Durumu: Medine No : 5587 Üyelik T.:
05 Aralık 2008 Arkadaşları:14 Cinsiyet: Memleket:İstanbul Yaş:35 Mesaj:
2.537 Konular:
2038 Beğenildi:116 Beğendi:0 Takdirleri:270 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | EVLİLİKTE HUZUR ARAMA YOLU İhtiyaçlarımız ve İsteklerimiz Birbirinize elbisesiniz…” Rabbimiz, Kur’ân’da eşleri birbirlerinin elbisesi olarak tarif eder. Bizim fıtratımızı bizden iyi bilen Rabbimizin eşleri elbiseler diye tarif etmesi, hiç şüphesiz, sonsuz manalar içeriyor olmalı. “Elbise”nin anlamı ve çağrıştırdıkları üzerinden eşimizi anlamaya çalışabilir miyiz?: Başkalarına elbisenizle görünürsünüz. Elbisenizin temizliği, sağlamlığı, rengi ve şıklığı dışarıya verdiğiniz mesajdır. Elbisenizin güzelliği ile kendinizi önemsediğinizi ve önemli olduğunuzu ifade edersiniz. Kirli, pejmürde, dağınık, sökük, yırtık bir elbise kendinize değer vermediğiniz anlamına gelir. Şu halde, “Elbisemden bana ne?” deme hakkınız yoktur. Kendinizi elbisenizle tanıtırsınız; o kimliğiniz olur, kişiliğinizi ortaya koyar. Elbisenizde olabilecek her türlü kusur, size mal edilir; kişiliğinizden kaybettirir. Eşiniz de sizin başkalarına kişiliğinizden kaybettir.**göründüğünüz kimliğinizdir. Onu yıpratırsanız, bakımını ihmal ederseniz, perişan hale getirirseniz, önce kendinize zarar vermiş olursunuz. Kişiliğini kaybeden, özgüvenini yitiren, değer verilmeyen bir eş, sizin kendinizi böyle bir eşle yaşamaya mahkûm ettiğinizin göstergesidir. Bu da sadece eşinizi değil, kendinizi de önemsemediğiniz anlamına gelir. Elbiseniz ayıplarınızı örter. Çıplak gezmek kadar utandırıcı bir şey yoktur herhalde… Şükür ki elbise sizi hem güzelleştirir hem de bedeninizin saklamanız gereken kısımlarını örter. Bir bakıma sırdaşınızdır elbiseniz; en gizli saklı yerinize dokunur ama başkasına göstermez. İç yüzü çıplaklığınızı görür ama dış yüzünde bunu kimseye belli etmez. Hiç ummadığınız bir zamanda sökülüveren yahut içindekini gösteren bir elbise ayıplarınızı sergiler, sizi mahcup eder. Eşler de birbirlerinin kusurlarını örtmek için vardır. Eşlerin kusur ve ayıpları, hata ve zaafları birbirine açıktır. Eşiniz, sizin hakkınızda başka kimsenin bilmediklerini bilir, sizde başka kimsenin görmediklerini görür. Elbette, bir “elbise” yahut “örtü” olarak, bu ayıpları ayıplamak için değil, örtmek, saklamak, ortadan kaldırmak için yanınızdadır. Eşinizin hata ve kusurlarını küçültüp saklamak yerine, daha da büyütüp ortaya çıkarmaya çalışıyorsanız, siz “elbise” değilsiniz. Bu yüzden eşinizi kimseyle kıyaslamayın; çünkü başkalarını sadece elbiseleri üzerinden görürsünüz[/size]; başkalarının elbiselerinin bildiğini bilemezsiniz. Elbiseye siz değer katarsınız. İçine bir insan girdiğinde değer kazanır elbiseler. Hiçbir elbise paketinde kalsın diye dikilmez. Onu değerli kılan, bir insan bedenine uygun olması, bir insan tarafından giyilebilir olmasıdır. Bir başka deyişle, insan elbiseyi giyindiğinde, elbise de insanı giyinir. İçinde insan olan bir elbise adeta konuşur, işitir, görür, düşünür. Kendisinde kişilik olmayan bir insanı çok güzel bir elbise kişilik sahibi etmez. Elbise üzerinden sarkar, her haliyle o insana fazla geldiğini söyler. Çoğunlukla “iyi” ve “ideal” bir eş ararız. Bu arayış kendimizin bu “iyi” ya da “ideal” eşe, “iyi” ya da “ideal” bir eş olup olamayacağımız detayını gözden kaçırtır. İyi bir elbiseyi giyinince, adam olunmayacağı gibi, iyi bir eş bulununca da, iyi bir evlilik garantisi yoktur. Öncelikle bu “iyi” eşe “iyi” eş olmanız gerekir. sonra da iki “iyi” eş olarak “iyi” bir ilişkiyi