Asr Suresi 103 Özel Tefsiri
ASR SURESİ (103)
Zaman Yönetimi
1-Asra yemin olsun ki
2-İnsan mutlaka zarardadır
3-Ancak iman edenler, Salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye eden ve sabrı tavsiye edenler bunun dışındadır.
--------------------------------------------------------------------------------
A-ZAMAN VE İNSAN
--------------------------------------------------------------------------------
Bazı ayetler evrenle yaşıt olan zaman anl----- gelen "Dehr" konusunda, maddeci düşünenleri dile getirir. Onlar Egolarını-ne fislerini ilah edinmiş, gözleri perdeli kulak ve kalpleri mühürlü ve hiçbir bilgileri olmadığı halde, Hakk"dan sapmış şöyle diyen Cahiliye görüşlü kimselerdir: "Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Dirilme varsa ölmüş atalarımızı diriltin. Bizi ancak zaman helak eder" (45/23,24). Peygamberimiz zamana sövülmemesini, O'nun yaratıcısının ve yöneticisinin Allah olduğunu belirtir (Buhari-Tefsir, Müslim-Elfaz). Bu zamana bağlı bütün işleri Allah'ın yarattığını gösterir.
"Dehr" başlama noktasıyla bitiş noktası arasındaki en geniş zaman aralığına denir (Yazır,8/453). Bu Allah'a bakan yönüyle var edilme ile yok edilme arasındaki ince bir zara benzer bir "An" gibidir. "Kün-ol!" emrini takip eden ilk anda, varlığın anında "Oluverir!" hükmüyle var olması gibi (36/83).
İnsana bakan yönüyle de, Varlığın, saliseyle ölçülemeyecek bir anda oluşuvermesiyle başlayıp, şu anda devam eden ve kıya metle son bulacak olan en geniş zaman bütünüdür. Ayet, insanın varlık kazanmasını, bu geniş zaman içinde belli bir süreyle ifade et mektedir: "İnsanın üzerinden uzun bir süre geçti, henüz anılan bilinen bir varlık değildi. Onu imtihan için bir zengin hücreden yarattık" (76/1).
İnsan basit bir çekirdek gibi basit ve zayıf varlığında hem maddi hem de manevi yönleriyle büyük zenginlikleri barındırır. Be den yapısının en küçük parçacığında bile, "Gen haritası" ile belirlenmeye başladığı gibi ancak zamanla anlaşılabilecek sırlı hazineler bu lunmaktadır. Beyin dünyası ve psikolojik yapısı itibariyle de insan, ayette vurgulandığı gibi bilinmezliğini, meçhûliyetini henüz korumaktadır.
Zaman, insanın zenginliklerini ortaya koyacak en mahir ellerle oluşturulan evrensel, hatta evren ötesi bir laboratuar gibidir. İn san zamanla kendisini daha da keşfedilecektir. Fakat bu, her keşif gibi avantajlarının yanında bir kısım riskleri de beraberinde getirecek tir. Asr süresinde, insanın bilinmez gelecek zaman biriminde de koruma altına alınmasının yol ve yöntemi şimdiden verilmektedir.
"Asr" da zaman demektir, bir an'ı da binlerce milenyumu da kapsar. Zaman, varlığını maddeye borçludur. Madde de harekete muhtaçtır. Hare- ket oluşması için güç gerekmektedir. Bu güç şuurlu ve bilgili olma durumundadır. Ki zamanın oluşması için madde üze rinde gerekli bütün planlama yapılabilsin. Madde canlı bir varlık olmadığı için bu nitelikler kendisinde yoktur. Kendinde olmayanı kendi ne kazandıramaz. Bir sanat tablosu gibi olan madde, belli ki bütün özelliklerini kendi gibi olmayan bir Varlıktan almıştır.
Maddenin var edicisi, maddeye benzemediği gibi maddenin ürünü olan zamana da bağlı değildir. Güneş kendisi ışık kaynağıd ır, ışığa muhtaç değildir. Pınar kaynağı, nehir yataklarında akan suya ihtiyaç duymaz. Lokomotif, arkasındaki vagonların kendisine bağlı bulunduğu zatî kuvvete sahiptir. Zaman her zaman var edilenin varlığına muhtaçken; Var eden, zamana ve zamanın varolması için ge rekli kıldığı maddeye de gereksinim hissetmez…
Hissetmez ama Sanatının Cemal ve Kemalini teşhir için onu kullanır. Maddeyle sanatına varlık ve beden, zamanla da ruh ve anlam kazandırır.
