Allah Aklını Kullanmayanları Pisliğe Mahkûm Eder
Aklını kullanmayanlar, halk tabanında genel itibari ile deliler olarak bilinir. Kuran’da ise "aklını kullanmayanlar" daha geniş bir kapsamda ele alınır. Gözleri olupta görmeyen, kulakları olupta duymayan, dili olupta hakikati haykıramayanlar aklını işletemeyenler olarak tasnif edilir.
Bu gruplandırma içerisine giren birey ve toplumlar kendi elleri ile ekip biçtiklerinin pisliğini çekmeye mahkûm edilirler.
Allah dışında Rab edinme, put yapıp tapınmadan ibaret olmayıp, aklını kullanmayıp başkalarının aklı ile hareket etme neticesinde ortaya çıkan dine karşı din anlayışlarının tezahür ettiği çarpık anlayışlar içerisinde haddinden fazladır.
***
Bu çarpık anlayışlara İnsanlık Tarihinin Örneği Allah Resulü Muhammed’den Verelim:
Tarihte Hıristiyanların İsa (a.s) Rab edinmelerinin ne anlama geldiği Allah resulünün ‘’Onlar Allah dışında hahamlarını, rahiplerini ve Meryem oğlu İsa’yı İlah edindiler…’’ Tevbe-31 Ayetini okurken…
‘’Adiy B Hatem’’ Allah resulüne ama biz onlara tapmıyorduk diye itirazda bulunur.
Allah Resulü ‘‘ Siz Onların haram kıldığını haram helal kıldığını helal bilmiyor muydunuz’’?
Cevabı ile İşte bu onları Rab edinmektir…
(İbn Kesir-Taberi)
***
Allah dışında Rab edinmenin en tehlikeli boyutlarından biri olan, İnsanın insanı putlaştırması/dokunulmaz kılmasıdır. Her dediğini akıl ve bilgi kaynaklarına uygunluğunu araştırmadan körü körüne itaat etmek o insanları rableştirmektir.
Kokuşmuş ve çürümüş esasları ihtiva eden anlayışlara onur kırıcı iğrenç musibetlere dayalı bir yaşamı Kur’an (Rics) Pislik olarak ifade eder.
‘’Hem Allah’ın (akıl ve irade vermek suretiyle gerçekleşen) izni olmasaydı, hiçbir insan İmana erişemezdi ve aklını kullanmayanları Pisliğe Mahkûm eder.
(Yunus-100)
Allah’ın insana vermiş olduğu akıl ve irade aynı zamanda insanın hidayetidir. "Hidayet Allah’tandır" lafzı akıl ve iradenin verilmesi ile zaten hidayetin verildiği anlamına gelir. Akıl ve iradenin kullanılmaması/işletilememesi tüm sapkın inanç ve eylemlerin çıkış odağıdır.
Akıl insanı sorumlu kılan esası teşkil eder. Vahiy ve Peygamberler insanların akıllarını işletemedikleri zaman süreçlerinde aklın işletilmesindeki kuralların doğru bir biçimde kullanımı için gerekli hale gelir. İnsanın kendini pisliğe mahkum etmesine engel teşkil eder.
Aklını işletmeyenler, içgüdü, zan ve duygular ile hareket ederek kendi kendilerini pisliğe sürükler ve içinden çıkılmaz bir kısır döngü içerisinde bocalayıp dururlar. Bugün ve geçmişte aklını işletemeyenlerin kiralık akıllar ile hareket metotları en önemli kayıp olan insanlığın kaybına sebep olmuştur zaten insanlığını yitirenin başka yitirecek neyi kalabilir!
Allah’ın kelamını devre dışı bırakan tüm anlayış sahipleri ve bunların takipçileri, hatalarında ısrarcı davranışları sayesinde. Sayısı iki milyara varan ismi Müslüman olan toplumların Ümmet şuurunu kaybetmelerinde en büyük pislik görevini yapmaktadırlar.
Günümüz dünyasında bir birini alt etme anlayışını sergileyen, yapılanmaların herhangi birisine. Doğru olan kim sorusunu sorduğumuzda verecekleri cevap
-"En doğru biziz olacaktır.
-"Biz Ehli Sünnet Ve’l Cemaat üzereyiz diyeceklerdir"
buna mukabil Şia
-"Hayır Gerçek Ehli Sünnet biziz"
karşılığı ile kontra atak yapacaktır ve neticede her ikiside kendini haklı çıkarmak adına Allah resulüne iftira atmaya başlayacak ve rivayetler ile kendilerini destekleyecekler.
Bu kargaşa asırlardır Müslümanları darmadağın etmek isteyen güçlerin en büyük silahı görevini yapmıştır ve halende yapmaktadır. Putlaştırılan kavramlar Kur’an'dan ap ayrı bir kaynak haline dönüşmüş ve insanların Kur’an nurundan uzaklaşmasına sebep olmuştur.
Yaşanmakta olan zaman süreci içerisinde, ezilen, sömürülen, katledilen birbiri ile kavgaya tutuşturulan kula kulluk yapmaya mahkûm edilen en büyük insan topluluğu adı müslüman olanlardır. Allah’ın emrine göre iki kesim vardır biri hakk biri batıl kesimi ne yazık ki Batıl güçler birliktelik ile hareket ederken Haktan yana tavır alması gerekenler ise binlerce parçaya bölünmüş bir kaos içerisinde kime hizmet ettiklerinin dahi farkına varamamaktadırlar.
