Durumu: Medine No : 89 Üyelik T.:
21 Ağustos 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
555 Konular:
227 Beğenildi:15 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Tasavvuf simurg ve hüd hüd Tasavvuf simurg ve hüd hüd
KUŞDİLİ
(MANTIKU'T-TAYR) Feridüddin Attar, Nişabur’da 1120’da doğmuş ve
Muhtemelen 1194’da vefat etmiş ünlü bir şair ve mutasavvıftır.
Hekim ve eczacı olmasından dolayı Attar olarak anılmaktadır.
Tac’ül Arifin Necmettin Kübrevi’ye bağlı olmakla birlikte;
Benimsediği tasavvuf anlayışı bir sistemden ziyade İşrâki’dir.
Hz.Mevlâna, Şeyh Galip ve diğer mutasavvıflar tarafından yüceltilen Attar,
Çoğu günümüze kadar ulaşan pek çok eser bırakmıştır.
Bunların arasında en ünlüsü 1187’de yazmış olduğu
Tuyûrnâme (Mantıku't-tayr veya Mantık Al-Tayr) adlı
4931 beyitten oluşan eseridir.
Attar, Kuşdili veya Kuşlar Meclisi olarak da bilinen
Bu mesnevî tarzı eserinde,
Tasavvufun Vahdet-i Vücûd anlayışını anlatır.
Eserde çok zengin bir sembolik dil kullanılmış
Ve Hakikat’i arayanlar,
Yani Hakikat Yolunun Yolcuları kuşlarla simgelenmiştir.
Hüthüt adlı kuş onların önderleri, kılavuzları, yani mürşitleridir.
Aradıkları Simurg adlı efsanevî kuş, Allah’ın zuhur ve taayyünüdür.
Tabii, zuhur ve taayyün aslında bizzat kendilerinden ibarettir.
Ancak, Vahdet-i Vücut’a, yani Varlık Birliği’ne ulaşanlar,
“halkın Hakk’ın zuhuru; Hakk’ın halkın bütünü olduğunu” idrak edebilirler.
Kuşdili aşağıda özetlenmeye çalışılacaktır.
Günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar bir araya gelirler.
Toplanan kuşların arasında hüthüt, kumru,
Dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, şahin ve diğerleri vardır.
Amaçları, padişahsız hiç bir ülke olmadığı düşüncesiyle,
Kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir.
Hüthüt söze başlar ve
Hz.Süleyman’ın postacısı olduğunu belirttikten sonra;
Kuşların Simurg adında bir padişahları olduğunu söyler.
Ama hiç bir kuşun haberlerinin olmadığını,
Herkesin padişahının daima Simurg olduğunu belirtir.
Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasında
Gizli olduğu için bilinmediğini
Ve onun “bize bizden yakın, bizimse uzak” olduğumuzu anlatır.
Simurg’u arayıp bulmaları için
Kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince;
Kuşların hepsi de hüthütün peşine takılıp
onu aramak için Yollara düşerler.
Kuşların hepsi de Simurg’un sözü üzerine yola revan olurlar…
Ama yol çok uzun ve menzil uzak olduğundan;
Kuşlar yorulup hastalanırlar.
Hepsi de, Simurg’u görmek istemelerine rağmen,
Hüthütün yanına varınca
“kendilerince geçerli çeşitli mazeretler söylemeye” başlarlar.
Çünkü kuşların gönüllerinde yatan asıl hedefleri
Çok daha basit ve dünyevî’dir (!)
Örnek olarak, bülbülün isteği gül;
Dudu kuşunun arzuladığı abıhayat;
Tavus kuşunun amacı cennet;
Kazın mazereti su; kekliğin aradığı mücevher;
hümânın nefsi kibir ve gurur;
Doğanın sevdası mevki ve iktidar;
üveykin ihtirası deniz;
Puhu kuşunun aradığı viranelerdeki define;
Kuyruk salanın mazereti zafiyeti
Dolayısıyla aradığı kuyudaki Yûsuf;
Bütün diğerlerinin de başka başka özür ve bahanelerdir.
Bu mazeretleri dinleyen hüthüt,
Hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici cevaplar verir.
Simurg’un olağanüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatır.
Hüthüt söz alır ve şunları söyler.
Söyledikleri, ayna ve gönül açısından ilginçtir:
Simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu?
Simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
Burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür.
Simurg’u görecek gözün yoksa gönlün ayna gibi aydın değil demektir.
Kimsede o güzelliği görecek göz yok;
güzelliğinden sabrımız, takatımız kalmadı.
Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil.
O, yüce lûtfuyla bir ayna icad etti.
O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör!
Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar,
Yine onun rehberliğinde Simurg’u aramak için yola koyulurlar.
