A.Bayındırın Zor Anları:)
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
İLMİ MÜNAZARA : İlahiyatçı Profların kendine en güvenenlerinden olan Abdulaziz Bayındır ile Medrese hocasının ilmi münazarası ;
Abdulaziz Bayındır ekranlarda çıkıp dini ve fıkhi bilgisi çok fazla olmayan insanları ilzam edip müşrik ilan etmektedir. Ancak Medrese tahsili görmüş bir hoca ile karşılaşınca son derece aciz duruma düştüğü müşahade edilmiş ve istisna kâidelerinden dahi haberinin olmadığı anlaşılmıştır.
Hayrete şayandır ki eski Âlimlerin ayaklarının tozu etmeyecek bir medrese hocası ile başa çıkamayan ve münazaradan kaçarak kurtulan Abdülaziz Bayındır ne gariptir ki diğer diğer birçok ilahiyat profösörü gibi Müctehitliğe soyunmaktadır.
İlmi Münazara şu şekilde gerçekleşmiştir (Bu münazaranın ses kaydı internette mevcuttur dosya ismi :”abdulazizbayındirinzoranlari.mp3”)...
Öncelikle kendisini müctehit sanmasından dolayı ve ayrıca ekranlarda “siz Dini ilimmi okudunuz da konuşuyorsunuz” gibi insanları aşağılamanın ne demek olduğunu öğrenmesi için kendisine bir ders vermenin gerektiğini düşünen bir medrese hocası uzun uğraşlardan sonra yakaladığı Abdulaziz Bayındıra istisna ile ilgili bir kâide soruyor, Tabii ki soru ciddi bir ilmi temel gerektiren şaşırtmacalı bir soru:
لا تجرج الا ان آذن لك bu terkib caizmidir , değilmidir ? Caizse neden caizdir ? Değilse neden caiz değildir ?.
Tabii sorulara cevapta akıllarını huccet aldıklarından ve mantık yürüttüklerinden hemen balıklama atlıyor Abdulaziz Bayındır : “sana ben izin vermeden dışarı çıkma” şeklinde terkibin ifade etmediği yanlış bir manayı da vererek(*) “neden caiz olmasın,” fetvasını yapıştırıyor.(tabiiki cevabı yanlış) medrese hocası : Bu caiz değildir : bu istisnai müfarrağ olduğundan caiz değildir.. Zira izin çıkma cinsinden olmadığından istisnaya hamletmekde caiz değildir. Ancak şu şekilde caiz kılınabilir: İstisnaya değilde gayeye hamledilirse o takdirde caiz olur.
Yukarıdaki şaşırtmacalı soru hakkında çok önemli bir açıklama : Terkib istisnai müfarrağ'dır. İzin çıkma cinsinden olmadığı için ve bu terkip tam bir istisna olmadığından istisnanın hakikatine hamledilemez. O takdirde mecaza gidilir, mastarlar vakit manasına geldiğinden gaye'ye hamledilir, o takdirde caiz olur.
Sonra medrese hocası kısa bir açıklama ile : (Şefaati inkâr etmelerini kastederek) Meryem-87 Ayeti Celilesinde istisna kâidesi var burada (şefaat hakkına sahip olamayandan, söz almış kişi istisna edilmiştir.) istisna da müstesnanın(yani şefaatın) mevcut olduğuna delalet eder... Diyor ve yine Abdulaziz Bayındıra soruyor : Siz istisna kâidelerini dahi bilmeden bu Ayeti Celilelere nasıl mana verebiliyorsunuz ? Deyince , Bayındır : “Ooo amma da şey çıktın, yazarsın gönderirsin bakarız” diyor, medrese hocası ise hayır ben yüzyüze görüşmek istiyorum diyor. Sonra medrese hocası : “Sizin ekranlarda müfesser muhkemi açıklar dediğinizin kaydını gördüm (görüntü kaydı var) ” Halbuki usul kitaplarında böyle olmadığı sizede malumdur deyince, Bayındır inkâr ediyor “demedim” diyor medrese hocası : “Kaydını gönderebilirim” diyor . Sonra Bayındır kendisini kurtarabilmek için verdiği cevaptan daha beter batağa saplanıyor. Ve şöyle diyor “müteşabih muhkemi açıklar”. Asıl cevap her ikisi de değil, doğru cevap “müfesser mücmeli açıklar” olacak...
Abdulaziz Bayındır başa çıkamayınca kızıp görüşmeyi kesmiştir...
Açıklama ; Müteşabih lafzın kapalılık derecesine göre sınıflandırıldığı kısımdandır, muhkem ise lafzın açıklık derecesinin kısımlarındandır... Tvlerde ahkam kesen Abdulaziz Bayındır tv de muhkemi müfesser açıklar diyor(kayıt var) sonra çarkediyor demedim diyor ve kurtarayım derken “muhkemi müteşabih açıklar” diyor. Tabiiki buda büyük bir yanlış. Bu durumda kapalı/hafi lafız olan; müteşabih, açık lafız olan; muhkemi nasıl açıklar...
Yani: “ALLAH herşeyi hakkıyla bilendir.”Enfal/75 (Muhkem) Ayetini, Elif-Lam-Mim(Müteşabih) Ayeti Celilesinin açıkladığını iddia etmiş oluyor. Ve bu gibi şeyleri milyonların önünde rahatça söylüyor. Ancak yanlışlarını ALLAH'ın yardımı inayetiyle yakalayan medrese ilimleri okumuş biri karşısında son derece sıkışmakta ve sıkışıncada çareyi kaçmakta bulmaktadır...
Maalesef ilahiyat profösörlerimizin durumu bu, bazısının istisna kâidelerinden dahi haberi yok...
ALINTI