cuma günü gusletmek ve cuma adabı
Cuma günü gusül yapılması hakkında Buharî ve diğer kaynaklarda bir hayli hadis vardır. Bu hadislerden bazılarını şöyle sıralamak mümkündür.
Buhârî’de Abdullah b. Ömer (Radiyallahü Anh)’den:
1- Resulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
“Her biriniz Cumaya geleceği zaman guslederek yıkansın.”(1) 2- Ömer İbnül- Hattab Cuma günü hutbede iken içeriye Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in ashabından, ilk muhacirlerden bir zat giriverdi. Ömer ona “Bu hangi saat?” diye bağırdı. O da, “Meşguldum evime dönemedim. Ezanı işitince abdest alıp gelmekten fazla bir şey yapmadım” dedi. Bunun üzerine Ömer de dedi ki: “Abdest de olabilir fakat bilirsin ki, Resulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) gusül yapmayı emrederdi.”
Ebu Said-i Hudri (Radiyallahü Anh)’den:
1- Resulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
“Cuma günü gusletmek, her baliğ olana vacibtir.”(2) 2- Amr b. Süleymi el-Ensâri dedi ki: “Şehâdet ederim ki Ebu Said Şöyle dedi: “Şehâdet ederim ki Resulullah şöyle buyurdu:
“Cuma günü her büluğ çağındaki kimseye gusul vacibtir. Hem de dişlerini misvaklamak ve bulabilirse hoş bir koku sürünmek.” Amr der ki: “Evet şehadet ederim ki, gusul vacibtir, fakat misvaklanmak ve koku sürünmeye gelince bu vacib mi, değil mi Allah bilir. Lakin hadiste böyledir.
Yine Buhari’den: Tavus demiştir ki, İbnü Abbas’a: “Hz. Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in Cuma günü cünüp olmasanız bile gusul yapınız ve başlarınızı yıkayınız ve biraz hoş koku sürünüz.”
(3) dediğini söylüyorlar diye sordum. İbnü Abbas dedi ki: “Gusul, evet fakat güzel koku sürünmeye gelince bilmiyorum”.
İbnü Mâce’nin Sünen’inden Enes b. Malik (Radiyallahü Anh)’ten gelen bir rivâyette o şöyle dedi: “Hz. Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
“Her kim Cuma günü abdest alırsa farz için kafidir. Her kim de gusul yaparsa, gusul efdaldir.”(4)
Daha böyle birtakım hadislerden dolayı âlimlerin çoğu, Cuma günü cünüplük söz konusu olmasa bile guslederek yıkanmanın ayrıca vacib olduğu görüşünü benimsemişlerdir. Fakat son hadisten de anlaşıldığı üzere bunun mânâsı, cenabette olduğu gibi gusletmeyince namazın caiz olmaması demek değildir. Bu sebebledir ki, Hanefi âlimleri, Cuma günü guslederek yıkanmanın sünnet veya müstehab olduğu kanaatindedirler. Hindiyye’de denilmiştir ki: “Guslun nevileri dokuzdur. Üçü farzdır. Bunlar, cenabetten, hayızdan ve nifastan dolayı gusletmektir. Biri de vacibtir ki o da ölüyü yıkamaktır. Kâfir olan bir kişinin cünüp iken müslüman olması halinde de gusletmesi vacib olur. Dördü de sünnettir. Bunlar da, Cuma günü, iki bayram günü, arefe günü, bir de ihrama girerken alınan gusuldür. Sahih olan Cuma günü namaz için gusletmektir. Hatta bir insan fecirden sonra gusletse de sonra abdest alıp Cuma’yı o abdest ile kılsa yahut Cuma namazından sonra gusul yapsa sünneti yerine getirmiş olmaz. Sabah namazından önce gusletse de onunla Cuma’yı kılsa Ebu Yusuf’a göre guslun faziletine erer, Ebu’l-Hasen’e göre eremez. Cuma ve bayram aynı günde olsa ve bir kişi karısıyla cinsel ilişkide bulunduktan sonra gusletse, hepsinin yerine geçer Guslün nevilerinden biri de müstehabdır ki o da, cünüp olmayan bir kâfirin müslüman olduğu zaman gusletmesidir. Mekke’ye girmek, Müzdelife’de vakfeye durmak ve Peygamber şehrine girmek için gusletmek de mendub olan gusullerdendir. Halebi’de de denilmiştir ki: “Cuma’ya erken gitmek gusulü ile beraber hoş koku sürünmek, misvak kullanmak ve güzel elbiseler giymek müstehabdır.
İbnü Mâce Sünen’inde Hz. Aişe (Radiyallahü Anha)’dan şöyle bir rivâyeti nakletmiştir. Hz. Aişe dedi ki: “Hz. Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Cuma günü hutbe okurken bazı kimselerin üzerinde kaplan postları gördü. Bunun üzerine Resulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
“Ne olur, her birinizin gücü yettiğinde (yani gündelik bir kattan başka)
Cuma için iki sevb (yani bir kat elbise)
edinmiş olsa.”[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]5) Abdullah b. Selam (Radiyallahü Anh)’dan da bu anlamda bir hadis nakledilmiştir. Ebu Zerr’den de şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Hz. Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
“Her kim Cuma günü gusleder, güzelce yıkanır, temizlenir, temizliğini güzel yapar, en güzel elbisesini giyinir ve Allah Teâlâ’nın nasib ettiği güzel kokudan sürünür, sonra Cuma’ya gider, lakırdı etmez ve iki kişi arasını ayırmazsa, Allah o Cuma ile diğer Cuma arasındaki kusurlarını affeder.”(6) Buharî’de, İbnü Ömer (Radiyallahü Anh)’den gelen şöyle bir rivayet vardır: “Hz. Ömer mescidin kapısında satılık bir (yani ipekli çitari nev’inden yollu bir elbise) gördü. “Ya Resulallah! bunu satın alsan da Cuma günleri ve elçiler geldiği vakit giysen.” dedi. Resulullah da,
“Bunu, ahirette nasibi olmayan giyer,” buyurdu. Sonra Resulullah’a onlardan bazı elbiseler geldi. Resulullah da birisini Hz. Ömer’e verdi. Ömer, “Ya Resulullah! bunu bana veriyorsun halbuki daha evvel attar hullesi hakkında bana söylediğini söylemiştin.” dedi. Resulullah da
“Ben sana onu giyesin diye vermedim.” buyurdu. Bunun üzerine Ömer de o elbiseyi Mekke’de bulunan müşrik bir kardeşine giydirdi.”
