Her şeyi birleme (Vahded-i Vücud) görüşü ile ele alan ve tahrif eden bu adamlar, ahiret gününün gerçekliğini de inkar ettiler. Cennet - cehennem varlığını da reddetmiş oldular. Çünkü, onlara göre, cennet ehli de, cehennem ehli de aynı nimetlerden faydalanacaklardır.
Onlar böylece, Allah'ın dostluğunu kazanmış gerçek evliyanın da çok üstünde olduklarını, Resul ve nebilerden yüce bir makamda bulunduklarını; Resul ve nebilerin, Allah'ı kendi pencerelerinden gördüklerini iddia etmişlerdir.
Onların bu iddiası, gerçekte, Allah'ı, Ahiret gününü, melekleri, kitapları, peygamberleri apaçık bir inkardır. Bunları inkar eden de elbetteki kafir olmaktadır.
(Allah rahmet eylesin..Sonuna kadar bu cümleleri tasdik ediyorum...)
Burada söylemeliyiz ki onların dinsizliğini anlatacak değiliz. Bu konuyu geniş bir biçimde anlatmanın yeri burası değildir. Sadece, Allah'ın dostları ile şeytanın dostları arasındaki farkı belirtmek için küçük örnekler vermek istedik.
Bu adamlardan bahsetmemizin sebebi, şeytanın dostluğunu kazanmış adamların en büyüklerinden oluşlarıdır. Onun için okuyuculara küçük bir ikazda bulunmuş olduk.
(Allah razı olsun..Makamın mübarek olsun)
Onlar, şeytanın dostları oldukları için, her sözleri şeytani vasıflar taşımaktadır.
Hemen hepsi, Fütuhat sahibinin söylediklerini söylüyorlar. “Hakikat kapısı” diye bir tekerlemeden bahsedip duruyorlar. Onlara göre, bu alem hayal alemiymiş!
(Ayne öyle ne hakikatmış meyer...)
Demek ki, onların gerçek diye üzerinde durdukları şey, hayalden başka bir şey değilmiş. Bunu iyi anlıyorsun değil mi?
(Ben anlıyorum ..bıra....Fakat bazı arkadaşlarımız maalesef anlamıyorlar..Her fırsatta bunlara arka çıkyorlar ve biz müslümanları incitiyorlar...Bizim inctilmemiz önemli değil kendi akidelerini bozuyorlar..Zararları daha çok kendilerinedir...Buda bir müslüman olarak canımı acıtıyor tabi...Çünkü insan değer verdiği arkadaşlarının akidevi konularda kurtuluşa ermesini istiyor..)
Zaten şeytanın görevi gerçekleri insanoğluna olduğundan başka türlü göstermektir.
Yüce Allah kadim kitabında buyurmaktadır:
“Her kim Rahman olan Allah'ı zikredişi görmezlikten gelirse, ona bir şeytanı arkadaş ederiz; artık o onun yanından hiç ayrılmaz ve sürekli bir biçimde kötülükleri telkin eden bir arkadaş olur. O şeytanlar bunları yoldan çıkardıkları halde, bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar. Nihayet zikrimize karşı körlük edip yoldan çıkan o adam, bize geldiği zaman, kötü arkadaşına der ki: “Keşke seninle benim aramda iki cihetin sonu (doğu ve batı kadar uzak) kadar uzaklık bulunsaydı ve de seni hiç görmese idim meğer ne kötü bir arkadaşmışsın sen!”
(Zuhruf: 36-38)
AIlah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar. Kim Allah’a ortak koşarsa derin bir sapıklığa sapmış olur.
Onlar (müşrikler) O’nu bırakıp sadece birtakım dişileri çağırıyorlar. Aslında inatçı şeytanı çağırmaktadırlar. Allah onu (şeytanı) lanetledi. O da: “Yemin ederim ki kullarından bir pay edineceğim dedi.
Onları mutlaka saptıracağım. Muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım. Kesin olarak onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar. Şüphesiz onlara emredeceğim de Allah’ın yarattıklarını değiştirecekler. (Dedi) Kim Allah’ı bırakıp da, şeytanı veli edinir, dost tutarsa elbette apaçık hüsrana düşmüştür.
