Kafatasçı Zihniyet Barışın Önündeki En Büyük Engeldir./ Mevlüt Hönül
Tarih ve inanç kaynaklarını araştırma gayesi ile İslam dininin kaynaklarına ; Allah resulü Muhammed'in tebliğ ve uygulamalarına; Müslümanların tarihi süreç içerisinde ilişkilerine; diğer din mensuplarına karşı yaklaşımlarına; yönetici ve makam sahiplerine karşı duruş ve itaatlerine Kur'an’i emir ve yasaklar ile baktığımızda: ne yazık ki Allah Resulünün vefatından sonra ortaya çıkan din algısının Allah resulü döneminde yaşanan İslam olmadığı ne denli dejenere edildiği ile karşılaşmaktayız!.
Kaynağı ilahi kelam Kur'an olan dönemde temel ilkesi özgürlük, adalet, hak, hukuk, eşitlik, saygı sevgi, dayanışma ve kardeşlik ilkeleri esas alınarak din, dil, ırk, renk, cinsiyet farkı olmaksızın herkes bütün insani/evrensel haklarda ayrım yapılmaksızın üstünlüğün çerçevesi takva ile belirlenen insani/evrensel ölçülerde olan din anlayışına hâkim idi.
Bu hâkimiyet Kur'an-ı devre dışı bırakan katil Emevi zihniyeti ile saltanata, Abbasi Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde ise sırası ile saltanat siyaset ve inkâra hizmet eden oluşumlara dönüşmüştür. Bu dönüşüm sürecinde artısı ve eksisi ile her daim mazlumlar acıyı çeken kesim olmuştur.. Bu acıyı yaşatanlar kendilerine Müslüman ismi izafe eden sahtekâr din simsarları ve yöneticiler olmuştur!
Ülkemizde Kemalist rejimin ve destekçilerinin faşist dayatmaları ve uygulamaları neticesinde, ortaya çıkmış olan Kürt sorunu hususunda ne zaman bir barış süreci başlasa kafatasçı zihniyetler her tür provoke ve söylemleriyle barışı baltalamaya çalışmaktadırlar.
Kafatasçı zihniyeti savunanlar, her daim kandan beslendikleri için akan kanın durmasını istemezler. Kan üzerinden siyaset yaparak gelir elde etme anlayışları ile çözüm süreci içerisinde işleyen yolu beğenmez vatan millet şehit ve benzeri kavramlar üzerinden insanların duygularını sömürmeye devam ederler.
Yıllarca akan kanın durması adına ortaya bir şey koyamayanlar, kanı durduracak yol ve yöntemi ortaya koyanlara karşı. Efendim siz devletin birliği ve beraberliğini yoka sayıyor ve terör! elebaşısı ile masaya oturuyorsunuz diyebilmektedirler.
Mevki makam ve ihtişamlı yaşamlarının verdiği Müstekbir algı ile konuşan efendiler!! İslam olmadan önce, Kürtlerin dinlerinin Zerdüştlük olduğu vurgusu ile Kürtleri aşşağılar iken, buna karşın sizin önceki dininiz ne idi Şamanizm değil miydi kan dökerek ayakta kalan kimler di demek zorunda bırakıyorlar?
İslam adı altında siyaset güden efendiler ne yazık ki İslam'ı anlayamamış Emevi mantığına sahip kimselerdirler. İslam inancının Müslümanlara sunmuş olduğu kardeşlik, eşitlik ilkesi lafta değil insanlığı hayran bırakan örnekler ile doludur:
Ebu zer, Selman, Bilal'in kardeşliği ırksal değil bizatihi inanç esasları doğrultusunda idi.
Bu esası ilke edinen ve hayatını insanlığın saadeti ve kurtuluşuna adayan, Üstad Saide Kurdi gibi âlimler bu hususta her türlü çileyi göze alarak Kürt milletinin problemlerine asla duyarsız kalmayarak; Her fırsatta milli duruşunu sarf ettiği sözler ile dile getirmiştir.
“"Cesaret, sadakat ve diyanetin unvanı olan tabii Kürtlükle iftihar ediyorum. Nasıl ki zaman-ı istibdatta bu tabii Kürtlük için tımarhaneye düştüm… Tımarhaneyi kabul ettim ve Kürtlüğü lekedar etmemek için padişahın emrini, maaş ve padişahın özel hediyesini kabul etmedim.”" (Eski Said dönemi eserleri, s.197)
Kürt sorununa bakış açısı asla etnik milliyetçilik amaçlı olmayıp: Her daim eşitlik, adalet ve hakkaniyet esaslarıyla Allah'ın insanlığa bahşettiği hürriyet ve hakların aynısına Kürtlerin de sahip olması gerektiğine vurgu amaçlı idi.
