Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Müslüman olan, kendisine yeteri kadar rızık verilen, Allah’ın kendisine verdiği nimete kanâat eden kimse şüphesiz kurtuluşa ermiştir.” (Müslim, Zekât 125. Tirmizî, Zühd 35; İbni Mâce, Zühd 9)
Rasûlullah (sav) bir gün –veya bir gece- evinden dışarı çıkmıştı. Baktı ki, Ebu Bekir ve Ömer (rhümâ) oradalar. Onlara:
“-Bu saatte sizi evinizden dışarı çıkaran sebep nedir?” diye sordu. Onlar:
“-Açlık, yâ Rasûlallah, dediler!. Peygamberimiz:
“-Gücü ve kudretiyle canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, sizi evinizden çıkaran sebep beni de evimden çıkardı; haydi kalkınız” buyurdu. İkisi de kalkıp, Rasûl-i Ekrem’le birlikte ensârdan birinin evine geldiler. Fakat o zât da evinde değildi. Ama hanımı Rasûlullah’ı görünce:
“-Hoş geldiniz, buyurunuz, dedi. Rasûlullah (sav):
“-Falan nerede?” diye sordu. Kadın:
“-Bize tatlı su getirmek için gitti,” dedi. Tam o sırada evin sahibi olan Medine’li sahâbî geldi, Rasûlullah (sav)’e ve iki arkadaşına baktıktan sonra:
“-Allah’a hamdolsun, bugün, hiç kimse misafir yönünden benden daha bahtiyar değildir,” dedi. Hemen gidip onlara içinde koruğu, olgunu ve yaşı bulunan bir hurma salkımı getirdi:
“-Buyurun, yiyiniz,” dedi ve eline bıçak aldı. Rasûlullah (sav) ona:
“-Sağılan hayvanlara sakın dokunma” dedi. Ev sahibi onlar için bir koyun kesti. Onlar da koyunun etinden ve hurmadan yediler; tatlı sudan içtiler. Hepsi yemeğe doyup suya kanınca, Rasûlullah (sav) Ebû Bekir ve Ömer (rhümâ)’ya şöyle dedi:
“-Gücü ve kudretiyle canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, kıyamet gününde bu nimetlerden sorguya çekileceksiniz. Sizi evinizden açlık çıkardı, sonra evinize dönmeden şu nimetlere kavuştunuz” buyurdu. (Müslim, Eşribe 140