(Şeytan) onlara söz verir, onları ümitlendirir. Halbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.”
(Nisa: 116-120)
“İş bitirildikten sonra şeytan onlara şöyle dedi: “Allah size gerçek vaad etti; ben size vaad ettim, ben sözümden caydım! Benim, sizi küfre zorlayacak bir gücüm yoktu. Yapmış olduğum iş sizi sadece isyana davet ve teşvik etmek oldu, siz de benim davetime gönüllü koştunuz. O halde kendinizi bırakıp da beni yermeyin! Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni! Ben önceden zaten beni Allah 'a ortak koşmanızı kabul etmemiştim! Doğrusu zalimler için acı bir azab vardır.”
(İbrahim: 22)
Sahih bir hadisde Allah'ın Resulü; Cebrail'i, melekleri bir saf halinde toplarken gördüğünü, şeytanların müminleri teyid için gönderilen melekleri görünce onlardan kaçtıkları; Yüce Allah'ın, mümin kullarını melekleriyle teyid ve takviye ettiğini rivayet etmiştir.
Bu konuda Yüce Allah da, kitabında şöyle buyurmaktadır:
“Hani Rabbin meleklere vahyetmişti: Ben sizinle beraberim, müminleri takviye edin!”
(Enfal: 12)
“Ey inananlar! Allah'ın size olan nimetini anın! Üzerinize ordular gelmişti de, biz onların üzerine rüzgar ve görmediğiniz ordular göndermiştik.”
(Ahzab: 9)
“...Resul mağarada bulunduğu zaman, arkadaşına: “Kederlenme, Allah bizimle beraberdir” dediği zaman, Allah ona yardım etmiş, onu sizin görmediğiniz ordularla korumuş yardım etmişti.”
(Tevbe: 40)
Şeytani vasıflar içinde bulunan bu adamlara, cin ve insanlardan, insan şeklinde bir takım ruhlar gelir ve onlarla konuşur. Onlar da bunları melek taifesinden sanar. Tıpkı, yıldızlara ve putlara tapan insanlara hitap eden ruhlar gibi.
Müslümanlar arasından ilk defa çıkan bu tip adamların başında ki Ebu Ubeyd oğlu Muhtar'dır. Bu adamın geleceğini Allah'ın resulü haber vermiştir.
Müslim'de rivayet edilmiştir:
“Yakında Sakifoğulları içinden müthiş bir yalancı ile, helak edici bir adam çıkacaktır.”
Bu müthiş yalancı Ebu Ubeyd oğlu Muhtar'dı. Helak edici ise, Yusuf oğlu Haccac Zalim'dir.
Ashabdan İbni Ömer ve İbni Abbas'a:
“Bu Muhtar kendisine vahiy indiğini söylüyor” diye haber verildiğinde, onlar; “Doğrudur” diye karşıladılar haberi.Ve Yüce Allah'ın şu ayetini zikrettiler:
“Şeytanların kime indiğini haber vereyim mi? Onlar, günah işlemeye hazır iftiracıların hepsine iner.”
(Şuara: 221)
Muhtar'ın çılgın iddiaları kendisine ulaştırılan bir başka zat da, şu ayeti zikretmiştir:
“Üzerine Allah’ın ismi zikredilmeyen (hayvan) leri yemeyin! Bu, kesinlikle bir fısktır. Ve muhakkak ki şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için dostlarına vahyederler. Şayet onlara itaat ederseniz muhakkak siz de müşriklersiniz.”
(En'am: 121)
İbni Arabi'nin, Fütuhat adlı kitabını kendisine indirdiğini söylediği ruh, işte bu ayetlerdeki şeytani ruhlardandır.
(Sadece ibn-i arabai bu iddiayı ortaya atmıyorki...Bana bu isim Allah tarafından verildi,falanca kitabımı peygamber söyledi Hz.Ali yazdı,ben zindanda iken bana falanca yerde yangın çıkacağı vahiy edildi,benim yazdıklarıma bilmem Kuran’da şu kadar ayette işaret edilmiştir,gibi ipe sapa gelmeyen abuk subuk iddialar ve peşine hak etmedikleri Allah’ın dostları,Allah’ın velileri yakıştırmaları...)
Devamı altta