İttihat-ı İslam ne yazık ki Müslümanlarca her daim yanlış algılanmıştır. Örneğin Osmanlının Ehli Sünnet anlayışı ile diğer ekolleri yok sayması ve kendi anlayışı etrafında toplamaya çalışması; İran'ın Şia anlayışı etrafında Sünni anlayışı yok sayarak toplamaya çalışması gibi yanlış anlayışlar çoğaltılabilir.
Saide Kurdi “hutbe-i şamiye” adlı eserinde:
“Azametli bahtsız bir kıtanın, şanlı tali ’siz bir devletin, değerli sahipsiz bir kavmin(Kürtlerin) reçetesi ittihat-ı İslam’dır” , ve “Bu zamanın en büyük farz vazifesi ittihat-ı İslam’dır” demekte.
İttihat-ı İslam-ı esas alan hiçbir devlet ve millet bir diğerini ‘’ İslam birliği ’’ adı altında kendine tabi kılmaya zorlayamaz ve topraklarına saldıramaz. Kendi içinde barındırdığı milletlerin dilini, geleneklerini öz değerlerini korumak ve yaşatmak mecburiyetindedir.
Saide kurdi’yi kendi tekellerine almışçasına yorumlayanlar ve onu takip ettiğini iddia edenler asla Üstadın gerçek söylemlerini dillendirmeye yanaşmamakta, dillendirmeye çalışanları ise dışlamaktadırlar. Kendi içlerinde oluşturmuş oldukları feodal sistem ile sözüm ona kendilerine Üstad'ın takipçileri diyebilmektedirler.
Kardeşlikten bahsedenlere şu sorularım olacak nasıl bir kardeşlik olduğunu anlamak adına :
Yıllardır katledilen bir halkın İslam hükümlerine göre suçu ne idi?
Hangi ayeti inkâr ettiler Hucurat 13.mü Rum 22. mi?
Dillerine, kültürlerine sahip çıktıkları için mi?
Evleri barkları yakılıp yıkılırken karşı durdukları için mi?
Yada babalarının kardeşlerinin kocalarının önünde tecavüz edilirken ilk fırsatta bunun intikamını aldıkları için mi katledildiler?!
Kardeşlikten dem vuranlar acaba şu ayet' ten ne anlıyorsunuz?
"Sakın zalimlere eğilim, yakınlık göstermeyiniz. Yoksa cehennem ateşi yakalar sizi; Allah’tan başka bir dostunuz, bir dayanağınız yoktur. O zaman O'nun yardımını göremezsiniz."(Hud-113)
Yıllarca Allah'ın insanlığa tanıdığı hürriyet, adalet, eşitlik, namus ve benzeri hakları ellerinden alınan hürriyet yerine mahkumiyet, adalet yerine adaletsizlik, eşitlik yerine ikinci sınıf muamelesi, namus yerine tecavüze uğrayan halka zulmedenlere ne kadar ses çıkardınız ya da mazlumların safında nerde nasıl durdunuz ey kardeşlikten dem vuranlar!?.
Allah Resulü Muhammed'in hitabına ne kadar sadık kaldık.
‘"’Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır’"’
Yoksulluk, sefalet ve acılar içerisinde hayatını sürdürme gayesinde olan mazlumlara dayatılan yeni hükümlere ne demeliyiz?
Renkler diller ve ırklar Allah'ın ayetleridir bunlardan herhangi birini inkâr eden Allah'ı inkâr etmiş gibidir Ayetini yeni hükümler koyan rejim ile karşılaştıralım.
Tek dil, tek renk, tek din, tek millet hükümleri zalimlik değilimdir?
Allah resulü Muhammed asabiyet davasına kalkışan bizden değildir derken acaba bizden değildir ifadesinde kimlerden olduğunu ima etmiştir!?.
Kafatasçı zihniyetin faşistliğini yakın zamanda mecliste dillendiren hanımefendi! Kürtler ile Türkler eşit olamaz sözleri ile bir dönemler faşizmi savunan Mahmut Esat Bozkurt'u aratmadı. Bunu alkışlayan ve destek veren kafatasçılar alkışlar ile kendi faşizm anlayışlarını sergilemekten geri durmadılar. Ve utanmadan Allah kitap peygamber adı ile insanları aldatmaya devam etmektedirler!!
Barış süreci içerisinde iktidar partisinin akan kanın durmasına vesile olacak her tür yol ve yöntemine her kesim destek vermeli; yıllarca ölen ve öldürülen bu vatan evlatları olduğu iyice kafalara yerleşmelidir. İran'daki kadınlara, Filistin'deki savaşçılara özgürlük diye meydanları inletenler ülkemizdeki halklara eşitlik özgürlük adalet demeyi de öğrenmelidirler.
Mevlüt HÖNÜL
Malazgirt
[Linkler Ziyaretçilere Kapalıdır.Giriş Yap Veya Üye Olmak için TIKLAYIN...]