01 Aralık 2012, 19:24
|
Mesaj No:20 |
Durumu: Medine No : 13301 Üyelik T.:
04 Şubat 2011 Arkadaşları:5 Cinsiyet:erkek Yaş:37 Mesaj:
4.833 Konular:
926 Beğenildi:342 Beğendi:0 Takdirleri:62 Takdir Et:
| Cevap: yardım lütfen MARİFE VE NEKRE Marife (Belirli): Belirli bir şey için konulmuş isimdir. Nekre (Belirsiz): Belirsiz bir şey için konulmuş isimdir. İsim ve sıfatların belirli olduğunu göstermek için, başlarına ال takısı getirilir. Bu takıya, belirlilik takısı veya belirtme takısı denir. Bu belirlilik takısına Arapça da “harf’ut-tarif” denir. قلم Kelimesi nekre olup herhangi bir kalem demektir. Halbuki, bu kelimenin başına ال getirirsek durum şöyle olur: القلم artık bu, bildiğimiz, bizce belli bir kalem demektir. Böyle, bilinen belirli varlıkları gösteren kelimelere marife denir. Başında belirlilik takısı ال Bulunmayan, sonu tenvinli olup belirsiz bir varlığı gösteren بيت كتاب gibi kelimelere de nekre denir. Nekre kelimeler, başında ال getirilerek marife yapılırken, sonlarındaki tenvin yani çift harekeden biri düşer, tek hareke kalır. Marife 6 çeşittir: 1-Zamirler: هى هو gibi 2-Alem: yani özel isim زيد gibi 3-İşaret isimleri: هذه هذا gibi 4-İsmi mevsul: الى الذى gibi 5-Elif-Lam ile belirlenmiş isim: الرجل gibi Nida harfi ile belirli bir isim kastedilirse, bununla da isim belirli olur يا رجل gibi. Burada رجل kelimesi her ne kadar nekre (belirsiz) ise de, çağıran kimse tarafından bilindiği için marifedir. Yani belli bir kişidir. 6-Saydığımız bu beş çeşit marifeden birine muzaf olan kelimedir: Zeydin uşağı غلام زيد زيد özel isim olduğu için marifedir ve cümlede muzafun ileyh’ dir. غلام ise, nekredir. Fakat belirli bir kelime olan زيد de muzaf olduğu için belirlilik kazanmıştır. Yani marife olmuştur. şimdi pratik yapman için bi cümle verecem ordaki amrife nekra ları ayırabilecekmisin bakalım النَّكْرَةُ وَالمَعْرِفَةُ الضِّيَافَةُ يُحْكَى أَنَّ رَجُلاً مِنْ بَيْرُوتَ، مَرَّ، ذَاتَ لَيْلَةٍ، فِي قَرْيَةٍ مِنَ القُرَى. وَعَرَّجَ عَلَى مَنْزِلٍ، لِيَبِيتَ فِيهِ. فَرَحَّبَ بِهِ صَاحِبُ المَنْزِلِ، قَائِلاً: أَنَا المُخْتَارُ فِي هَذِهِ القَرْيَةِ، وَاسْمِي سَلْمَانُ. فَعَرَّفَ الرَّجُلُ بِنَفْسِهِ، وَقَالَ: أَنَا يُوسُفُ، تَاجِرٌ مُتَجَوِّلٌ. وَمُنْذُ تِلْكَ اللَّيْلَةِ، نَشَأَتْ بَيْنَ المُخْتَارِ وَالتَّاجِرِ، صَدَاقَةٌ مَتِينَةٌ، ظَلَّتْ تَنْمُو سَنَةً بَعْدَ سَنَةٍ. |
| |