sürdürmenin ve geliştirmenin yollarını aramanız gerekir. Eşler birbirlerinin elbisesidir; yani birbirlerini giyinirler Aralarındaki uyum onların ilişkilerinin şıklığı için vazgeçilmezdir. Eşiniz de elbiseniz olduğuna göre, sadece onu giyinmekle değer kazanacağınızı düşünmeyin. Elbiseye sizin de katacağınız bir şeyler vardır. Ona göre yürümesini, ona göre durmasını, ona göre davranmasını bilmeniz gerekir. Elbise sizi korur. Elbisenin örtme fonksiyonuna ek olarak koruma fonksiyonu da vardır. Elbise soğuktan, aşırı sıcaktan, kir ve tozdan vs. korur. Canınızı ve teninizi tehdit eden şeyler karşısında, elbisenize daha sıkı bürünmeniz gerekir. Aksini yapıp böylesi tehditlerden elbisenizi sorumlu tutmanız haksızlık ve akılsızlık olur. Hayatımız pürüzsüz ve sorunsuz değildir; eşler arasında soğukluğa sebep olabilecek sayısız sorun çıkar. Çünkü hayatı olduğu gibi, olumsuzlukları da içinde olacak şekilde paylaşmaya söz verdiniz. Bu durumda, eşinize olan sevginizin ve bağlılığınızın sorunlar ortaya çıkınca yitirilmesi değil, artması gerekir. Sorunlara karşı birbirinizi desteklemek üzere bir aradasınız. Çıkan her sorunun çözümü olarak boşanmayı düşünmek, dahası sorunlara evliliğin yol açtığını düşünmek, üşüyorum diye elbiseyi üzerinizden atmaya benzer. En çok o zamanlarda lazımdır size elbiseniz; yani eşiniz. Birbirinize sıkıca sarılmadığınız sürece gelen ilk rüzgâr elbisenizi üzerinizden sıyırıverir; eşinizle uzaklara düşersiniz Evlendiniz ama eş olamadınız. berabersiniz ama bir olamadınız. birbirinizi buldunuz ama kendinizi bulamadınız evet… sen öyle beklemeliydin ki onu,eşin cennete koşar gibi evine gelmelydi… öyle bir sevgi halesi olmaydı ki gözlerinde,sana bakınca cennete düşmeliydi… arındırmalıydın kalbini her türlü şüpheden ,tüm dünyevi endişelerden. kalbinde öyle sonsuz umut rüzgarı esmeliydi ki eşinin kalbindeki tüm kara bulutlar seni seni görünce dağılmalıydı ”beni incitti sözünü silmeliydin aklından .her ne olursa olsun incitmemeliyim, Çünkü ben sevgi bestesiyim demeliydin ona hizmet bir zorunluluk değil sevgi ve merhametin sonsuz çağlayanı gibi yaşanmalıydı evinizde. her zaman coşkulu her zaman berrak sen onun huzur köşesi olmalıydın. evine girerken gül bahçesine girmeliydi, nefsin homurdanışlarını değil ,kalbin ölümsüz ve doyumsuz sevgi bestelerini dinlemeliydi senden ve sen sevgili dostum. evine dünyanın gürültüsünü değil,kalbinin huzurunu getirip gezmeliydin gözlerindeki solgun bakışları umut çeşmesinde yıkayıp öyle bakmalıydın eşine…. O cennetlerde gözleri eşlerinden başkasını görmeyen, tatlı bakışlı öyle güzeller vardır ki, daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine dokunmamıştır. Rahman Sur. 56 Yanlarında, kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, yumuşak bakışlı, güzel gözlü, gün yüzü görmemiş yumurtanın pembe beyaz renginde eşleri de olacak. Saffat sur. 48-49 Onların beraberinde, gözleri kocalarından başkasını görmeyen yumuşak bakışlı, aynı yaşta güzeller vardır. Sad 52 Gerçekten biz hûrileri apayrı biçimde yarattık.Onları, bâkireler kıldık.Eşlerine düşkün ve yaşıt . Vakıa Sur 35-36-37 gözleri eşlerinden başkasını görmeyen ….. kocalarından başkasının yüzüne bakmayan, kocalarından başkasını görmeyen …… daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine okunmamıştır... Eşlerine düşkün... Hiç düşündünüz mü RABBİM cennet hurilerini anlatırken ısrarla neden hep bu cümleleri kullanıyor.. sadece eşlerine has, gözleri sadece eşlerine bakan, sevgileri sadece eşlerine olan, eşlerinden başkasının kendilerine ne bakabildiği