Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 Arkadaşları:32 Cinsiyet:Bay Memleket:İst Yaş:39 Mesaj:
3.185 Konular:
1383 Beğenildi:175 Beğendi:17 Takdirleri:216 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Evlilik Okulu... Evlilik Okulu... Evlilik Okulu... konusu alıntıdır. dersleri günceledikçe bende buraya eklemeye çalışacağım inş.. 1. Ders: Sevgi-Saygı-İkram Bismillah deyip, dua edip başlayalım, evlilik okulumuza. Rabbim muhabbete ve hayırlara vesile eylesin inşallah. Allah (c.c) kainatta hiç bir şeyi öylesine, başıboş yaratmamıştır. Her şey bir sistem içerisinde, Yaradan’ımızın belirlediği kurallar çerçevesinde devam eder. Biz bu kuralları neresinden delersek delelim elimizde patlar. Kadın-Erkek ilişkilerinde temel üç şey “Saygı-Sevgi ve İkram” dır. Mutluluk formülümüz budur. Ve Formül bana ait değil. Nisâ Suresi 34. âyeti kerîme “Erkekler kadınlar üzerine kavvamdır.” diye başlar. Kavvam koruyucu ve yönetici demek. Kısacası Allah(c.c) evin reisini erkek olarak tayin etmiştir. Âyetin devamında “Saliha kadınlar, iyi kadınlar kocalarına gönülden itaat eden(saygılı olan) kadınlardır.” buyrulur. Kadını da erkeği de Yaradan, evliliğin kurallarını da belirlemiş. Ben belirlemiyorum. Rum sûresi 21. âyeti kerîme de: “Sükûna ermeniz için size kendinizden zevceler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koyması onun (kudretinin delillerindendir) ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda düşünen toplumlar için ibretler vardır.” buyruluyor. Alimler sükûnu “ rahatlamak, dinlenmek, durulmak, kaynaşmak, huzura kavuşmak” gibi kelimelerle açıklamışlar. Rabbimiz, kadın ve erkeğin birbirlerinde dinlenmeleri, durulmaları ve birbirleri ile rahatlamaları için çiftler halinde yarattığını açıklıyor. Sadece çocuk yapıp birbirlerinin ömürlerini tüketsinler diye değil, yani. İşte evlilikte mutluluk için sükûna kavuşup rahatlayabilmek için iki önemli gereklilikte bu âyet-i kerîmede açıklanmış. “Sevgi ve merhamet” Sevgi evliliğin sermayesi, Rabbimizin bizlere en büyük ikramıdır, nikah hediyesidir. Sevgiyi yaşatmak için gerekli olan şey de açıklanmış. “Merhamet” Merhamet en çok “şefkat ve ikram etmek” anlamına geliyor. Bütün ilimlerin kaynağı, özü Rabbimizin kelamı Kur’an-ı Kerimden aile hayatında mutluluk için en önemli üç şey bize açıklanmış. “Saygı-Sevgi ve İkram” Evlilik için üç sihirli sözcük. Sadece karı koca ilişkisi için değil, anne-baba-çocuk ilişkisi de geçerli. Kadın erkeğe saygılı olacak, erkek kadından sevgisi esirgemeyecek ve birbirlerine ikramlarda bulunacaklar. Ana formül bu. Bu formülü destekleyen pek çok da hadisi şerif var. Onlara da ilerleyen derslerde değineceğiz inşallah. Yaratılış olarak baktığımız zaman kadınların en çok sevgiye ihtiyacı varıdır, erkeklerin saygıya. Günümüzdeki en temel sorunda bu: Kadınlar erkeklere gereken saygıyı göstermiyorlar, erkeklerde kadınları nasıl seveceklerini ve sevgilerini nasıl göstereceklerini bilmiyorlar. İkram desen karşılıklı menfaate dökülmüş. Herkes kendi yapması gerekenleri bir tarafa bırakmış, diğerinin ne yaptığı ile