Durumu: Medine No : 16836 Üyelik T.:
22 Şubat 2012 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
6 Konular:
4 Beğenildi:0 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Maide 44 Ayetindeki Küfür Kelimesi - 1 Maide 44 Ayetindeki Küfür Kelimesi - 1 Maide 44 Ayetindeki Küfür Kelimesi - 1
Maide 44 ayetindeki küfür kelimesiyle ilgili ortaya atlan şüphelerin birisi de "oradaki küfür, kufrun dune kufr (küfür dışında bir küfür)' dür" iddiasıdır.
Öncelikle bilinmelidir ki, hiç kimse için Kur’an ve sünnette geçen lafızlara ve isimlere keyfi bir mana vermesi kesinlikle caiz değildir. Kur’an ve sünnette geçen lafızlara, keyfi şekilde, hiçbir delil ve açıklama olmadan Allah (svt)’ın kastettiği mananın dışında bir anlamın yüklenmesi ancak delalet ve sapıklıktır. Çünkü böyle bir tutum eşyaya ya da fiillere dair Allahu Tealâ’nın verdiği ismi değiştirmektir. “Her kim şer’i esaslarda geçen lafızlara Allahu Tealâ’dan bir delil olmadan farklı anlamlar yüklerse, açık bir şekilde Allah’a iftira atmış ve Kur’an’a muhalefet etmiştir.” Burada asıl ölçü, bu lafızların öncelikle dinde bilinen, ıstılahi anlamlara geldiğidir. Yani, Kur’an ve Sünnette geçen tüm küfür lafızlarından öncelikle kastedilen, bilinen anlamı, yani sahibini dinden çıkaran ve ebedi cehennemlik yapan büyük küfrün kastedildiğidir. Lafzi ya da manevi herhangi bir işaret bulunmadan kelimeye mecazi anlamı ya da sözlük anlamı yüklenemez.
Lafzi işaret, Arapça dil kaidelerine göre lafzın ıstılahi ya da mecazi anlamının belirlenmesidir. Lafzi işaretlerden en bilineni, ismin marife ya da nekra olarak gelmesidir. Arapçada isimler marife ve nekra olmak üzere ikiye ayrılırlar. Marife isimler belirli, bilinen, muayyen bir varlığa işaret ederler. Başlarında harfi tarif (elif-lam takısı olan) isimler marife isimlerdir. Nekra isimler ise belirli, bilinen, muayyen bir varlığa işaret etmeyip tamamen umun ifade ederler. Nekra isimlerin başında harfi tarif bulunmaz. Bundan dolayı Kur’an ve Sünnette marife olarak gelen lafızlarda kastedilen, kesinlikle kelimenin dinde bilinen ıstılahi anlamıdır. Eğer kelime nekra olarak gelmiş ise, ıstıhahi anlamı kastedilebileceği gibi mecazi anlamı da kastedilebilir.
Kur’an ve sünnette geçen lafızların hangi manaya delalet ettiklerini bilmenin diğer bir yolu ise manevi işarettir. Bu da lafzın zikredildiği meselenin diğer naslarla birlikte incelenmesi şeklinde mümkün olur.
Bu anlattıklarımızın daha iyi anlaşılması için bir örnek vermekte fayda vardır.
Resulullah (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Müslümana küfretmek fasıktır, onu öldürmek ise küfürdür.” (Müslim)
Bu hadiste müslümanı öldürmek küfür olarak isimlendirilmiştir. Burada, küfür lafzının “Ve kıtalahu kufrun” şeklinde nekra olarak gelmesi, kastedilen mananın ıstılahi ya da mecazi olabileceğini göstermektedir. Lafzi bir işaretle burada geçen küfür kelimesinin büyük küfre mi yoksa küçük küfre mi delalet ettiği anlaşılmamaktadır. Bununla beraber Allahu (svt) şöyle buyurmaktadır: “Ey iman edenler, öldürülenler hakkında üzerinize kısas yazıldı. Hüre hür, köleye köle, dişiye dişi. Bununla birlikte her kim kardeşi tarafından kısmen bağışlanırsa, o vakit görev, birinin geleneğe uyması birinin de ona borcunu güzellikle ödemesidir.” (Bakara: 178) “Eğer müminlerden iki grup birbirileriyle çarpışırlarsa, hemen aralarını bulun barıştırın!” (Hucurat: 9)
Bu ayetlerde ise, Müslümanı öldürmenin küfür olmadığı görülmektedir. İlk ayette geçen “kim kardeşi tarafından bağışlanırsa” ifadesi, katil ile maktülün velilerini kardeş ilan etmektedir ki, bilindiği üzere ancak mü’minler birbirilerinin kardeşidir. İkinci ayet ise açıkca birbiri ile savaşan iki grubu mü’minler olarak isimlendirmiş, bununla beraber birbirilerine karşı savaş açmalarından dolayı onlardan iman ismini kaldırmamıştır. Ayetlerdeki bu açıklamalar, hadiste geçen “onu öldürmek ise küfürdür” ifadesindeki küfür lafzının, itikadi bir küfre işaret etmediğini bilakis böyle bir fiilin büyük günahlardan daha büyük bir günah olan ameli küfür olduğunu göstermektedir.
Maide: 44 Ayetinde ise Allah (svt) şöyle buyurmaktadır: “Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” (Maide: 44)
Yukarıda nakletmiş olduğumuz hadisteki küfür kelimesi nekra olarak gelmistir. Bu yüzden dinde bilinen büyük küfre değilde kuücük küfre hamledilmesi normaldir. Yukarıda dediğimiz gibi; "Kur’an ve sünnette geçen lafızların hangi manaya delalet ettiklerini bilmenin diğer bir yolu ise manevi işarettir. Bu da lafzın zikredildiği meselenin diğer naslarla birlikte incelenmesi şeklinde mümkün olur." Ancak Maide Suresinde geçen "kafirun" lafzı; 1- Marife olarak gelmiştir. 2- İsmi Fail olarak gelmiştir. 3- Mubteda ve haber cumlesi olarak gelmiş ve ulaike zamiri ile fasl edilmiştir.
Bu yüzden Maide 44 ayetinde ki küfür kelimesi, küçük küfre hamledilemez. Her kim olursa olsun, Allah'ın indirdiği hükümle hükmetmezse kişiyi İslam milletinden çıkaran küfür işlemiştir.
Maide 44 ayetiyle alakalı ortaya atılan diğer şüpheler ise; "kalbiyle küfür olduğunu reddederek Allah'ın indirdiğiyle hükmetmeyen kafir olmaz" şüphesi, İbn Abbas'ın haricilere "bu küfür sizin bildiğiniz küfür değil" sözü ve "Maide 44 yahudileri, Maide 45 hristiyanları, Maide 47 ise Müslümanları kapsar. O yüzden bu ameli Müslüman yaparsa dinden çıkmaz, fasık olur" şüphesidir. Bunları İnşaAllah daha sonra açıklayacağız. İlim Allah'ındır
__________________ Ey İslam Davetcileri! "Ölüm" Tutkunu Olun ki Size "Hayat" Bağışlansın |