07 Mayıs 2008, 11:57
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 7 Üyelik T.:
14Haziran 2007 Arkadaşları:1 Cinsiyet: Yaş:43 Mesaj:
1.277 Konular:
640 Beğenildi:18 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Hıdırellezde bir kağıda dileğini gül ağacına asmak caiz midir? Hıdırellezde bir kağıda dileğini gül ağacına asmak caiz midir? Dinimizde dilekler yalnızca Yüce Allah'tan dilenir. Çünkü dileğimizi yerine getirebilecek yegane kudret sahibi olan Yüce Allah'tır. "De ki: Allah'ım sen mülkün sahibi, sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın, dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. İyilik senin elindedir sen her şeye kadirsin. " (Âli İmran, 3/26) Dileklerimizi öncelikle ve sadece Allah'tan dileriz. Çünkü herşey O'nun kudretindedir. O'nun izni ve haberi olmadan hiçbir şey meydana gelemez. Dileklerimizi arz ettiğimiz kulları ancak birer vasıta olarak görmeliyiz. "O'nun katında izni olmadan şefâat edecek (dilekleri yerine getirebilecek) kimdir?" (el-Bakara, 2/255) Ehl-i Sünnet itikadında tevessül, yani dualarımızda Allah katında makbul olduğu zannolunan kişilerin hürmetine Allah'tan istemek caizse de, bunda çok dikkatli olmak ve o kişide herhangi bir güç görmemek lazımdır. Dileğimizi, şahısların veya ölülerin yerine getirebileceğine inanmak bizi küfre ve şirke götürebilir. Bu sebeple türbelere gidip dilekte bulunmak veya dileklerimizi dile getirirken Allah ile birlikte, şahısları zikretmek hususlarında dikkatli olmak gerekir. Ayrıca türbelere dilek mumları dikmek, dilek taşı yapıştırmak, mukaddes sanılan türbelere adak adamak, çaput bağlamak bâtıl ve bid'at olan ve İslâm ile ilgisi bulunmayan şeylerdir. Bunlara inanarak ve bel bağlayarak yapmak kişiyi küfre götürebilir. (Habil Nazlıgül) Aynı şekide hıdırellezde de gül ağacına asılan dilek kağıtlarının bir manası yoktur. O günden veya gül ağacından medet ummak doğru değildir. Dinimiz bu gibi batıl inançları yasaklamıştır. sorularlaislamiyet
__________________
Her insan hata eder. Hata işleyenlerin en hayırlıları tevbe edenlerdir.
Tirmizî, Kıyâme, 49; İbn Mâce, Zühd, 30. |
| |