ilgileniyor, karşılığını da ona göre veriyor. Yurt dışında çocuklar üzerine yapılan bir araştırmada kız çocuk ve erkek çocuk farklılıklarına bakmışlar. Çıkan en önemli sonuç kız çocuklarının sevgiye, erkek çocuklarının saygıya önem vermesi. Bütün çocuklar sevgi ister diye düşünüyoruz, oysa erkek çocuklar saygı görmedikleri zaman sevildiklerine inanmıyorlar. Yaratılış çocuklarda henüz bozulmadığı için en çok onlarda kendini tam gösterir. Mesela; kızlar küçükken babaya hizmet için onun etrafında koştururlar, terliğini getirirler, gazetesini verirler, nasıl hizmet edip babayı mutlu edeceklerini bilmezler. Fakat aynı kızlar biraz büyüdüklerinde, temiz bilgi ile beslenmediklerinde ve kibir gibi nefsin oyunları ile tanışmaya başladıklarında babaya bir bardak su getirirken yüzlerini ekşitmeye başlarlar. Erkeğin evde otorite olması ve kadının erkeğe saygı göstermesi aynı zamanda en iyi çocuk eğitimi metodudur. Kadın kocasına saygılı olursa, çocuklarda babaya saygı duyarlar. Günümüzde ailelerin en büyük sorunu ergenlerle, gençlerle baş edememek. Neden? Çünkü evde çocuğun çekineceği bir otorite yok. Anne çocukla çok yüz göz olduğu için ve sevgisi ağırlıkta olduğundan dolayı çocuk için otorite olamıyor. Çocuk babasını sevdiği kadar, ondan korkup çekinmeli ki hareketlerine dikkat etsin. Ölüm ya da boşanma gibi sebeplerle çocuk babasız büyüyorsa babanın boşluğunu büyükbaba, dayı gibi bir erkek yakının doldurması gerekir. Evde kadın sevgiyi, baba otoriteyi temsil etmeli. Aynı zamanda kızlar babaya, ağabeye saygı duyarlarsa eşine de saygı gösterme noktasında sıkıntı çekmez. Evlilik okulumuzu takip eden genç kızlar öğrendiklerini evde önce babaya, varsa erkek kardeşe ve yakın akraba erkeklere saygılı davranarak göstersinler. Pek çok kadının kabullenmekte zorlandığı; fakat gayet sahih bir Hadis-i Şerifte “İnsanın insana secde etmesini emredecek olsaydım, kadının kocasına secde etmesini emrederdim.” buyruluyor. Sevgili peygamberimiz, rehberimiz bu sözleri ile evlilik hayatında kadının kocasına saygılı olmasının ne kadar önemli olduğuna dikkat çekiyor. Yoksa kadın iki büklüm olsun, kocasının karşısında yere yatsın demiyor elbette. Biraz ağırımıza gidiyor; ama saygının önemini kabul ettik mi hanımlar? Etmeyenler çoktan gitmiştir herhalde. Tamam o zaman, devam edelim. Bir erkeği ne kadar severseniz sevin ona saygısızlık ediyorsanız sevginize inanmayacaktır. Saygısızlığın da çeşitleri var. Gizlisi var, açığı var, süslüsü var, sadesi var. Var da var. İşte size gerçek hayattan süslü saygısızlıklardan örnekler: Kadın “Kocamın adı Tekin, ben ona tekoş derim.” diyor. Ne kadar ayıp sanki kedi çağırıyor. Başka bir hanım kocasının adı “Ali” Kadın ona sürekle “Alişim, Alişim” diyor. Sanki üç yaşında çocuk seviyor. Başka bir hanım da kocası, o ve ben varız. Kocası hoş bir şey söyledi. Kadın kocasını parmağı ile bana işaret ederek “Ne kadar şirin bir şey değil mi?” dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Kocası çok bozuldu, renkten renge girdi. Yaa çok şirin, götür kreşe ver, akşamları alırsın. Bunları yapanlarda