Fidye-i Necat
Kurtuluş fidyesi, kurtulma bedeli. Fidye ve eş anlamlısı "fıdâü" sözlükte; esirleri kurtarmak için verilen bedel, bazı ibâdetlerdeki eksikliklerden dolayı Allah için yoksullara verilen meblağ, ve kurban anlamlarına gelir. Fidyenin çoğulu fidâ'dır. Bir islâm hukuku terimi olarak; savaşta esir düşen kimsenin, kurtulmak için vermek zorunda kaldığı bedel anlamına gelir.
Hz. Peygamber bazı savaş esirlerini karşılıksız olarak serbest bırakmış, bazıları öldürülmüş, bazıları da mal karşılığında veya esir mübâdelesi sonunda salınmıştır (eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, VIII, 2-6). Bu uygulama, toplum yararını gözetme ve müslümanların durumuna en uygun olanı tercih etme esasına dayanır.
Hanefilere göre, İslâm devlet başkanı, savaş esirleri hakkında üç alternatiften birisini uygulayabilir. Öldürme, köle edinme veya zımmî olarak serbest bırakma. İmam Ebû Hanife'den bir rivâyette, savaş bittikten sonra esirleri mal karşılığında veya esir mübâdelesi yoluyla salıverme caiz değildir. İmam Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'e göre ise esir mübâdelesi yoluyla salıverme caizdir. İmam Muhammed es-Siyeru'l-Kebır'de şöyle der: İhtiyaç varsa mal veya müslümanların esirleri karşılığında salıverme caizdir. Çünkü Resulullah (s.a.s.) müslümanlardan iki kişiyi, müşriklerden bir kişi karşılığında kurtarmış, yine Mekke'de esir olan birçok müslümanı bir kadın karşılığında serbest bırakmıştır (eş-Şevkanî, a.g.e., VII, 305). Hanefilerin çoğunluğuna göre, esirleri fidye almadan salıvermek caiz değildir. Çünkü bu, düşmanın kuvvetinin artmasına sebep olur. İmam Muhammed'e göre ise, devlet başkanı müslümanlar için yararlı görürse bazı esirleri karşılıksız olarak salabilir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.) Yemâme halkının büyüğü Sümâme b. Üsal'i fidye almadan serbest bırakmıştır (ez-Zeylâî, Nasbü'r-Râye, II, 391, 402; eş-Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, VII, 301 vd.; es-Sâbûnî, Tefsiru Âyâti'l-Ahkâm, II, 455-457; Ö. Nasuhi Bilmen, İstilâhat-ı Fıkhıyye Kamusu, III, 401, 402).
Şâfiî, Hanbeli, İmâmiyye, Zeydiyye ve Zâhiriyye mezheplerine göre; devlet, esirler hakkında İslâm ve müslümanlar için uygun göreceği şu dört alternatiften birisini uygulayabilir. Öldürme, köle edinme, fidye almadan veya mal yahut müslüman esirler karşılığında salıverme. Mâlikiler buna cizye koymayı da ilave ederler (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuhu, VI, 472, 473).
Kurtuluş fidyesi karşılığında salıverme; ya esir mübâdelesi, ya da bir bedel karşılığında serbest bırakmayı ifade eder. "Bundan sonra esirleri ya karşılıksız ya da fidye karşılığında salıvermek vardır" (Muhammed, 47/4) ayeti bunun delilidir. İslâm'da ilk kurtuluş fidyesi Abdullah b. Cahş'ın Amr b. el-Hadrami'yi öldürmesi ile ilgili olarak ortaya çıktı. Hz. Peygamber (s.a.s.) Bedir Gazvesi'nden iki ay önce, bu seriyye tarafından yakalanan iki esir için kurtuluş fidyesi aldı (Zeylâî, a.g.e., II, 403). Bundan sonra Bedir Gazvesi esirlerinin kurtuluş fidyesi dört bin dirhemdir. (Beş dirhem yaklaşık bir koyun bedelidir). Bunu temin edemeyen esirler ise, ashâb-ı kirâm çocuklarından on tanesine okuma-yazma öğretme karşılığında serbest bırakıldılar.
Diğer yandan Hanefiler, kurtuluş fidyesi karşılığında salıvermeyi bildiren (Muhammed 47/4) ayetinin, aşağıdaki ayetler tarafından neshedildiğini söylemişlerdir: "Müşrikleri nerede bulursanız öldürünüz" (et-Tevbe, 5). "Allah'a ve ahiret gününe iman etmeyen kimseleri öldürünüz" (et-Tevbe, 9/29). Bu görüş, Mücâhid'den nakledilmiştir. Buna bağlı olarak Bedir esirleriyle ilgili uygulama da mensûh sayılmıştır. Ancak İmam Muhammed, müslümanların mal ve paraya ihtiyacı varsa, fidye karşılığı salıvermeyi caiz görür (es-Sâbûnî, a.g.e., II, 455, 456).
Hamdi DÖNDÜREN