Doyma Nedir, Ne Olmalıdır?
Doyma Nedir, Ne Olmalıdır?
Tüketim ekonomisine göre doyma ‘
Canın ne kadar ve ne istiyorsa ye’ olarak anlaşılır. Bu çok yanlış bir tanım/anlayıştır. İnsana, yeme konusunda sınır koymazsan bu insanoğlu doymaz. Geçmişte yedikçe yiyen, yedikçe kusup tekrar yiyen insanlar gelmiştir. Doyuma insan sınır çekmezse insan doymaz olur. İnsan
‘yeter’ demeyi zor beceren bir şekilde yaratılmıştır. Nefsin emrindeki insan (nefs-i emmare), doymayı unutmaya aday insandır. Obezite bunun en güzel ifadesidir. İnsan biyolojik ihtiyacını giderdikten sonra ‘
yeter’ demeyi öğrenmelidir.
Gün içerisinde neler tükettiğimizi gece muhasebe edelim ve şunu samimiyetle soralım: Bu tükettiklerimin yüzde kaçı gerçekten/biyolojik ihtiyaçtır, ne kadarını psikolojik saikle tükettim? Samimi olarak verilecek cevapta şu sonucun çıkması uçuk bir cevap olmaz:
Yüzde sekseni psikolojik ihtiyaç olarak, geri kalanı biyolojik ihtiyaç olarak tüketilir.
Batı dünyası, insan için günlük belli bir kaloriyi biyolojik ihtiyaç olarak belirlemiştir. Biz insanlar yeniden ve yeni/aslî bir anlayışla bu kalori mikdarını dahi hesaba çekmemiz gerekir. Verilen kalori rakamının çok daha aşağıya ineceği kanaatindeyiz.
Oruç diye bir ibadeti tanıyan bizler o verilen kalori mikdarının fazla olabileceğini hemen fark ederiz.
Buna göre bizim gıda felsefemizde psikolojik açlık ve psikolojik doyma diye bir terim olmamalıdır. Bunun yerine yeniden gözden geçirilmiş biyolojik açlık ve biyolojik doyma gündemde olmalı ve insanlığa şunu haykırmalıyız: Biyolojik olarak açlığınızı giderip ‘
doyduk’tan sonra bununla yetinerek
‘artık yeter’ deyin.
Daha fazla yediğiniz zaman bilin ki mesela Somali’den birilerinin hakkını yiyiyorsunuz. Dünyayı ve dünyadaki gıdaları sadece kendi dar çevreniz olarak değil, ortak bir havuz, aynı geminin ortak mutfağı gibi düşünürseniz mesele daha çabuk anlaşılacaktır.
Psikolojik doyuma ulaşmak için canının her çektiğini yiyen insan en başta kilo problemi ile başı derde girer. Bunun devamında tıbben listelenebilecek bir sürü hastalık sıraya girer. Ve nihayet obezite ve doyma’yı unutmuş, onu farkedemeyen obez insanlar.
Ne tuhaftır ki insan önce yedikçe yiyiyor, epey masraf yaparak nihayetinde kilolar alıyor. Bundan sonra ikinci bir masrafla kilo vermeye çabalıyor. Hâlbuki başta kilo alacak masraf yapmasaydı, kilo vermeye de masraf yapmayacaktı. Dünya üzerinde açlık çeken insanlar, dünyada yeterli gıda olmadığından değil, gıda adil dağıtılmadığından aç kalmaktadır. Dünya üzerinde adil bir gıda dağıtım düzeni ile insanların açlık çekmemeleri, herkesin beslenebilmesi gayet mümkündür.
ORHAN ÇEKER
Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Öğretim Üyesi