Blaise Pascal dan sözler
BLAİSE PASCAL hristiyandır.pascal çocukluğunda geometriye ilgi duydu ve 12 yaşındayken kendi kendine bazı geometrik bilgileri öğrendi.16 yaşında konikler üzerine bir kitap yazdı. descartes bu kitabı onun yazdığına inanmakta güçlük çekmişti. pascal üçgenini keşf etti.25 yaşındayken kendini felsefe ve din bilgilerine verdi. yaratıcıyı aradı. sağlığı çok bozuldu ve 39 yaşında pariste öldü. Pascalın beni etkileyen yönü genç yaşında ölmesine rağman söylemlerindeki düşüncelerdir. Şaşırdığım nokta din ile bu kadar ilgilenmesine, yaratıcıyı övmesine karşın islamı bulamayışıdır. BÖLÜM-1-
1-yeryüzünde insanın yoksunluğunu ve tanrının kayırıcılığını göstermeyen bir nesne yoktur. üstelik tanrısız bir insanın güçsüzlüğünü de,tanrıya inanın güçlülüğünü de.
2-sizin için iyi düşünülmesini ama bundan söz edilmemesini isteyin.
3-ölümden korkmak, sakıncalı bir durumdan uzak kalmaktır, sakıncalı durumda bulunmak değil, önce insan olma gereği vardır.
4-gerçeklerin her biri kendi doğasını düzenler. Bizim becerimiz başka varlıklarda kendine yer yapar, ancak bu doğal değildir. Her nesne kendi yerinde durur.
5-dine karşı savaş açanların önce hangi dine karşı savaş açtıklarını öğrenmeleri gerekirdi.
6-kanlıdır son sahne, nitekim bütün öteki oyunlarda, güldürücüde güzeldir, sonunda başına yıkılır insanın dünya, işte hep böyledir sonuç.
7-konuşmada beğenilme ve etkili olma gereklidir: ancak beğenilmeden de anlaşılması gereken gerçekliktir.
8-sözcüklerin değişik dizimi, değişik bir içerik ortaya koyar; içeriklerin değişik dizimi ise değişik bir etki yaratır.
9-bilgisizlikle uyum içine giren bir unsurun us olarak değeri yoktur.
10-bir sürü insan düşünülsün, bağlılıklara vurulmuş, ölüm yargısına çarptırılmış, bunlardan her gün birkaçı ötekilerin gözü önünde boğdurulsun. geri kalanlar kendi özel durumlarını öteki arkadaşlarının alınyazılarını görünce anlarlar, birbirlerine üzüntülü, umutsuz bakarlar sıra kendilerine gelinceye değin. İşte buna benzer insanların durumu da.
BÖLÜM–2-
1-Ben Kopernikus'un düşüncesinin uzun boylu araştırıldığını sanmıyorum. oysa bundan çok daha önemlidir bütün yaşam için ruhun ölümlü mü,ölümsüz mü olduğunu bilmek....
2-bizimle Tanrı, birde gök arasında yalnızca yaşam vardır - bir yargının yaşamı - bu ikisinin arasında ise evrenin şu dayanıksız varlığı bulunur.
3-üç türlü insan vardır: biri tanrıyı bulduktan sonra çalışır durur onun için. Ötekiler aramaya koyulmuş tanrıyı; uğraşırlar, şimdilik bulamamışlar onu daha. Sonuncular ise aramadan, bulmadan yaşayıp giderler tanrıyı birinciler us’ludur, mutludur; sonuncular çılgındır, ortada kalanlar ise mutsuzdur, us’ludur.
4-doğa bütün gerçeklerini birbirinden ayırıp koymuş ortaya. Sanatımız ise birbiri içine koyuyor onları. Doğaya uygun değil bu, özel bir yeri vardır her nesnenin.
5-doğa kendi kedini işler, iyi toprağa ekilen çiğit yemiş verir, doğru bir anlayış gücü içine konan ilkede yemiş verir. Doğru bir anlayış gücü içine konan ilkede yemiş verir.
BÖLÜM-3-
1-insan kuşkulanmanın da,onaylanmanın da,uymanında nerede gerkli oldugunu bilmelidir.böyle davranmayan usun erkinden anlamaz.bu üç ilkeden yoksun insanlar vardır.onlar kanıtlama sanatından anlamadıkları için kanıtlama gücüne dayanarak iş göremezler,neye baglı kalmanın gerektigini bilmediklerinden her nesneden kuşkulanırlar.yada ne zaman yargı vermenin gerektigini bilmeyişleri yüzünden her konuya evet derler.
