Lütfü Oflaz'la Sohbet
Lütfü Oflaz'la Sohbet..
Faşizme, darbelere karşı gösterdiği destansı direniş nedeniyle "Efsane Direnişci" olarak anılan ve kapitalizm, emperyalizm, faşizm karşıtlığı denilince ilk akla gelen isim olan Lütfü Oflaz, gündemdeki konularla ilgili olarak konuştu. Sosyalistlerden İslamcılara kadar birbirinden farklı tüm kesimlerin büyük saygı duyduğu ve mazlumların, emekçilerin, ezilenlerin, sömürülenlerin cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiği Lütfü Oflaz, kendisine yöneltilen soruları şöyle cevaplandırdı:
-
Lütfü Bey; başbakan olduğundan beri Tayyip Erdoğan'ı destekleyen liberal yazarlar, aydınlar şimdilerde ona muhalefet etmeye başladılar. Hatta Başbakan Erdoğan ile liberaller arasındaki suçlamalar o boyutlara vardı ki, liberaller Başbakan'ı diktatörlük heveslisi olmakla suçlarken, Başbakan da liberallere "Sizi tasmalarınızdan ben kurtardım" diyor. Nasıl yorumluyorsunuz Başbakan ile liberaller arasındaki bu kavgayı?
-Başbakan Erdoğan, "Sizi tasmalarınızdan ben kurtardım" derken, geçmişte generallerin tasma taktıklarını kastetmişti. Geçmişte generallerin tasma taktığı medya mensuplarının, yargı mensuplarının, üniversite mensuplarının olduğu ise bilinen bir gerçekti. Bu gibiler generallerin emriyle, komutuyla hareket ederlerdi. Generallerin "Saldır" dediklerine hemen saldırıverirlerdi. Geçmişten beri ben bunları çok eleştirdim. Ancak generallerin tasma taktıklarını eleştirdiğim gibi, başbakanların tasma taktıklarını da eleştirdim. Generallerin, başbakanların, kısacası güç odaklarının tasma taktığı aydınlardan, yazarlardan iğrendim. Ama aynı zamanda ABD'nin, emperyalistlerin tasma taktığı ne kadar general, ne kadar başbakan, ne kadar aydın varsa, onlardan da iğrendim. Emperyalizmin başı ABD'nin yöneticilerinin "Bizim oğlanlar" dediği türden olanlardan tiksindim. Generallerin, başbakanların, aydınların ABD'ye, emperyalizme karşı milli bir duruş, özgürlükçü, bağımsızlıkçı bir duruş sergilemelerini istedim. Onların tasmaları olmasın istedim. Peki liberal aydınların, yazarların ABD'ye, emperyalizme karşı özgürlükçü, bağımsızlıkçı bir duruş sergiledikleri söylenebilir mi? Aksine bunlar ABD'ye, emperyalizme karşı tam bir teslimiyet, bağımlılık içinde değiller mi? Nitekim bunların ABD'ye, emperyalizme karşı ülkemizin özgürlüğünü, bağımsızlığını savunduklarını hiç görmedik. Unutulmasın ki biz Kurtuluş Savaşımızı emperyalizmin tasmasından kurtulmak için verdik. Bu savaşı Türkiye Cumhuriyeti değil Tasma Cumhuriyeti olalım diye vermedik!
YA ÇÖZÜM YA ÖLÜM!
-
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Kürt sorununun çözümü için Başbakan Erdoğan ile bir araya gelmesine, içlerinde Tarık Akan gibi hızlı Kemalistlerin de bulunduğu çok sayıda sanatçıdan büyük destek geldi. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu gelişmeleri?
-Kürt sorunu dediğiniz, uğruna oluk oluk kanın döküldüğü bir sorun. Kürt sorunu dediğiniz, uğruna oluk oluk paranın harcandığı bir sorun. Son 30 yılda on binlerce insanımızın kanına, canına ve milletimizin yüzlerce milyar dolarına mal olan bir sorun. Ortada böyle bir sorun varsa, bu sorun ya savaşa savaşa, ya konuşa konuşa çözülür. Ya mücadele ede ede, ya müzakere ede ede çözülür. Bu sorunu devlet savaşa savaşa, mücadele ede ede çözmek istedi. Ama 30 yıllık bir zamana, 35 bin ölüme, on binlerce sakat kalan insana, yüzlerce milyar dolara mal olmasına rağmen bu sorun çözülemedi. Zaten savaşa savaşa çözülemediği içindir ki bu sorunu konuşa konuşa çözme yöntemi gündeme geldi. Ancak bu sorunun konuşa konuşa yöntemiyle çözülmesi için iktidar partisi AKP ile ana muhalefet partisi CHP düne kadar bir araya gelememişti. İşte şimdi Kemal Kılıçdaroğlu'nun, bu sorunun konuşa konuşa çözümü için AKP ile bir araya gelmesi o bakımdan önemli. Düne kadar bu sorunun konuşa konuşa değil savaşa savaşa çözülmesi yöntemini savunan Tarık Akan gibi Kemalist sanatçıların, şimdi bu sorunun konuşa konuşa çözülmesi için AKP ile CHP'nin bir araya gelmesini desteklemesi de önemli. Bu demektir ki Kürt sorununun konuşa konuşa çözülmesi yöntemini savunanlar ülkemizin büyük çoğunluğunu oluşturuyor. AKP ile CHP'nin oy oranları dikkate alındığında ve buna Kürt sorununun konuşa konuşa yöntemiyle çözülmesi gerektiğini söyleyen bazı partilerin de oy oranları eklendiğinde ülkemizin yüzde 85'i "Bu sorun konuşa konuşa çözülsün" diyor. Zaten iş öyle bir noktaya geldi ki ya çözüm ya ölüm! Bu sorun yüzünden 35 bin insanımızın ölümü yetmedi de yine her gün birkaç ailenin kapısını çalsın mı ölüm? Gerçi giderek azınlığa da düşseler yine de ülkemizde "çözüm değil ölüm" diyenler var. Bu savaşın sürmesini isteyenler var. Ancak bunu isteyen partilerin yöneticilerine bakıyoruz da hiçbirinin oğlu bu uğurda savaşırken ölmemiş. Hiçbirinin evine şehit cenazesi gelmemiş. Bunlar hep garibanların çocuklarını savaştırıp "çözüm değil ölüm" demiş!
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]
(Yeni Akit)