Annenin yıkıldığı an....
Genç Kadın, bebeğin, güzelliği karşısında büyülenmiş gibiydi. Kıvırcık sarı saçları, iri mavi gözleri, kalkık bir burun ve küçük kırmızı dudaklarıyla bir kartpostalı andıran bebek, kadının şimdiye kadar gördüğü en cana yakın kız çocuğuydu. Onun ipek yanaklarını doya doya öpmek ve Cennet kokusunu içine çekmek için eğildiğinde:
- Dokunma bana!. diye bir ses duydu. Beni okşamaya hakkın yok senin!...
Kadın, korkuyla irkilip etrafa baktı. Bebekle kendisinden başka kimse yoktu. Aynı sesi tekrar duyduğunda bebeğe döndü. Aman Allah'ım!.. Yeni doğmuş gibi görünmesine rağmen konuşan oydu.
Bebek:
- Bana yaklaşmanı istemiyorum!. diye devam etti. Hemen uzaklaş benden!.
Kadın, biraz olsun kendini toparlayıp:
- Çocuklarımız hep erkek oluyor, dedi. Onlar da güzel ama, kız çocukları başka. Bu yüzden seni öpmek istemiştim.
- Beni öpemezsin!. diye ağlamaya başladı bebek. Benim de seni öpmem mümkün değil.
- Neden? diye sordu kadın. Neden öpemezsin ki?
Bebek, hıçkırıklara boğulurken:
- Bunun sebebini bilmen gerekir!. dedi. Düşünürsen mutlaka bulacaksın.
Kadın, neler olup bittiğini hatırlamak üzereyken kendine geldi. Özel bir hastanenin en lüks odasında yatıyor ve narkozun tesirinden midesi bulanıyordu. Aile dostları olan genç doktor, kadına bir demet çiçek uzatıp:
- Geçmiş olsun hanımefendi, dedi. Başarılı bir kürtajdı doğrusu. Ha..! Sahi, "kız" mış aldırdığınız...