçbir şeye güçleri yetmeyen, düşünmeyen şeyler olsalar da mı?' De ki: 'Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Sonra O'na döndürüleceksiniz'. Allah tek başına anıldığı zaman; âhirete inanmayanların kalbleri ürker. Ama O'ndan başkaları anıldığı zaman, hemen sevinirler» (39 Zümer 43-45 ).
Daha evvel ifade ettiğimiz gibi cenabbi allah kimlere şefaat yetkisi vereceği gaybi bir bilgidir. Hiçkimse şefaatçı tayin edemeyeceiği gibi hiçkimse Allah’tan başkasından da şefaat isteyemez. Okuyalım
«Rahman için sesler kısılmıştır, fısıltıdan başka bir şey işitemezsin. O gün Rahman izin verip sözünden hoşlandığı kimseden başkasının şefaati fayda vermez» (20 Tâhâ 108-109).
Yasin suresinde sözü edilen kişi de şöyle demektedir:
«Ben, niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Oysa siz hep O'na döndürüleceksiniz. O'ndan başka ilahlar edinirmiyim hiç? Eğer Rahman bana bir zarar vermek dilese, onların şefaati bana hiçbir fayda sağlamaz ve (onlar) beni kurtaramazlar. O takdirde ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum. Ben sizin Rabbinize inandım, beni dinleyin». (36 Yasin 22-25)
Tüm ayetlerden açıkca anaşılıdığı üzere Allahtan başkasından şefaat istemek yada Allah katında aracılar tayin etmek kuranın özüne aykırıdır. Bu durumların bazı yönleri şirk olmakla beraber bazı yönleride şirke davetiye çıkaran amellerdir. O halde hep birlikte Allah’ın kitabına dönelim O’nun mesajını çarpıtmadan teslim olalım...
“”İşte bu (Kur’an), kendisiyle uyarılsınlar, Allah’ın ancak bir tek ilah olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir bildiridir””. İbarahim/ 52.
Bu ayetin üstüne söz söylenmez
Allah’a emanet olunuz