ne dokunabildiği ne de sevebildiği; göz nuru gönül süruru huriler eşler… Düşünün bir; sevdiğinizi düşünün, bu dünyada size eş olan hanımlarınızı düşünün.. bu dünyada size eş olan kocalarınızı düşünün.. evlerinizi düşünün.. sevginizi düşünün.. nasıl bir sevgiyle sevildiğinizi düşünün.. istemez misiniz eşinizin gözü sizden başka kimseyi görmesin.. istemez misiniz eşinizin bütün sevgisi son zerresine kadar size ait olsun.. istemez misiniz sevginiz size hem bu dünyada hem ahirette cenneti yaşatsın.. istemez misiniz eşiniz gözünüzün nuru gönlünüzün en güzel süruru olsun.. istemez misiniz eğlenceniz; eviniz eşiniz çocuklarınız olsun.. istemez misiniz dostlar RABBİMİN sizlere en güzel hediye olarak verdiği eşlerinizi….. hep en güzel bir hediye …… en güzel bir emanet olarak görmeyi,…korumayı, sevmeyi ve bu sevgiyle dünyadaki cenneti yaşayıp bu cennetle ahiretteki cennete koşmayı ve cennette eşlerinizin hurilerden daha güzel bir şekilde yine size eş olarak verilemesini… tekrar söylüyorum cennette eşlerinizin hurilerden daha güzel bir şekilde yine size eş olarak verilemesini… ….. Şimdi daha iyi anlıyorum RABBİMİN hurileri anlatırken ısrarla bu kelimeleri kullanmasını gözleri eşlerinden başkasını görmeyen kocalarından başkasının yüzüne bakmayan kocalarından başkasını görmeyen daha önce cin ve ins’ten hiç kimse kendilerine dokunmamıştır...Eşlerine düşkün.... Eşinizin sadece sizi sevmesi……. Sadece size ait olması…. Size en Eşler arasında sorunlar genelde “anlamamaktan” çıkar. Koca hanımını, hanım beyini anlamamak için sanki gayret gösterir. Halbuki birçok sorunun çözümü anlamaktan geçmektedir. Hakim, yaşlı çifte sormuş;- Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz? Yaşlı kadın cevaplamış; - Hakim bey, bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi. Ben de çiçekleri çok severim. Bu çiçek de çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve eşim, düzenli aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde, bir gün fark ettim ki, eşim bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp suladığım çiçeğimi sulamadı. Bunun üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim. Hakim kadına hak vermiş; ama âdettendir diye bir de adama sormuş;- Senin söyleyecek bir şeyin var mı? Yaşlı adam cevaplamış; - Eşimin anlattığı her şey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir; ama eşim bunu yapmadığı için ben bu yalanı buldum. Çiçeği ölmesin diye her gece kalkmak zorunda kaldı. O, her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyuduğunda, gidip çiçeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra da yatağa gelip, bana hayatı güzelleştiren, canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya sevdiğimi düşünürdüm. Hikâyemizden yola çıkarak, kahramanlarımızın birbirlerini neden anlamadıklarını tahlil etmeye çalışalım. Bu anlatacaklarımız kendi ailemizle aramızdaki duygu farklılığının sebeplerini de daha kolay anlamamızı sağlayacaktır. Çoğu eş, “ayrı dünyaların insanıyız” ifadesini kullanmıştır ya da aklından geçirmiştir. Peki neden bu kanıya varırız, gerçekten ayrı dünyaların insanı mıyız? Birbirimizi anlamak bu kadar mı zor, anlaşılmazlık hangimizde? Bu minval üzere devam eden soruları ve sorunları çoğaltmak mümkün. Bunların altında yatan sebebi irdeleyecek olursak, kadınlarla erkeklerin duygu dünyası arasındaki farklılıkların olduğunu göreceğiz. Eğer eşler olarak, bu farklı duyguların neler olduğunu bilirsek, birbirimizi daha kolay anlar ve ayrı dünyaların insanları olsak da farklılığımızın tadını çıkarabiliriz. |