Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 Arkadaşları:32 Cinsiyet:Bay Memleket:İst Yaş:39 Mesaj:
3.185 Konular:
1383 Beğenildi:174 Beğendi:17 Takdirleri:216 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Kuran-ı Yeniden Hayat Rehberi Edinmek Kuran-ı Yeniden Hayat Rehberi Edinmek Kuran-ı Yeniden Hayat Rehberi Edinmek
Kuran'ı okuyup anlama ve uygulama sorumluluğunu en güzel bir şekilde yerine getirerek bize örnek teşkil edenler, hiç şüphe yok ki, ALLAH ve Rasulü ve onun kutlu arkadaşları, takipçileriydi. Kuran'ı bir hayat kitabı olarak algılayan, O'nu davetlerinin ekseni haline getiren ve hayatlarına aktaran ashâb-ı kiram ve selef-i salihin, O'ndan aldıkları feyz ve bereketle başarıdan başarıya koştular. Onlar, inen Kuran ayetlerini hemen alıyor, ezberliyor, yazıyor, yaşamlarını O'na göre düzenliyor, çevresindeki insanlara O'nu anlatarak gönüllerini fethediyorlardı. Yani Müslümanlar, ilk dönmelerde bütün güçlerini Kuran'dan almışlardı. İslam Kuran etrafında yayılmış, odak noktasını Kuran'ın teşkil ettiği o muazzam kültür faaliyeti, İslam toplumunu kısa zamanda dünyanın en medeni , en huzurlu ve en mükemmel bir toplumu haline getirmişti. Kuran'dan aldıkları güçle, asırlarca hükümran olmuş muazzam imparatorlukları dize getirmiş; sosyal adaleti, hakkı ve hukuku gözeten örnek sistemler kurarak o günden bugüne bütün toplumlar için model teşkil etmişlerdir.
O ilk nesilleri eğiten, yetiştiren, başarılı kılan mükemmel okul Kuran'dı. Ashâb-ı ashâb yapan, İslam toplumunu ayakta tutan Kuran'dı. Onlar Kuran'a sarılarak kâmil insanlar haline geldiler. Hayatlarının her alanında O'nun ilkelerini ayakta tutarak başarılı oldular ve örnek İslam medeniyetinin temellerini attılar.
Ancak Kuran'ın berrak kaynağından fışkıran bu saadet dönemi fazla uzun sürmemiş; Kuran'ın biricik gündem maddesi olmaktan çıkması, Müslümanların farklı ve bulanık kaynaklardan beslenmeye başlamaları, çeşitli mezhep ve meşreplere ayrılmaları ve yaratıcı düşüncenin yerini taklitçi düşüncenin almasıyla birlikte problemler, sıkıntılar artmış, duraklama ve gerileme başlamıştır. Her grup kendi mezhebinin görüş ve kanaatleriyle yetinerek onun etrafında dönüp durmaya ve taassupla onu savunmaya başlamış; kendi hizbinin zaferi için bütün kuvvetini kullanmaya başlamıştır. Bu arada imamların, âlimlerin sözleri ALLAH'ın sözü mertebesine çıkarılmaya başlanmış, Kuran ve sünnetin yerini kulların sözleri almış , Kitab-ı mübinle Müslümanların arasına kalın perdeler çekilmiş ve aşılmaz duvarlar örülmüştür. Hicri 4. yüzyıla gelindiğinde bazı alimler müctehid imamların sözlerine aykırı düşen ayet ve hadislerle amel etmenin caiz olmadığına ve bu nassların tevil edilmesi gerektiğine hükmedebilmiş ve taklitçilik müzmin bir yara haline gelmiştir. Mezhep imanlarını yüceltmek o noktaya varmıştır ki meşhur bir alim şu sözü söyleyebilmiştir; Mezhep alimlerimizin görüşüne ters düşen her ayet ve hadis ya mensuhtur veya tevil edilmiştir. (Seyyid Sabık, Fıkhus Sünne)
Taklit ve taassup nedeniyle ümmet doğrudan Kuran'ı anlama ve onu hayatlarına aktarma görev sorumluluğunu kaybetti. Müslümanlar da giderek Kuran'ı faydalanmak, düşünmek ve uygulamak için değil de teberruken okumaya, teberruken ezberlemeye başladılar. Kitab-ı Mübin'i sadece sevap için okumaya alıştılar. Onu ölülerin ardından okunan bir dua kitabı, bir mukabele kitabı haline getirdiler. Kısaca Kuran yaşayan Müslümanlara hitap etmeyen, güncel sorunlara çözüm getirmeyen, salt Ahiret'e yönelik bir kitap gibi algılanmaya başlandı.
Bugünlere geldiğimizde ise; nasıl ki Müslümanlığımız sadece bir isimden ibaret hale gelmişse elimizde bulunan Kuran da sadece klasik bir metin haline gelmiş bulunuyor. Biz bu metnin anlamını kavrayıp hayatımızda uygulamak yerine, onu ölülerimiz için okunan bir dua ve hastalarımız için okunan bir şifa, hatta nazar, cin çarpması, yitik eşyayı bulma, düşmanları mahvetme gibi işlemlere yarayan bir üfürük kitabı gibi kullanıyoruz.
Din bilginlerimiz, Kuran'dan yaşanan pratik bir hayat nizamı çıkaracaklarına, onu yalnızca dil ve üslup özellikleri üzerinde durdular. Fesahat ve belagat yönünden eşsiz bir eser olduğunu belirterek- ki bunda şüphe yoktur- daha çok gramer bakımından ondan yararlanma yoluna gittiler. Tefsirlerimizin büyük bir kısmı onu metin çözümlemesi için bir malzeme olarak kullandı. Onun hayata uygulanmasından ibaret olan fıkıh bir müddet sonra teferruat içinde kaybolup gitti. Kısaca elbirliği ile Kuran'ı hayatımızdan uzaklaştırdık. Kuran'dan uzaklaşınca da hayattan uzaklaştık.(M. Kutub, Kuran'ı Nasıl Anlayalım, s.8 Bekir Karlıağanın eki)
Günümüz Müslümanları, Kuran'ı yeniden hayatın içine sokmadıkça Onu bir hayat rehberi olarak kabul edip anlamak ve uygulamak için okumaya yönelmedikçe ve hayatlarını Kuran'ın ölümsüz ilkeleri doğrultusunda yeniden düzenlemedikçe, içinde bulundukları kaos, bunalım ve sıkıntılardan kurtulamayacaklardır. Kur-an'ı Anlamak Farzdır / Abdullah Yıldız-Şemseddin Özdemir |