2-insan gerçekliği bulma yolunda neye yardım ettiğini bilmelidir, yaşamını düzene koymamada gereken işi görmeli en azından, bundan daha doğru bir nesne olmasa gerek.
3-insanın gerçek yapısı, onun gerçek sağlığı, gerçek erdemi, gerçek dini olan konulardır. Bunların bilgisi birbirinden ayrılamaz.
4-aklın son adımı nesnelerden gelen bir sonsuzluk olan bilgidir, bu nesneler aklı aşarlar, akıl bu bilgiye varamazsa yetersiz kalır.
5-doğal olaylar aklı aşarken doğaüstü olanlar konusunda ne söylemelidir.
BÖLÜM–4-
1-akla bağlı kalmak, aklı kullanmak, işte gerçek Hıristiyanlık buna dayanır.
2-inanç, söyleyemediğini söyler yanlız, onların söylediğine karşıt bir şey söylemez. İnanç, duyguların üstündedir, ancak onlara karşıt değildir.
3-her kişi kendince bir tanrı yaratır.
4-tanrıtanımazlık güçlü bir anlayış gücünün belirtimidir. Ancak belli bir aşamaya değin.
5-tanrıtanımazlar, hangi kanıt vardır elinizde insanın bir daha dirilmeyeceğini söyleyebilmeniz için? Bir kez bile olmamış ya da olmuş olan, bir kez daha olmaz mı? var olmak yada geri dönmek daha mı güçtür? alışkanlıkların biri bize kolaylık sağlarken öteki alışkanlık da yanılmayı olanaksız gibi gösteriyor,işte kabataslak yargıda bulunma türüdür bu...
6-nedir şu insanlarla oluşa gelen; küçüğü eleştirirler; büyüğe inanmazlar, bu ne iş!
7-düşüncem içinde yerleşip kaldıgımdan ne olamayacagını seziyorum.annem ben dogmadan önce ölseydi bende olmayacaktım,öyleyse ben gerekli bir varlık degilim.sonsuz ve sınırsızda degilim,ancak dogada (evrende) gerekli sonsuz,sınırsız bir varlıgın oldugunu görüyorum.
8-toplum anlayışına,insan özüne karşı yönelen tek bilim,boyuna insanlar arasında varolan,biricik bilimdir.
9-alışkanlık bizim dogamızdır.inanmaya alışanın,inanca baglananın tamu'dan korkacak durumu yoktur.o başka bir nesneye inanmaz artık.
10-dogal,politik olan toplulukların üyeleri toplumun mutlulugu için çaba gösterirse topluluklar kendiliginden başka,daha genel bir bütünlük için ugraşır,onların üyeleri olurlar.kişi toplum için çalışmak zorundadır.
BÖLÜM-5-
1-bizim dinimizden başka,insanın suçla birlikte doğduğunu söyleyen başka bir din yoktur.felsefe çığırları içinde de birinin doğru söylediğini söyleyen yoktur.bir tek din,bir tek tarikat bile yeryüzünde sürekli olmamıştır.
2-ben gönlün yaradılıştan bütün nesneleri kapsayıcı bir varlık oldugunu,gene yaradılıştan kendi kendine sevgi duyduğunu,bu ikisinden birine karşı,duruma göre egilimde bulundugunu,seçimine göre birine,yada ötekilere karşı katılık gösterdiğini söylüyorum.
3-alışılmış ilkeler degilse bizim dogal ilkelerimiz nelerdir? bu ilkeleri çocuklar bile babalarının alışkanlıgından edinmiştir,hayvanlarda görülen avlanma gibi.başka bir alışkanlık bize başka dogal ilkeler verecek,denemeden alınır bütün bunlar.böyle alışkanlıgı dagıtmayacak bir durum varsa,alışkanlık dogaya karşıdır,doga ile ikinci bir alışkanlıgın kökünden söküp atamadıgı alışkanlık,dogaya karşıdır.buda yaradılışa baglıdır.
4-bir yok olmaya görsün insanın gerçek özü, ne varsa öz olur ona:gerçek iyi yitip gittikten sonra her nesnenin gerçek iyi olabileceği gibi.
