23 Nisan 2008, 00:31
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 1390 Üyelik T.:
16 Nisan 2008 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
685 Konular:
242 Beğenildi:20 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Sade İhtişam Sade İhtişam İslamiyet, ibadetler ve içtimaî meselelerle ilgili prensiplerinde kolay ve sade bir yol seçmiştir. Ama bu, ihtişamına engel değildir.
Ebu Hureyre anlatıyor: Hz. Peygamber (sas) buyurdu ki: “İman, yetmiş küsur şubedir. Haya imandan bir şubedir.” (Buharî) Bir rivayette şu ziyâde vardır: “Bu şubelerden en üstünü ‘Lâ ilâhe illallah’ sözüdür, en aşağı mertebede olanı da yolda bulunan rahatsız edici bir şeyi kenara çıkarmaktır.”
Prof. Dr. İbrahim Canan hocamız diyor ki:
“Bu hadis, yoldan rahatsızlık veren bir ezâyı kaldırmayı imanın bir şubesi saymakla imâr hizmetlerinin ehemmiyetine dikkat çekmiş, hayır sâhiplerinin yol hizmetlerine eğilmelerine sebep olmuştur. İnsanların gelip geçtiği yerlerden çalı çırpı, diken, taş, pislik gibi rahatsızlık veren bir şeyi temizlemek imanın bir şubesi olursa yol inşa etmek, yol emniyetini sağlamak, yolcuların konaklayacağı yerler, köprüler yapmak ne kadar büyük ehemmiyet taşır. Allah nazarında makbul bir amel olur! Bu yüzdendir ki, İslam âleminde daha ilk asırlardan itibaren yol ve posta hizmetleri gelişmiştir. Öyle ki, Emeviler devrinde ana yollara bugünkü gibi kilometre taşları dikerek merkeze olan uzaklık mil cinsinden sıkça gösterilmiştir. Hz. Peygamber’in Sünnetinde Terbiye adlı kitabımızda geniş malumat vardır.”
Beş altı sene önce, bir arkadaşım bir grup İngiliz asıllı Müslüman’la görüşüyordu. Onların iyi niyetli fakat tahakkuku çok zor büyük projelerine karşı onlara; “İslâmiyet çok sadedir. Herkesin rahatlıkla her seviye ve şartta yapabileceği kadar kolaydır, fıtrîdir. Bakınız Efendimiz (sas) ‘Bir adam yolda yürürken, yol üzerinde bir diken dalına rastladı. Onu alıp dışarı attı. Cenab-ı Hak bu davranışından hoşnût olup ona mağfiret etti.’ buyuruyor. Hatta başka bir hadiste; ‘Hiçbir hayır yapmamış olan bir adam, yoldan bir diken dalını kaldırdı. Bu, ya yola uzanmış bir ağaç dalıydı kesip attı veya yola bırakılmış bir şeydi, kaldırıp attı, Allahü Teâlâ bu davranışından râzı olarak, ona mağfiret etti.’ buyuruyor. Bakınız esas olan insanların kalplerinde imanlı faziletin yerleşmesidir.” dedi.
Bu mesaj çok mühimdi...
İslamiyet o kadar sadedir ki, hiç saat ve takvime sahip olmayan dağ başında yaşayan bir çoban bile namaz vakitlerini tespit edip ibadetini yapabilir. Oruçlarını tutabilir. Zekâtını hesaplayıp verebilir. Şimdi vergi vermek için kanunları bilen bir avukat veya maliyeciye ihtiyacımız oluyor...
İslamiyet’in temelleri bu sade prensipler üzerine kurulmuş ve zaman geçtikçe, imkânlar oluştukça o muazzam İslam medeniyeti ortaya çıkmıştır.
Daha Hz. Ömer döneminde Mekke-Medine arasına kuyular kazdırılıp konak, dinlenme yerleri yaptırılmış; zimmilerle yapılan anlaşmalarda yol ve köprü tamir etme şartı konulmuştur. Hz. Ali, dükkanların sokaklara taşmasını yasaklamıştır. Halife Mehdî tarafından (Hicri 166 yılında) Mekke, Medine, Yemen arasına deve ve katırların kullanıldığı posta teşkilatı kurulmuştur. Şam yolları da çok bakımlı olup, konak yerlerinde yiyecek, içecek ve yem nevinden her çeşit ihtiyaç karşılanıyordu. Kahire’den kalkan bir kadın, yanına azık vs. almadan güven içinde Şam’a yaya veya atlı olarak gidebiliyordu.
__________________ ''Gönlüm Sükût-u Ezber Eyledi...!'' |
| |