üniversite mezunu, kariyerle hatunlar. İşte bunlar süslü saygısızlıklar. Sevgi gösterisine boğulmuş saygısızlıklar. Erkek bu davranışlardan çok rahatsız olur; ama kadın o kadar şirin olmaya çalışır ki adam ne diyeceğini bilemez. Sonra bir bakarsın süper gidiyor zannedilen evlilik bir günde bitmiş. Ya da açıkça yapılan saygısızlıklar var: Kocasına “kozalak, üretim hatası, öküz, ayı…” gibi kızdığı zaman ağzının ayarını bozan kadınlar var. Velhasıl bu saygı meselesi evlilikte çok önemli. Erkeğe ve ailesine saygı kadın için evliliğin temel direğidir. Gizli saygısızlığa örnek ise: Asık yüzle, küçümseyici bakışlarla erkeği beğenmediğini hissettirmek ve aşağılamaktır. Yoksa kadının ağzından kocasına karşı kötü söz çıkmaz. Bu saygı meselesinin detaylarına kadın erkek yaratılış farklılıkları konusunda devam edeceğiz inşallah. Gelelim sevgi konusuna. Sevgi; kadınların hava su kadar ihtiyacı olan manevi bir besin. Kadın sevilme arzusu ile doğar. Minicik kız bebekler, anne babanın yüzüne bakarlar, sevilmek için türlü şirinlikler yaparlar. Kadınların bu sevilme arzu, yaşı kaç olursa olsun hiç bitmez. Bu yüzden de bir erkeğin en çok dikkat etmesi gereken konu, karısını sevdiğini söylemesi ve sevgisini göstermesidir. Erkeğin günde üç öğün “seni seviyorum” demesine gerek yok tabii. Bir şey çok söylendikçe anlamını kaybeder. Ama arada bir söylemesi kadını mutlu eder. Kadınların çoğu sevildiğini duymak isterler; ama sevildiğini hissetmek kadınlar için daha önemlidir. Kadınlar eşleri tarafından sevildiklerini, değer gördükleri zaman hissederler. Erkek karısı hastalandığı ya da doğum yaptığı zaman şefkatle muamele ederse, gün içerisinde onu dinlemek için zaman ayırırsa, karısını düşündüğünü gösterirse, ufak tefek huysuzluklarına anlayışla bakarsa kadın sevildiğine inanır. Bir hanım “Bir gün canım kayısı istedi, eşime telefon açıp söyledim; fakat akşam gelirken kayısı getirmedi. İki gün sonra getirdi kayısıyı. Çok mutlu oldum. Demek ki iki gün geçtiği halde benim istediğim şeyi unutmamış, almış, demek ki bana değer veriyor, günlerce ben buna sevindim.” demişti. Peygamberimiz erkeklere “Bir yerden döndüğünüz zaman hediyeleri vermeye kız çocuklarından başlayın.” diye tavsiye etmiş. Kendisi de yolculuklardan döndüğünde ilk defa kızı Hz. Fatıma’nın evine gider önce onu ziyaret edermiş. Bir babanın da kız evladına göstermesi gereken sevgi ve değere güzel bir örnek. Peygamberimiz, eşlerine de sevgisini göstermekten hiç çekinmemiş. Yemek yerken eşinin ağzına yemek koyar, hoşuna gidecek sözler söyler ve değer verdiğini sözleri ile de davranışları ile de belli etmiş. Ana konu bu. Diğer dersleri işledikçe söz dönüp dolaşıp buraya gelecek. Ödevlerinizi bu akşam 19:00 da vereceğim, inşallah. Çünkü ödev konusu girmeden “sevgi-saygı ve ikram” konusu üzerinde biraz daha duralım istiyorum. Sizlerden gelecek soru ve yorumlarla devam edelim. İlk soru benden: Erkeklere soruyorum. Bekarsanız; anneniz, babanız, kız kardeşiniz ya da nişanlınız, evliyseniz eşiniz ne yaptığında çok canınız sıkılıyor, kendinizi kötü hissediyor, onlara karşı