5-insan için en önemli davranış,tüm yaşamı boyunca geçerli bir ugraş seçebilmesidir:bu konuda olasılıgın etkisi vardır.alışkanlık insanı duvarcı,er,yapı işçisi v.s yapar."bu iyi,becerikli bir yapı işçisidir", denir.birde er'lerden sözedilmek istendinginde:"bunlar gerçek atak insanlardır",diyende çıkar.ötekiler ise karşıtını ileri sürer:"savaştan daha sarsıcı bir olay yoktur,insan kalıntıları bir yüzkarasıdır." oysa çocuklukta askerlik çok övülürdü.ötekiler yerilirdi,öyle söylenirdi.alışkanlıklar dogadan dolayı sevilir,çılgınlıklardan korkulur,dogrusu budur.bizi iğneleyen ise şu sözlerdir hep:insan davranırken suç işler.işte öylesine büyüktür gücü alışkanlığın,doğanın insanlara yaptığı,insan durumlarına yüklenir.
BÖLÜM-6-
1-kimi ülkelerde bütün kişiler duvarcıdır, ötekilerinde askerdir, v.b. Oysa doğanın böyle tek düzenli olmadığı kuşku götürmez,etkiyi yapan alışkanlıktır,insanı yöneten de odur,arada bir ona üstün geldiği de olur,insanı kendi içgüdüsü içinde sımsıkı tutar.iyi yada kötü her alışkanlık dik başlılığa yol açar.
2-"yırtıcı,savaşkan bir ulus pusatlar içinde geçen bir yaşamı yaşanmaya değer görür."(Livius)onlar ölümü barıştan çok severler.başkaları ise ölümü savaştan çok severler: iki görüş de yaşama yeğ görülebiliyor.bu yüzdendir onda sevginin böylesine güçlü,böylesine doğal oluşu.
3-önyargı yanılmaya götürür.tüm insanların yanlız araç üstüne düşünüp sonucu düşünmediklerini görmek de çok acınasıdır.bütün kişiler kendi işinin uyarınca düşünür,oysa alınyazımızı belirleyen etken uğraşı,anayurdun uygun seçimidir.
4-ne çok acı verir kişiye Türklerin, sapkınların, inansızlık yolunda atalarının ardından gittiklerini görmek. bunun tek nedeni her birinin benimsediği önyargının,en iyi olduğunu sanmalarıdır.bu önyargılardır her birine yapacağı işi gösteren,çilingirde,askere de...
BÖLÜM-7-
1-iki olay öğretir insanlara özlerini: içgüdü, bir de deneme.
2-insanın büyüklüğü, yoksulluğunu bildiğinden dolayı, büyüktür. Bir ağaç yoksulluğunu bilmez.
3-insan yıkılmış, çökmüş bir ev değil, bu yüzden duygusuz mutsuzluk yoktur. insan ancak "ben bilen, gören kişiyim" dediğinde mutsuzdur.
4-insana büyüklük sağlayan düşüncedir.
5-ben değerimi gövdemle kapladığım yerde değil, düşüncelerimin düzeninde arayabilirim.
6-enginliği yüzünden kuşatıyor beni evren,yutuyor bir toz gibi,bende düşüncelerimle kuşatıyorum onu.
7-bizim bütün önemimiz düşünceden dolayıdır. bundan geliyor bizim kendimizi büyük görüşümüz. bizi doldurmayan mekandan yada zamandan değil.
8-ben elsiz,ayaksız,başsız bir insan düşünebilirim,ama düşüncesiz bir insan düşünemem.düşünsem ancak bir taş,yada yırtıcı bir hayvan düşünürüm.
9-insan düşünmek için yaratılmış besbelli;onun bütün önemi,tüm kazancı budur; görevi de düşünmektir, kendi varlığına yaraşır nitelikte.
10-sonsuzluk-hiçtir.
11-ruhumuz, nicelik, zaman ve mekanın bulundugu gövdenin içine fırlatılmıştır; o,bu konuda düşünüyor ve buna doğa, gerekimlilik adını veriyor,başka bir nesneye inanmıyor.
12-aklımız bizi herhangi bir kılavuzdan daha görkemli yönlendirir,kılavuza boyun eğemeyen mutsuzdur,usa boyun eğmeyen delidir.
13-ne büyüktür insan kendi özü ile! ne aşağılıktır bu eksiklikleri yüzünden.
BÖLÜM-8-
1-bilmez insan hangi yöntemle yeniden düzene gireceğini; yanılmış ayrılmış gerçek yerinden, onu bir daha bulamayacak artık.arar durur yerini dört bir yanda,yığın bir karanlıkta,büsbütün tedirgin,büsbütün boşuna...
2-öyle bir büyük tadı vardır ki ün kazanmanın, hangi konu ile bağlanırsa bağlansın sevilir, sonu ölüm olsa bile...
3-düşüncelerimi bir yere yazarken yanıldığımı anlarım. düşüncem güçsüzlüğümü hatırlatır bana. şu kısacık süreler içinde unuttuğumu, unuttuğum düşünceler gibi daha nicelerini öğretir bana. Benimde bütün direndiğim yokluğumu öğrenmektir.
