Diyanette 'altın' bir 'oluk' mu var?
Diyanette 'altın' bir 'oluk' mu var?
Diyanet'teki usullülüğü tartışılır uygulamalar ile ilgili, onlarca farklı kişiden gelen mektuplar ve e-mailler söz konusu. Ben de, konu Diyanet İşleri Başkanlığı olunca, az biraz sessiz kalmak ve konuyu teferruatlıca araştırdıktan sonra yazmak istediğim için bu ana kadar beklememin gerekliliğine inandım...
Maalesef ki; gelen mektuplarda yazılanların içinde gerçeklik payı azımsanmayacak kadar çok gibi...
AK Parti döneminde ilki 2006 yılında, diğeri ise 2012'de olmak üzere, Bakanlar Kurulunca Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) çıkarıldı. Bu KHK'lerle de tamı tamına 12 bin Kur'an Kursu öğreticisi alındı.
İşte işin püf noktası da bu eğiticilerin alımlarında gizli. Gizli çünkü, bu Kur'an Kursu öğretmenlerinin seçilmesinde / göreve alınmasında; KPSS şartı yok, yeterlilik yok ve hatta bazılarına göre sınavlarda hiçbir hakkaniyet bile yok.
'Peki sistem nasıl çalıştı da bu kadar Kur'an kursu hocası alınabildi?' diye soracak olursanız; önce müftülerin torpili ile ücretli Kur'an kursu görevlendirmeleri yapıldı. Daha sonra da iş kılıfına uyduruldu ve 2006 yılından sonra, 3 ay bu görevi yapanlar sürekli kadroya geçirildi.
2012 yılında çıkarılan yeni KHK ile de, 8 ay ücretli çalışanlar otomatik olarak kadroya alındı. Bu kadrolu Kur'an Kursu hocası olmanın tek kıstası ise; müftülerin torpili ile ücretli görevlendirilmiş olmak.
Yüksekokul mezun olsanız da, KPSS'niz olsa da, Diyanet İşleri başkanlığından yeterliliğiniz olsa da, siz hakkınızla atama yapılmasını beklerken, ücretlilerin hiç bir kıstasa uymadan atanmaları söz konusu. Hem de son atamalarda da bu rakam 7000 kişiye ulaşmış gözükmekte...
Kimse Diyanet'e dokun(a)muyor. Ya da Allah'a yönelmede bir vesile aracı olarak görüldüğü için kimse ilişmek istemiyor. İşte bu nenle de hiç kimse Diyanet İşleri Başkanlığına; 'yahu kardeşim, bu adaletsizliği nasıl yaparsınız?' diye sormuyor.
Ama sanırım sorularımız biraz sert olsa da şu konular üzerine odaklanılmalı;
1. AK Parti ve Başbakan Erdoğan partinin ismindeki 'adalet' kavramını Diyanet'te de uygulamıyorlar mı?
2. Allah, Diyanet'e de adaletli olmayı emretmiyor mu ve emretmediği için de böylesi çifte standartlı bir uygulama mı gerçekleştiriliyor?
Acaba hiç kimse bu durumu neden sorgulamıyor? Madem Kur'an Kursu hocası alacaksın; 'neden hakkaniyet kurallarına göre almıyorsun? Neden adaletli uygulama ile almıyorsun?' diye sormuyor...
Son olarak Diyanet Vakfı ile ilgili de bir hayli mektup gelmekte... Onlarca toplanan paralar ve yapılan harcamalarla ilgili, farklı farklı dosyaların varlığı da söz konusu, değil mi? Bu kadar paranın nasıl toplandığı ve kimlerin bunları nasıl harcadığı ve bunları kontrol eden, irdeleyenlerin var olup-olmadığı da ciddi anlamda kritik ediliyor.
Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali hassasiyeti ile bunları kontrol edenlerin var olduğu inancımızı hiç birimiz eminim kaybetmek istemiyoruzdur, değil mi?
'..
.Kokuşmuşluk Diyanet'te de -başka yerlere göre- çok fazla inanın...' diyor gelen bir mektup. Ben ise, konu din, ayet, din-ayet ve diyanet olduğu için, şimdilik sadece uyarma görevimi yaparak, sonuçlarında da neler olacağını ibretle beklemekte olanlardanım!..
Not: Diyanet'teki tek tip bir 'altın'dan yapılmış 'oluk' değerlendirmesine de bu yazının içinde girmedim. Daha sonra somut isimlerle ve konularla bu durumda bir makale haline getirilecek...
Önder AYTAÇ