kızgınlık duyuyorsunuz? Hanımlara soruyorum: Bekarsanız; anneniz, babanız, ağabeyiniz, evliyseniz kocanız ne yaptığında ya da ne söylediğinde kendinizi değersiz görüp, sevilmediğinizi hissediyorsunuz? Not1: Yorum ve soruları kendi isminizle değil ya “rumuz” la ya da kendinize bir “takma isim” bulup onunla yapın.Rahat yazın. Not2: Ödevler yarına kaldı. Hem evinde bilgisayar olmayan akşam bakamayacak olanların isteği üzerine hem de bu konuyu biarz daha konuşalım diye. Ödev konusu yarın sabah siteye eklenecek. ------------------------------- Evlilik Okulu 1.Ödev İlk derste biraz gözünüzü korkutacağım; ama hep böyle gitmeyecek merak etmeyin. En zoru aslında ilk ders. Bunu başarıyla geçtikten sonra gerisi kolay. İlk dersimiz kendini tanıma ve hatalarımızı kabul etme üzerine. Ahh ah, nefsimize en ağır gelen şeydir bu. Oysa kendimizi tanımadan mutlu olmamız imkansız. Kendimizi tanımazsak ömrümüz başkalarını suçlayarak geçer. Hatalarımızı düzeltemeyiz, ilerleme kaydedemeyiz. Yunus Emre’nin dediği gibi; İlim ilim bilmektir, İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsen, Ya nice okumaktır. Yalnız bu kendini bilme işi, çok kolay bir şey değil. Zira kendimize kıyamadığımız için, kendimize karşı pek merhametliyizdir. Hatalarımızı pek görmeyiz, görsek de bahane bulmakta hiç zorluk çekmeyiz. Evlilik üzerine yapılan bir araştırmada; evliliğinde mutsuz olanlara ve boşananlara sebepleri sorulduğunda hepsi eşlerinin hatalarını söylemişler. Kimse de “Ben de şu hataları şu yanlışları yaptım.” dememiş. En büyük yanlışımız kendi hatalarımızı görmeyip, eşleri değiştirmeye çalışmak. Oysa kimsenin başkasını değiştirmeye gücümü yetmez, kendimize gücümüz zor yetiyor. Uğraşırsak ancak kendimizi tanıyıp, değiştirebiliriz. Evlilikler suya benzer. Oksijen ve hidrojen bir araya gelince su ortaya çıkar. Bunlardan birini alıp yerine başka bir madde koyarsanız su olmaz. Bu yüzden bir taraf bile değişse hayatınızda önemli değişiklikler olur. Bu yazıyı okuduğunuza göre bu taraf sizsiniz. Eşiniz ile birlikte katılıyorsanız, birlikte gayret edeceksiniz. Birinci aşama: Sesiz bir odaya geçip elimize bir kalem alıp önce iyi huylarımızı, sonra kötü huylarımızı düşünerek, tek tek yazalım. (Kötü huylarımızı yazarken lütfen kendimize torpil geçmeyelim.) İkinci aşama: Bekarlar: Anne baba ve ev halkına kötü huylarınızı, hatalarınızı sorun, deftere yazın. Nişanlılar: Siz de nişanlınıza sizde hoşuna gitmeyen, ilerde sorun olacağını düşündüğü huylarınızı sorun. Evliler: Eşinize onu rahatsız eden kötü huylarınızı sorun ve not alın. Lütfen kötü huylarınızı sormadan önce eşinize her zamankinden daha iyi davranmayın, farklı bir şey yapmayın. Sonra o anki özel iyiliğinizin etkisinde kalıp söylemek istediği şeyleri söylemeyebilir. Bunları yaparken en önemli nokta, hatalarınızı neden sorduğunuzu söylemeniz. Evlilik okuluna katıldığınızı ve bunun ödeviniz olduğunu söyleyin. Hanımlar genellikle bir şey öğrendikleri zaman, karşı tarafa çaktırmadan bir şeyleri düzelteyim derler; ama bu metot genellikle başarısızlıkla sonuçlanır. Yapmak istediğiniz