4-insan ne melektir, ne hayvan; mutsuzluk melek olmak isteyeni hayvan yapar[SIZE=2]
5-neden sınırlıdır bilgim? ya gövdemin kocamanlığı? Neden yüzyıl sürüp giderim de bin yıl sürüp gidemem? doğa hangi neden yüzünden bana böyle ölçüp biçmeyi, bu sayıyı seçmeyi başkalarını seçmemeyi verdi? oysa sayıların sınırsızlığında bir neden yok da,öteki varlıkların daha önce seçilmesi için var mı?
6-Kleopatra'nın burnu daha kısa olaydı evrenin yüzü bambaşka olurdu.
7-bir kimsenin yaşamak için yeterince olanağı bulunsaydı evinde oturmanın mutluluğuna varır, evini barkını bırakıp denize açılmaya, kale kuşatmaya gitmezdi.
8-ne korkunçtur elimizde bulunan bütün nesnelerin akıp gittiğini sezmek.
BÖLÜM-9
1-bütün yoksulluğuna karşın bir de mutluk olmak istiyor insan,üstelik mutlu da değil,bunu istemeyecek durumda da değil hani,peki hangi yöntemle işe başlayacak? doğru bir iş yapmak için ölümsüz olmak gerekirdi,oysa bu yüzdendir onun düşmüşlüğü,bu konuda bir bilgi edinemediğindendir onun yıkılışı...
2-insanların ölüme,yoksulluğa karşı bir iş gelmiyor ellerinden,bilgisizlik içindeler,bu yüzdendir yıkılışları;mutlu olmak için,bir düşündükleri yok bu konuda.
3-yaşadığımız çağa dayanamayız bir türlü hep yavaş adımlarla gelen geleceği düşünürüz, ivedilik veririz geleceğin akışına, saklamak için geri çağırırız geçmişi, çökmüş, yitmiş gitmiş de ondan... Böylesine ustan yoksunuz işte, kendi gerçeklerimizi, bizim olanları düşünmeyiz bir türlü, anlamsız saçmalıklara dalarız, derin derin düşünmeden uçup gideriz.
4-bizi sıkan, önümüzde olanlardır çokluk, bize acı çektirdiğinden dolayı gözümüzden bile sakınırız onu,bize güzel görünüyorsa yanılmışız demektir,geçip gidenleri görmede.
5-bir uçuruma doğru koşuyoruz düşüncesiz, kaygısız. Bir engel koymuşuz önümüze, sakıncayı görmeyelim, durumu anlamayalım diye.
6-ölümü düşünmedikçe ölüm düşüncesinden daha kolay katlanılır ona, bir korku içinde değilse kişi.
7-bir er, bir çiftçi yorgunluktan yakınır durursa bir iş göremeyecek durumdadır demek.
8-Gerçekliği arakan içimizde kuşkululuğu buluruz. biz yeterli değiliz, gerçekliği,mutluluğu isteyemeyiz,biz ne gerçekliğe,nede mutluluğa elverişliyiz.kendimizi cezalandırma,hangi yükseklikten düştüğümüzü gösterme isteği el çekmiş bizden.
9-insanın durumu; uçarılık, can sıkıntısı, tedirginlik...
10-insan ne melektir, ne de hayvan. ondan melek yapmak isteyen, hayvan yapıp mutsuzluğun yolunu tutar.
BÖLÜM-10-
1-insan ün ardından koştukça aşağılık sayarım onu, alçak gönüllü oldukça saygı duyarım ona.
2-insanların çoğu mutluluğu zenginlikte, nesnel bollukta yada eğlencede bulur. bilgeler ise tüm bu eğilimlerden uzak kalmayı, kendi görüşlerine uygun bir düşünce ortamı sağlamayı isterler.
3-Stoacılar derler ki: kendi kendinizi denetleyin, kaygıdan sıkıntıdan kurtulursunuz. bu doğru değil.başkaları derler ki: dışa dönün, mutluluğu dışınızda arayın,kıvanç duyarsınız.bu da doğru değil.bunlar kaynağı sağlıksız durumlardır.mutluluk insanın ne içindedir nede dışında, tanrıdadır,bu nedenle dışımızda olan içimizdedir.
4-şu yoksul çocuklar bu köpek bizimdir diyor;burasıda güneşli yerde benim yerimdir.işte bütün yeryüzünde haksız ele geçirmenin başlangıcı örneği.
