Hutbe:İslâm Kardeşliğim Müslüman Kardeşim
[B]
Yeni söylemler, akımlar, modalar “din kardeşi” sözünü gözden düşürmüşe benziyor. Allah’ın kardeş kıldığı insanlar birbirinin nesi olduğunu unutuyor. Başka aidiyetlerin sahte cilasına gönül veriyor. Müslüman, tarihin hiçbir devrinde, hiçbir yerde müslümanlığını gözardı ederek huzur bulmadı. Müslüman, kardeşini hor hakir görerek izzete kavuşmadı.
İslâm’ın ilk yılları. Efendimiz s.a.v.’in son derece zor şartlar altında Hak Din’i tebliğ ediyor. O zamanki adı Yesrib olan Medine’de Evs ve Hazreç isimli iki kabile yaşıyor. Ama bunlar birbirleriyle kıyasıya savaşmakta, tabiri caizse birbirlerini yemektedirler.
Arap tarihinin en kanlı, en uzun kabile savaşının taraflarıdır Evs ve Hazreçliler. Oysa bu iki kabile aynı kökten, aynı soydan, aynı aileden gelmektedir.
Evs ve Hazreç, Yemenli Harise b. Salebe’nin oğullarıdır. İki kardeşin nesli çoğalmış, Yemen’deki tabii afetler yüzünden farklı zamanlarda, farklı güzergâhları takip ederek göçtükleri Yesrib’de iki kabile halinde yeniden buluşmuşlardır.
Yesrib, Beni Nadir, Beni Kurayza, Beni Kaynuka gibi birbiriyle dayanışma içinde olan Yahudi kabilelerinin hakimiyeti altındadır o yıllarda. Yahudiler şehrin bu yeni sakinlerini de köleleri gibi kullanıp sömürmektedirler. Üzerlerindeki baskı katlanılmaz bir zulme dönüşünce, Evs ve Hazreçliler birleşir, Yahudi tasallutunu kırarlar.
Yahudiler saltanatlarının ellerinden gittiğini, bunu kılıçla önleyemeyeceklerini anlamakta gecikmez, kardeş çocukları olan bu iki kabileyi türlü oyunlarla birbirlerine düşürürler. Evs ve Hazreç arasına ekilen nifak tohumları düşmanlıkları büyütür, düşmanlıklar da savaşları. Tam 120 yıl birbirlerini kırarlar.
Bir Kardeşliğin İnşası
Kabile büyükleri zaman zaman soy beraberliğini hatırlatıp buna bağlı bir kardeşlik bağı üzerinde çözüm arasa da netice alamaz.
Artık karşılıklı açılan yaraların asla sağalmayacağı, bu kan davasının hiç bitmeyeceği düşünülürken adeta bir mucize gerçekleşir. Akabe Biatlarından itibaren peyderpey müslüman olan Evs ve Hazreçliler, bu yeni dinlerinin etrafında ilk kez dostça bir araya gelirler.
Hicret’ten hemen sonra artık büyük ölçüde kucaklaşmış, barışmış, “Ensar”dan sahabiler olarak isimlerini insanlık tarihinin en şerefli sayfalarına yazdırmışlardır. Sadece birbirleriyle değil, Muhacir’le de “kardeş” olarak İslâm kardeşliğinin, müslüman dayanışmasının, alicenaplığın en mükemmel örneğini vermişlerdir dünyaya.
İslâm, birbirlerinin kanına susamış canavarlardan bir çırpıda sevgi ve şefkat timsali salih insanlar inşa etmiş, Evs’den Sa’d b. Muazlar, Hazreç’den Enes b. Malikler, Ebu Eyyub el-Ensarîler çıkarmıştır.
Kardeşliğin Mayası: İman
Kur’an-ı Kerim’de Evs ve Hazreç’in imkansız gibi görünen dostluk ve kardeşliğine, bu yeni kardeşliğin esasını hatırlatma yahut vurgulama sadedinde işaretler vardır. Bu hatırlatmalardan biri Âl-i İmran suresinin 103. ayetinde, “Hep birlikte Allah’ın ipine, yani Kur’an-ı Azimüşşan’a sımsıkı sarılın ki ayrılığa düşmeyesiniz.” ikazından hemen sonradır. Kardeşliğin devamının Kur’an’a sadık kalmakla sağlanacağı, şikayet edilen çekişme ve ayrılıkların ancak bu yolla tevhide dönüşebileceği hakikati böylece anlatılır.
Ayetin devamında “Allah’ın iman nimeti sayesinde düşmanların kardeş olduğu” ifade buyrulmaktadır. Enfâl suresinin 63. ayetinde de Hz. Peygamber s.a.v.’e hitaben: “Yeryüzünde ne varsa hepsini harcayıp seferber etseydin bile Allah’ın iman nimetiyle birbirine ısındırdığı kalplerin arasını bulamazdın.” denilmektedir.
Bu, bütün düşmanlıkları sona erdirecek en ideal kardeşlik yalnızca “iman” ile tesis edilebilecek; kan bağı da dahil, yeryüzündeki başka hiçbir imkan, hiçbir ortaklık, böyle bir kardeşliği bu seviyede gerçekleştirmeyecek demektir.
İslâm kardeşliği imanın gereği ve sonucudur. Onun için gerçek anlamda “Ancak müminler (iman edenler) kardeştirler.” veya “(Gerçekten) mümin olanlar ancak birbirlerinin kardeşidirler.” (Hucarat, 10)