""Müşrikleri Tekfir Etmemek/Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek""
Müşrikleri Tekfir Etmemek/ Onların Kafir Olduklarından Şüphe Etmek/ veya Onların doğru Yolda Olduklarına İnanmak.
“Bismillahirrahmanirrahim”
Kur’an-ı Kerim’de ve Rasulullah’ın sünnetinde mü’min ve kafirlerin sıfatları mevcuttur.
Bu sıfatlara göre insanlar hakkında mü’min veya kafir diye hüküm verilir.
Allah ve rasulünün kafir ve müşrik olarak vasıflandırdığı kişileri müslüman olarak kabul etmek veya onların küfründe ve şirkinde şüphe etmek veya onları tekfir etmeye yanaşmamak Allah ve rasulünün hükmüne karşı çıkmak olacağından böyle düşünen kimse küfre girer.
Kafirleri tekfir etmek demek, sadece onların yüzlerine “siz kafirsiniz” diye haykırmak değildir. Bu, ancak kişinin durumuna göre söz konusu olur. Zamanımızda bu konuda öncelikle yapılması gereken şey; kafirlerin kim olduğunu bilmemiz, kafir olan kimselere Allah ve rasulünün bildirdiği şekilde davranmamız, dostluk ve düşmanlığı ona göre yapmamızdır.
Tekfir, şer’i bir hükümdür. Diğer bütün şer’i hükümler gibi kitab ve sünnetin naslarına uygun olması gerekir. Kitap ve sünnette küfür ve şirk işleyenin kafir olduğu kesin olarak bilinen konularda, örneğin;
Allah’tan başkasına ibadet etmek veya kendisinde uluhiyet özelliklerinden birinin var olduğunu iddia etmek veya yalnız Allah’a ait olan mutlak teşri hakkını kendi nefsinde görerek nefsini Allah’a ortak koşmak gibi, böyle kişileri tekfir etmek gerekir. Böyle bir durumda, tekfir etmede duraklamak kesinlikle caiz değildir. Çünkü böyle yapmak, Allah’ın hükümlerini red ve yalanlamak demektir.
Bu yüzden, kafiri tekfir etmemek veya onun küfründe şüphe etmek, Allah’ın hükmüne karşı çıkmak ve reddetmek manasına geldiği için alimler buna, sahibini İslam milletinden çıkaran küfür hükmünü vermişlerdir.
Ne yazık ki zamanımız da küfür işleyen veya La İlahe İllAllah’ı bozan bir amel yapan kişi hakkında hüküm vermek, çirkin görülen garip bir iş oldu ve bu konuda konuşan, sanki küfür söz söylüyormuş gibi itham edildi. Bundan Allah’a sığınırız.
Öncelikle şunu belirtelim ki tağutu reddedip Allah’a iman etmiş bir müslümanı küfürle damgalamak, küfürdür.
İman esaslarına riayet ederek müslüman olmuş ve hayatında “elfaz-ı küfür” ile “efal-i küfür” meydana gelmemiş bir kişi, sırf bir, başkasının “sen kafirsin” sözüyle kafir olmaz. Aksine böyle birisine “sen kafirsin” diyen kişi kafir olur. Bakınız bu konuda Şanlı önderimiz
Hz. Muhammed (s.a.v) şöyle buyuruyor:
“Kim bir insanı kafir diye çağırırsa, yahut öyle olmadığı halde, “Ey Allah düşmanı” derse, söylediği söz kendisine döner.”
(Sahih-i Müslim)
“Mü’mine lanet etmek onu öldürmek gibidir. Bir mü’mini küfür ile itham eden onu öldürmüş gibi olur.” (Sahih-i Buhari)
“Bir insan (müslüman) kardeşine: “Ey kafir” diye hitabettiği zaman, ikisinden biri bu sözü üzerine almış olur. Şayet söylediği gibi ise küfür onda kalır, değilse söyleyene döner.” (Sahih-i Buhari)
“Bir kimse müslüman kardeşini tekfir ederse küfür (tekfir edilen veya edenden) biri üzerine döner.” (El Müsned (Ahmed b. Hanbel) C: 2)
Bu hadis-i şerifleri dikkate alan İslam uleması, müslümana karşı ileri sürülen tevilsiz tekfirin küfür olduğu hususunda görüş birliği içerisindedir. Müslümanı tekfir etmenin küfür olmasının birçok sebebi vardır. Ancak en büyük sebep, imana taarruzdur.
Her kim bir mü’mini sebepsiz yere kafirlikle damgalarsa şüphesiz kafir olur. Mü’min olan kişi küfür olan bir söz söylerse hemen tekfir edilmez şartlar tahakkuk etmeli ve engeller ortadan kalkmalıdır.
İbn-i Manzur (Rh.a) bu konuda şöyle diyor:
“Müslüman kardeşine kafir diyen ya doğru söylemiştir veya yalan söylemiştir. Doğru söylemişse tekfir ettiği şahıs kafir olur. Eğer yalan söylemişse müslaman olan kardeşini tekfir ettiğinden, küfür kendine döner ve kendisi kafir olur.”
(Lisanü’l Arab İbn-i Manzur) C: 5, Sh: 146, Beyrut/1955)
Bu münasebetle haksız yere yani elfaz-ı küfür ve efal-i küfür hayatında meydana gelmemiş bir müslümanı küfürle damgalayıp tekfir etmek küfürdür. Bu küfrü işlemeye teşebbüs eden de kafirdir.
Günümüzde bazı insanlar, davetçinin vazifesinin sadece İslama davet olduğunu, insanlar hakkında hüküm vermenin doğru olmadığını iddia etmektedirler. Onların iddiasına göre insanlar hakkında hüküm vermek, davetçinin değil kadının (hakimin) vazifesidir derler.
Devamı var