Kendi ülke çıkarları söz konusu olan İran, Hizbullah ve benzeri sözde İslam Ümmetinin zalimlere karşı dik duruşunu sergileyen ülke ve örgütler zalim oğlu zalim Beşarın safında yer alacak kadar aşağılık bir tavır içine girdiler.Katledilen binlerce insanın ölümüne ülkemiz yasalarının anlayışı olan devlet maslahatı anlayışı içerisinde hareket ettiler.
Aklını kullanmama pisliği ülkelerden tutunda bireylere kadar bir kanser mikrobu gibi yayılmış ve aklını işletmekte öncülük edenlerin belli bir metot ile hareket tarzı oluşturmaması gün geçtikçe aklını kiraya veren toplumların çoğalmasına sebep olmaktadır.
Yaşamış olduğum toplum yapısında var olan,aklını kullanmama hastalığı her daim önümüze en büyük engel olarak çıkmaktadır.Kişilerin yanlış ve bidat inançları hususunda Kur’an’i deliller ile konuştuğumuzda karşı tarafın savunması bizim melle bu şekil demiyor cevabı kendi akıllarını kullanmadıklarının açık belgesi niteliğindedir.
Ülkemiz sınırları içerisinde sözde ilim ehli olduklarını iddia eden yapıların başkanları, hurafe ve bidatleri hakk gibi sunmaları, kendileri ile birlikte milyonları Şirk bataklığına sürüklemekte ve bu mankurtlaştırmaya da İslam demekteler. Menzil cemaatinden tutunda Mahmut Efendi cemaatine...
Oradan tutun da Risaleleri vahyin merkezi olarak gören NurÇu'larına kadar şirk bataklığının yayılmasına sebep olmaktadırlar.
Aklını kullanmayanlar, akıllarını sözde ülkeyi yönetenlere seçim dönemleri tapulu olarak verdikleri için, bugün ülkemizde laik rejimin taşeronlarının cirit atmasına, emek hırsızlarının karunlaşmasına, yoksulun gittikçe yoksullaşmasına, mücahitlerin mütahitleşmesine, zulme, sömürüye sessiz çoğunlukların oluşmasına, efendilerin/beylerin sırtımıza bindikçe binmelerine en büyük desteği sağlamaktadır.
Geleneksel anlayış üzere hareket eden ve Aklı-Kur’anı yeterli görmeyen zihniyetler. Afganistan’da talibanı, iranda mollaları şiayı din görmeyi, ülkemizde tarikat ve cemaatlerin oluşumunda kendilerini dinin tek temsilcisi ilan eden, kendilerinden başka herkesi afaroz eden ucube zihniyetlerin varlığına hizmet etmiştir.
Allah’ın elçileri zuhur ettikleri zaman dilimleri içerisinde her daim geleneksel din anlayışlarını sorgulamış ve bu dinin temsilcisi olanlar Elçilere karşı en büyük mücadeleyi veren kişiler olmuştur. Allah insanlığa her daim akletmesini, düşünmesini delilleri inceleme hususunda çağrıda bulunmakta ve bu çağrı ile hakk olana ulaşmayı tahkiki bir imanı ister.
Kendi efendi ve beylerini dokunulmaz kılan geleneksel anlayış. Kur’anın evrensel mesajlarına rağmen atalarının bağlı oldukları şirk geleneğini devam ettirmektedirler. Peygamberlerin tevhidi mücadelesinde en büyük savaşı verdikleri kesim. Gelenekçi atalar sistemini yaşatmaya çalışan, malı mülkü saltanatı elinde bulunduran kesimlerdir.
Ülkemize bakacak olursak, ezilenlerin, sömürülenlerin, dışlananların büyük bir kısmı yoksul insanlardır. Sözde ideolojileri yaymak ile meşgul olan zihniyetler, boyunlarında kravat, altlarında jipler ile keyif çatmakta herhangi bir insani hareket metodu ortaya konulması gerekli olan miting ve benzeri durumlarda, halkı yönlendirirken kendileri arka planda beklemektedirler.
Bu şarlatanlığı gören toplumlar ne yazık ki kiraya vermiş oldukları akıllarını kullanamadıkları için cezaevlerinde, açlık grevlerinde, dağlarda, sömürülmekte, öldürülmekte aileleri aç perişan bir yaşam mücadelesi içerisinde kalmakta ama bunları yönlendirenler ise keyif üstüne keyif çatmaktadırlar.
Bu kesimlerin varlığı doğu ve güneydoğu bölgesinde örgüt ideolojisi ardına sığınan, yoksul gariban aile çocuklarını Per perişan halde kalmalarına seyirci kalmakta. Konuşulması gereken yerlerde ise kahramanlık taslamaktadırlar. Üç beş ideolojik cümle ile insanları yönlendirenler bedel vermeye gelindiğinde ise köşelerine çekilmektedirler.
Akıl nimeti ile idrak edilmeyen bir inanç insanı sapkınlığa götürür ki, bunun en güzel örneği geçmişte putperestler, Hıristiyanlar ve Yahudileşenler ortaya koymuş iken günümüzde ise imanlarını akletmeyerek ortaya koymaya çalışan kişilerin tabii oldukları inanç sistemlerinin şeyhlerini efendilerini kitaplarını yedi sülalelerini nasıl ilahlaştırdıkları çarpık ülke düzeninden ve yapılanmalarında en açık şekilde tezahür etmiştir.
MEVLÜT HÖNÜL
MALAZGİRT