Zaman, maddenin gözü gibidir, insanın şuuruyla, maddenin cevherini gösterir. Zaman, maddenin dili gibidir, insanın bilgisiyle varlıkların künye sini konuşturur. Zaman, maddenin eli gibidir, insanın gücüyle eşya ve hadiselerde biçim ve şekil oluşturur.
Zaman, uzayın karanlık ışığı gibidir. Yok dersiniz aslında vardır. Var dersiniz aslını göremezsiniz. Güneş şuaları her an fezada yayılmakta ve bir varlık ve anlam kazandırmak için cisim aramaktadır. Işık ayla buluştuğunda varlıkları anlam kazanır. Işıkla cisim, za manla madde, ruhla beden varlık anlamı kazanmak için birbirine muhtaçtır, birbirlerini tamamlarlar…
Zaman bize başı ve sonu olan bir hat gibi görünür. Başı ve sonu, geçmişi ve geleceği vardır. Mekana göre de zamanda farklı lıklar hissederiz. Saatin ibreleri gibi uzayın farklı boyutlarında zamanın izafî olduğunu, "Bast-ı zaman" kavramıyla teorisini, rüyalarla pra tiğini az çok biliriz. Ruhsal durumu muza göre de ona farklı anlamlar yükleriz; "Ne çabuk geçti!" veya "Geçmek bilmiyor!" deriz. Zaman olur zamanla küs olur kimi zaman da barışık yaşarız.
İnsan ve Zaman!..Can ciğer iki dost iki arkadaş, bazen de sanki hasım iki karındaş!..
İnsan; gücü, şuuru ve bilgisiyle yönlendirdiği ruhuyla Var edene, bedeniyle de var edilene en yakın tek varlıktır.
Var edilene bakan yönüyle, varlığın küçük bir kopyası olduğundan, varlıkla oluşan zamanın cam küresinde sıkışmış bir zaman mahkumudur.
Var edene bakan yönüyle, Var edenin özlü bir mikyâsı olduğundan zamansızlığın daima eşiğinde, mekanı aşmış bir zaman ha kimidir.
İnsan, Kalp bilincinin yönünü, inanç ve bilgi kültürünü hangi tarafa yönlendirir oraya yoğunlaşırsa, o yöndeki gücü ve yeteneği gelişir, diğer yönüyle güdükleşir; böylece madde ve zamanın mahkumu ya da hakimi olur. Mutlu ya da mutsuz, iyi veya kötü olur…
Zaman kötü değil, zamanı kötü kullanmak kötüdür. Zamanın kötü kullanılması ise eşya ve hadiselerin güzel okunmaması, usulünce ve yeterince müdahale edilmemesi ile gerçekleşir.
Zaman zarf gibidir, mazrûfuyla anlam ve değer kazanır. Kur'an'ın içine girdiği ay ve o ay içindeki kadir gecesi, kadrini kadri yü ce olan Kur'an' dan almaktadır. İçine girdiğin her zaman parçası, seni nasıl bulduysa senin için o değeri ifade eder. O, senin rengini alır. Senin anlamın ona anlam kazandırır. Anlamsızlığın da onu anlamsızlaştırır. Bununla kalmaz aleyhinde şahit olmak zorunda kalır. Zama nın namlusu sana döner seni vurur.
Zamana hakim olmak ve elimizle kötüleştirdiğimiz zamanın hüsranına uğramamak, ancak maddeyi iyi anlamak, insanı kavra mak ve topluma sahip çıkmakla gerçekleşebilir.
Eşya ve hadiselerin en güzel okunma şekli iman penceresinden bakışla olanıdır. Eşya ve hadiselerin en güzel kullanım şekli de; niyet, plan, eylem ve hedefte mükemmellik anl----- gelen Salih amellerle olur. Ve zaman, Hakkın insanlara ulaşmasıyla Cahiliye zamanı olmaktan kurtulur, en Saadetli Asrı"nı yaşar. Ve bunu ikinci kez yaşamak için coşar. Zaman, Ruhun sabırlı ellerinde de billurla şır, kendi sınırlı anlamını yitirir ve cennetleşir…
Zaman kainattaki en mükemmel şekil olarak tahayyül ve tasavvur edilen daire gibidir. İnsanın çıkış noktasıyla varış noktasını birleştirir. O'ndan getirir O'na döndürür. Bu ya iman çıkış noktasıyla başlayan Salih amellerle oluşan ve Hakk"ın anlatılmasıyla dış yüzü, Sabrın hakim kılınmasıyla iç yüzü korunan bir "Salih" daire olur ya da güneşsiz kalmış bir gezegenin karanlıkta yörünge çizip durması gibi "Fasit" bir daire olur.
İnsanın zararda olup olmadığı da bu noktada ortaya çıkar.