şeyleri başkalarına duyurursanız, onları şahit tutacağınız için ister istemez azminiz artar. Neden kötü ya da onu rahatsız eden huylarınızı öğrenmek istediğinizi söylemezseniz, gerçekleri öğrenmeniz biraz zor olur. Eşiniz ya da ailenizin sizden çekinmeden söylemleri için, samimiyetinize inanmaları gerekir. Hatalarınızı söyledikten sonra, küçükte olsa bir tartışma, kavga çıkmayacağına emin olmazlarsa söylemeyebilirler. Özellikle hanımlardan ricam; hatalarınız söylendiğinde lütfen hemen savunmaya geçmeyin. “Sen öyle yapamasaydın ben öyle yapmazdım, çok konuşuyorsam sen dinlemediğin için” gibi savunma ve suçlamaya lütfen girmeyin. Erkekler pek savunmaya girmedikleri için bu uyarıyı hanımlara yaptım. Üçüncü Aşama Sonra kendi yazdıklarınıza ve eşinizin söylediklerine bakın, bir karşılaştırma yapın. Bekarlarda anne-baba ve kardeşlerin söylediklerini kendi yazdıkları ile karşılaştırsınlar. Eşinizin ya da ailenizin söylediği her şeyin doğru olduğunu düşünün. Söylenenlere bakıp, içinizden bahaneler üretmeyin, kendinizi aklamaya çalışmayın. En önemli aşamanın biri de budur. İnsanın hatalarını görmesi ve kabul etmesi insanın ruhsal gelişiminde de en büyük adımdır. Mutsuzluğumuzun sebebi olarak başkalarını suçladığımız zaman, onlara gücümüz yetmediği için hep kızgın ve stresli oluruz. Şimdi kendimize bakacağız. “Ben ne kadar iyi işi bir eş olabildim. Bundan sonra iyi bir eş olmak için ne yapmam lâzım.” Biz hanımlar duygusal olduğumuz için evlilik sorunlarını düzeltmek için erkeklerden daha çok gayretliyizdir. Seminerler dinleriz, evlilik kitapları alırız; ama yaptıklarımızın pek faydasını görmeyiz. Olumlu adımlarımıza eşlerden hemen karşılık görmezsek çabucak vazgeçeriz. En büyük eksiğimiz sabır ve sebat. Bir günde ya da bir adımla hemen sorunlar çözülmez. Evlilik okuluna sabır ve sebatla devam edin, acele etmeyin, adımlarınızı sağlam atın. Ödevler zor da gelse yapmak için gayret sarf edin. Usulen, yapmış olmak için yapmayın, ciddiye alın, üzerinde durun. Takıldığınız yerde sorun. Bu adımların sadece evlilik hayatımıza değil, manevi hayatımıza da çok katkıları olacaktır. Şu pohpohlanmayı seven nefsimizi azıcık kıralım. Kibrimizi kıralım. Rabbimizin en sevmediği huydur, kibir. “Kimse bana bir şey diyemez, kimse beni eleştiremez, herkes kendine baksın.” havalarından çıkalım. Dikkat edin, aynalar olmasa her şeyi gördüğümüz gözümüzle kendimizi göremiyoruz. Hatalarımızı da başkaları bizden daha iyi görür. Rabbimiz de Kur’an-ı Kerim de anlaşamayan karı kocalara, hakeme gitmelerini, tavsiye etmiş. Dışarıdan bir göz. Neden? Başkaları bizi bizden daha iyi görebiliyorlar. Evlilik sorunlarına hep kendi tarafımızdan bakıyoruz. Oysa eşimizin bakış açısına değer vermemiz lâzım. Hatalarınızı yazdığınız deftere, evlilik okulu devam ettikçe notlar alacaksınız. Bakalım öğrendikçe kendi yaptığınız başka yanlışların farkına varıp, başka neleri ekleyeceksiniz? Ödeviniz bunlar: Önce kendi gördüğünüz hatları, kötü huylarınız kendi başınıza yazacaksınız. Sonra evliler eşine, bekarlar ailenize sorup yazacaksınız. Kolay gelsin. |