5-alışkanlık güzelliği yarattığı gibi doğruluğu da yaratmıştır.
6-siz çocuklar gibi davranmayı bilmezseniz, bilgelik sizi çocukluk evresine geri götürür.
7-doğru olanın ardından gidileceği doğrudur,en güçlü olana uyulacağı da gereklidir.
8-doğruluk güçsüzdür, güce başvurmaz; doğruluktan yoksun güç zorbalıktır.
9-kuruntu ile kanı üzerine kurulmuş bir egemenlik ancak bir süre gösterir etkisini, oysa beğenilen, istenilen bir egemenlik olan erkin egemenliği, boyuna sürdürür kendini. bu yüzden kanı, evrenin kraliçesi, erk ise zorbasıdır.
10-bir geminin yönetimini üstlenmek esenlik içindeki evinden ayrılıp yolcular arsında oturmaya benzemez
[SIZE=2][COLOR=#000000][FONT=Verdana][FONT=Verdana][COLOR=#000000][SIZE=2][FONT=Verdana]
BÖLÜM-11-
1-kötülüklerin en büyüğü iç savaşlardır.
2-neden çoğunluğun ardından gidilir? Daha mı çok usu var? yok daha güçlüde ondan. Neden eski yasalar ve inançlar özlenir? Daha mı sağlamdırlar? yok onlar biricik olanlardır, bize değişik düşüncede olmak için bir tek kolaylık bile vermezler de ondan.
3-bir yasanın verilen yargıdan daha geniş olması gerekir, o da bütün kişilerin oy birliğidir.
4-kralların güçlülüğü halkın usu ile deliliği üstüne kuruludur -daha çok deliliği üstüne.
5-halkın güçsüz oluşundan daha güvenli bir nesne yoktur.
6-sağlam bir us üstüne kurulan,çok kötü kurulmuş demektir.,sözgelişi bilgeliğin değer gömüsünde olduğu gibi.
7-tutkululukla erk bütün insan davranışlarının kaynaklarıdır: tutkululuk istençli davranmayı, erk istenç dışı davranmayı sağlar.
8-insan tanrı için yaratılmamışsa mutluluğu tanrıda bulmasının gereği nedir? İnsan tanrı için yaratılmışsa tanrıya karşı direnmenin anlamı nedir?
9-insan, kendi varlığının özü olan usuna göre davranamıyor.
10-bir dinden çok uzaklara götürür gibi görünen bütün aykırılıklar, beni hızla gerçeği kavramaya itti.
11-ölümsüz varlık, bir kez var olandır.
12-tanrıyı duyan gönüldür, us değil; inanç tanrıyı gönülde duymadır, us’ta degil.
13-insanın büyüklüğü kendi tutkusu içindedir.insan ondan olağanüstü bir düzen çıkarmayı bildi,ondan bir gerçeklik görünümü yaptı.
14-nesnelerin türlü türlü nitelikleri, tinin de türlü türlü eğilimleri vardır.
15-kişi yaradılışından dolayı inançlıdır, inançsızdır, utangaçtır, atılgandır...
BÖLÜM-12-
1-insan gençken iyi yargıda bulunamaz,yaşlanınca da öyle....
2-bir konuda yeterince düşünmeyen,ona yüzeysel bakan kimse,o nesne karşısında şaşırır,yanılgıya düşer.
3-insan doğasında ilerle yoktur, sadece geliş-gidiş vardır.
4-her nesnenin özüne görüne araştırma yapmalı.
5-yanılmanın ana nedeni, duyularla us arasındaki savaştır.
6-ben şaşırtacak ölçüde başka bir konuyu insanın gözü önüne sermek isterim.
7-sonsuzluğa göre bir yokluk, yokluğa göre bir bütün(evren),yoklukla bütün arasında bir orta.
8-nesnelerin başlangıcı ve sonu insan için özüne varılamaz bir gizem içinde ele geçmezcesine saklı.
9-yutulduğu sonsuzluk gibi içinden çıktığı yokluguda görme gücünden yoksundur insan.
10-insan neyi bilirse onunla bağlantı kurar.
11-bütün yargımız duygularımıza bağlanışımız yüzünden geri götürülüyor.
12-şaşar kalırım çok kez yeryüzünde kimsenin kendi güçsüzlüğü karşısında şaşmadığını görünce.
13-düzensizlik içinde yaşayan kimseler, düzen içinde yaşayanlar için "doğadan ayrılmışlar",derler.
14-ilkeler sezilir,denklemler çözümlenir,ayrı ayrı yollarda olmalarına karşın ikisininde bir kesinligi vardır.