(7)
Bir de Buhari, Kitabu’l Cuma’da
“Namaza çağrıldığınız zaman” âyeti ile Cuma’nın farziyeti hakkında şu hadisi de rivayet eder. “Resulullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
“Bizler (burada)
sonuncu, kıyamette ise öncüleriz. Yani (dünyaya) sonra geldik, kıyamet günü müsabakayı kazanıp ileri geçeceğiz. Şu kadar var ki onlara kitap bizden evvel verildi. Sonra da, onlara farz kılınan günler idi. Fakat onlar o günde ihtilâf ettiler. ( Nahl: 16/124 âyetine bkz.) Allah bize hidayet buyurdu. Binaenaleyh insanlar bunda bize tabi olacaktır. Yahudiler yarın, hıristiyanlar yarından sonra.”(8)
Kısacası zikredildiği gibi kendilerine Cuma farz olan müminlerin Cuma günü zevalden sonra ezanı işittikleri vakit işlerini bırakıp Cuma’ya koşmaları farz, daha önce gitmeleri müstehab ve efdaldır. Koşmakta muteber olan da, bulunduğu yerden ayrılmaktır. Teşehhüdde yetişen de Cuma olarak tamamlar. (Fethu’l-Kadir)”
(9)
Cuma namazı toplayıcı, kuşatıcı bir namazdır. Toplu halde kılınmadan sahih olmaz. Bu haftalık bir namazdır. Orada müslümanların toplanmaları buluşmaları, kendilerine Allah’ı hatırlatan konuşmayı dinlemeleri zorunludur. Cuma namazı düzenli bir ibadettir. Zaten islam, dünya ve ahiret hazırlığını tek bir düzen içinde ve tek bir ibadet sistemi içinde çözüme kavuşturur. Her ikisi de ibadettir, bunların. Cuma namazı islamın sosyal nitelikli inancını özel bir şekilde dile getirmektedir. Nitekim “Saf” suresi ayetlerini açıklarken bu konuda bazı yorumlar yapmıştık.
Cuma namazının fazileti, cuma namazına teşvik ve banyo yapma, temiz elbiseler giyinme ve koku sürünme ile ilgili hazırlıkları ifade eden pek çok hadisler de vardır.
Buhari ve Müslim’de İbni Ömer’den gelen bir rivayette Resulullah’ın şöyle buyurduğu ifade edilmektedir: “Biriniz cuma namazına giderken banyo yapsın.” Sünen kitaplarının dördünde Evs İbni Evs Sakafi’den gelen rivayette deniyor ki: Resulullah’tan işittim, şöyle diyordu: “Kim cuma günü elbisesini yıkar ve banyo ederse, erken kalkar ve erken yola düşerse, bineğe binmeyip yolda yürürse, imama yakın durur, sözlerine kulak verip bu arada boş söz ve işle uğraşmazsa attığı her adım için gündüzü oruçlu, gecesi ibadetli bir yıllık mükafat elde eder.”
İmam-ı Ahmed, Kab bin Malik yoluyla Ebu Eyüp Ensari’den, onun şöyle dediğini rivayet eder: Hz. Peygamber’den işittim, şöyle diyordu: “Kim cuma günü yıkanır ve evindeki kokusundan sürünür, en güzel elbiselerini giyer, sonra camiye gelip dilerse iki rekat namaz kılıp kimseyi de rahatsız etmezse, imam hutbeye çıkıp, namazı bitirene kadar susup sessiz kalırsa onun bu cumayla diğer cuma arasındaki günahları için kefaret olur.”
Bu bölümün birinci ayeti, müslümanların ezanı duyduklarında alış-verişi ve diğer her türlü çalışmayı bırakmalarını emretmektedir.
“Ey iman edenler, cuma günü namaza çağrıldığınız zaman Allah’ı anmaya koşun ve alış-verişi bırakın: ‘
O andan itibaren dünya işlerinden sıyrıldıktan sonra hemen Allah’ı anmaya geçmelerini teşvik etmektedir:
“Eğer siz gerçeği anlayan kimseler iseniz bu sizin için daha hayırlıdır.”
Bu da gösteriyor ki ticaret ve hayatın diğer uğraşlarından el etek çekmek, böyle bir teşviki ve sevdirmeyi gerektiriyordu. Bu aynı zamanda gönüller için sürekli bir uyarıdır. İnsanın dünya işlerinden ve yeryüzünün cazibeli değerlerinden el etek çektiği, kalbini bunlardan arındırdığı zaman dilimleri olmalıdır. Böylece yalnız Rabbinin olabilmeli, O’nunla başbaşa kalmalı, kendini O’nun zikrine adamalıdır. Bu çok özel tadın zevkine erebilmeli, böylece yüceler alemi ile ilişkiye geçerek o aleme dalmalı, kalbini ve göğsünü bu hoş kokulu tertemiz manevi hava ile doldurmalı, onun güzel kokusundan tadından, zevkinden payını almalıdır.
(10) (medrsetülmahmudiyye)