Ama yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktır…
Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar
Çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler.
Bunların arasında, nefsanî arzular, servet istekleri,
Ayrıldığı köşkünü özlemesi,
Geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak,
Ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu,
Pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir,
Ferahlık arzusu, kararsızlık,
Hediye götürmek dileği gibi hususlarla;
Bir kuşun sorduğu
“daha ne kadar yol gidileceği” sorusu vardır.
Hüthüt hepsine, bıkıp usanmadan
Tatminkâr cevaplar verir ve daha önlerinde aşmaları gereken
Yedi vadi” bulunduğunu söyler.
Ancak, bu “yedi vadi”yi aştıktan sonra
Simurg’a ulaşabileceklerdir.
Hüthütün söylediği, “yedi vadi” şunlardır.
1.istek
2.aşk
3.marifet
4.istiğna
5.vahdet
6.hayret
7.yokluk (fena)
Kuşlar gayrete gelip tekrar yola düşerler…
Ama pek çoğu, ya yem isteği ile bir yerlere dalıp kaybolur,
Ya aç susuz can verir, ya yollarda kaybolur,
Ya denizlerde boğulur, ya yüce dağların tepesinde can verir,
Ya güneşten kavrulur, ya vahşi hayvanlara yem olur,
Ya ağır hastalıklarla geride kalır,
Ya kendisini bir eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılır.
Bu sayılan engellerin hepsi de
Hakikat yolundaki zulmet ve nur hicaplarıdır.
Bu hicaplardan sadece otuz kuş geçer.
Bütün vadileri aşarak menzil-i maksutlarına
Yorgun ve bitkin bir halde uzanan bu kuşlar,
Rastladıkları kişiye kendilerine padişah yapmak için
Aradıkları Simurg’u sorarlar.
Simurg tarafından bir görevli gelir…
Görevli, otuz kuşun
Ayrı ayrı hepsine birer yazı verip okumalarını ister.
Yazılarda, otuz kuşun yolculuk sırasında
Birer birer başlarına gelenler ve bütün yaptıkları yazılıdır.
Bu sırada, Simurg tecelli eder…
Fakat otuz kuş, tecelli edenin (!) bizzat kendileri olduğunu;
Yani, Simurg’un mana bakımından
Otuz kuştan ibaret olduklarını görüp şaşırırlar.
Çünkü kendilerini Simurg olarak görmüşlerdir.
Kuşlar Simurg, Simurg da kuşlardır.
Bu sırada Simurg’san ses gelir:
“Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz.
Daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar görünürdünüz.
Çünkü burası bir aynadır!”
Hâsılı, otuz kuş, Simurg’un kendileri olduğunu anlayınca;
Artık, ortada, ne yolcu kalır, ne yol, ne de kılavuz...
Çünkü hepsi BİR’dir.
Aynı, âşıkla, maşukun aşkta;
habible, mahbubun muhabbette;
sacidle, mescudun secdede; bir olması gibi...
Aradan zaman geçer,
“fenada kaybolan kuşlar yeniden bekâya dönüp”,
Yokluktan varlığa ererler…”
Kuşdili sembolizması yukarıda özetlenmiştir.
Attar,
“ölümden sonraki ölümsüzlüğün sırrına” lâyık olacakların bilinciyle;
Ancak, bunları yazabilir
Kuşdili olarak; sembolik lisanla!
Tabiî ki, okuyup da anlayanlara (!)...
Kuşdili,
Mesnevî anlam ve kapsam olarak
Zengin bir sembolizmadır.
Kuşlar, “Hakikat Yolunun Yolcuları” ;
Simurg, “Hakikat” olarak tanımlanır.
İnsan ömrünün engebelerine eşdeğer
Merdiven basamaklarını çıkabilmek ve sonunda
Ancak çok az kişinin hedefine ulaşabilmesi şeklinde düşünülebilir.
Bunlar, tekâmül merdiveninin,
İstek’ten Fena’ya doğru çıkan basamaklarıdır.
Açıklandığı gibi, kuşların bazıları,
Fena’dan daha ileri gide¬rek
Fenanın da Fenasını, yani Beka’yı idrak eder.
Sembolik evrende terk etme, yegâne kemalât yoludur.
Bu sembolizmada, kuşlar salikleri,
Kılavuz Hüd hüd kuşu mürşidi temsil eder.
Simurg (otuz kuş), yani Anka ise,
Allah'ın zuhur ve taayyünü¬dür.
Tûyurname,
Bir vadiden öteki vadiye sırayla geçilerek
Olgunlaşmak şeklinde kuşlarla temsil edilen ilginç bir örneğidir.
not bu yazının tefsirini ise daha geniş okuyabilirsiniz
Mantık at tayrda sembol edilen kuşlar ve esrarı |