Tekil Mesaj gösterimi
Alt 11 Şubat 2012, 21:49   Mesaj No:6

YASEMİN ATAMAN

Medineweb Sadık Üyesi
YASEMİN ATAMAN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
Durumu:YASEMİN ATAMAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Medine No : 11916
Üyelik T.: 02 Mart 2010
Arkadaşları:2
Cinsiyet:
Yaş:55
Mesaj: 487
Konular: 102
Beğenildi:6
Beğendi:0
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Cevap: Papa severler, ata severler ve halife severler

Babalar ve Atalar Yolu



Papa, baba demektir. Papa, Yunanca “baba” anlamına gelir. İlk zamanlarda bütün piskoposlara papa denilirdi, sonra bunların sadece liderlerine denmeye başlandı. Arapçada “pe” harfinin olmaması sebebiyle Araplar da papa ve papazlara “baba” der. Sadece papa değil, tüm papazlar da hıristiyanlarca “baba” kabul edilir. Zaten papaz kelimesi de papa sözcüğünden bozmadır. Papa ve papaza “father” (baba) der Hıristiyanlar. Tanrı’ya da hıristiyanlar “The father” (Baba) derler. Bu adlandırma bile din adamlarını tanrılaştırmalarını açıklamaya yeter; aynı zamanda kendilerini de “Tanrının çocuğu” kabul ettiklerini. “Yahûdiler ve hıristiyanlar: ‘Biz Allah’ın oğulları ve sevgilileriyiz’ derler. De ki: ‘Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor?...” (5/Mâide, 18). 24 Nisan’da göreve başlayan 265. papanın, “Avrupa’nın babası” anlamına gelen Benedict, (Fransızcası Benoit) adını seçmesi de ilginçtir.

Atatürk de Türk’ün/Türklerin atası demektir. Tabii, ondan önce doğan Türklerin atasının/babasının kim olduğu sorusu ortada kalır; nice soruların ve cevapların ortada kaldığı gibi.


İslâm, atalar dinini eleştirir; müşriklerin putperestlik ve şirklerinin temel gerekçelerinin “atalarının yoluna uymaları” olduğunu belirtir. Küfrün önderlerine “ata/baba” lakapları takar. Sözgelimi asıl adı Amr bin Hişam el-Muğîra olan azılı İslâm düşmanı şahsın adını Ebû Cehil (Câhillerin, câhiliyyenin atası/babası) diye dillendirir. Asıl adı Abdul’uzza olan ve Hz. Peygamber’in amcası olduğu halde İslâm düşmanlarının başında gelen şahsa Ebû Leheb (Alevin atası, cehennemliklerin babası) unvanını Kur’an (111/Tebbet, 1) verir. Kur’an, soyu kesik, evlâdı olmayan veya kısa bir süre sonra nesli kesilecek olan “ebter” kimselere de Ebû Leheb örneğinde görüldüğü gibi “baba” lakabı takar. Nice baba/ata lakaplı kişinin çocuksuz olduğunu, kimsenin gerçekte babası olmayan ebter tiplerin baba adını ve rolünü çok sevdiklerini görüyoruz; Demirel örneğinde olduğu gibi. Mafya babalarının ve benzeri babaları da hatırlamak uygun olur. Ayrıca İslâm, kendi babası dışında başkalarına baba demeyi, başkasına babalık isnâd etmeyi günah sayar; hadis-i şerif bu durumu kesin bir ifâde ile yasaklar. "Onlara (müşriklere): 'Allah'ın indirdiğine uyun' denildiği zaman onlar: 'Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız' dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler? (Hidâyet çağrısına kulak vermeyen) kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağır, dilsiz ve kördür. Bu sebeple, düşünmezler." (2/Bakara, 170-171). İnkârcıların durumu böyle iken Rabbimiz kitabında iman edenlere hitap ederek kesin ve net bir dille onları uyarmış; değil câhilî kültürü ve atalarını taklid etme... yanlış üzere olan en yakınları, öz babaları ve kardeşlerini dahi velî (dost ve yönetici) edinmemelerini istemiştir (9/Tevbe, 23). Ataların yolu, babalardan dedelerden devralınan din anlayışı, Kur’an ve Sünnet’e ters, hurâfe ve uydurmalarla, yanlışlarla dolu olabilir. Sırf babaların yolu diye, onların anlayışı diye bunları savunmak, bunları hak ve hakikat gibi görmek ataları kutsallaştırıp putlaştırmak, onları Allah’a ortak koşmak demektir. Bu problem, sadece eski câhiliyyenin problemi değildir; her dönemde ve her yerde izlerini devam ettiren bâtıl bir anlayıştır. Bu anlayış, bazen ecdâdı yüceltmekle, ırkçılıkla, tarihi kutsallaştırmakla ortaya çıkar; bazen gelenek, görenek, örf-âdet ve körü körüne taklitçilikle kendini gösterir; “ele güne karşı”, “başkaları ne der?”, “ben bu yaşa geldim, bunları duymadım, dolayısıyla bu yanlıştır”, “senin yaşın kaç? Sen ne bilirsin?”, “biz hocalarımızdan, babalarımızdan böyle gördük, böyle duyduk; o yüzden doğrusu budur” gibi ifâdelerle ortaya çıkar; bütün bunlar hurâfe ve bâtıl inanışlar, câhiliyye mantığı olarak değerlendirilmelidir. Eski câhiliyye döneminde tevhidî çağrının önündeki en önemli itirazın bu anlayış olduğu gibi, günümüz modern câhiliyyesinde de de durum farklı değildir. Günümüzde şuurlu müslüman gençlerin sırât-ı müstakîm çizgisinde sahih İslâm’ı anlayıp inanarak yaşamalarının önündeki engellerden, belki de en büyüklerinden biri bu “atalar yolu” anlayışıdır. "Onlara, 'Allah'ın indirdiğine ve Rasûl'e gelin' denildiği vakit, 'babalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol) bize yeter' derler. Ataları hiçbir şey bilmiyor ve doğru yol üzerinde bulunmuyor iseler de mi?" (5/Mâide, 104) “Andolsun Biz, daha önce İbrâhim’e de hidâyet, dürüstlük ve bilgi gücü vermiştik. Biz onu iyi tanırdık. O, babasına ve kavmine: ‘Şu karşısına geçip tapmakta olduğunuz heykeller nedir böyle?’ demişti. Dediler ki: ‘Biz, babalarımızı bunlara tapar kimseler olarak bulduk.’ ‘Doğrusu, dedi, siz ve babalarınız, açık bir sapıklık içindeymişsiniz.” (21/Enbiyâ, 51-54)
__________________
Alıntı ile Cevapla