Allah'ın BEN yerine BİZ tercihi
Prof. Dr.Muhammed ÇELİK
Kur’ân, nüzulünden itibaren ilgi odağı haline gelmiş, bahse konu alanı çok engin, kaynak bakımından bereketi bitip tükenmeyen bir kitaptır. Bir nesil, onda en son sınıra ulaştığını düşündüğü anda, karşısında geniş bir alanın ve yepyeni bir ufkun belirdiğini, ardından yenilerinin sökün ettiğini görür. Kur'ân'ın ufuk açıcı, yol gösterici hüküm ve hikmetleri hiç tükenmez. Daima "taze ve yeni olma" vasfının icabı olarak kitaplara ana referans olmayı sürdürür: "O'nun sahifelerinde doğru, değerli Kitaplar vardır" (Beyyine sûresi, 3). Bunun bir tezahürü olarak yeni araştırmalara kaynak olma hakkı daima saklıdır. O’nun anlam pınarlarının çağlaması Kıyamet'e kadar sürecek, bakir yönleri her dem bulunacak, mevzularını incelemeye olan ihtiyaç hiç eksilmeyecektir. Bu, Kur'ân'ın i'câzının bir tezahürü, "Her gün, her ân yeni bir tecelli ile yeni bir işte olan Allah'ın" kelâmı olmasının bir icabı ve delilidir.
Azâmet cemi zamiri meselesi, Kur'ân'ın ana konularının başında gelen ve nüzulünden beri incelenen Ulûhiyet’le alakalıdır. Ancak meselenin, bu açıdan yeterince incelenmediğini, hatta bunun bakir bir alan olduğunu söyleyebiliriz. Zira bin yüzü aşkın ayette Allah'ın bazı fiillerinin anlatımında birinci çoğul şahıs zamiri "Biz" gelmesine rağmen bu konuda müstakil çalışma pek yapılmamıştır.
Kur'ân'ı okuduğumuzda, Allah'ın, kendi fiillerini anlatırken bazen “Ben”, bazen “Biz” dediğini görürüz. “Ben” demesi kolaylıkla anlaşılır. Zira O'nun zatı vardır; “Ben” O'nun zatına işaret eder. Ancak, kendi ifadesi ile veya bazı hususi kullarının dili ile “Biz” demesinden ne gibi anlamlar ve işaretler sezilebilir?
Bu meseleyi incelemek, bir makalenin sınırlarını aşar. Bu hususta kitap telif etmeye ihtiyaç var. Ama "tamamen elde edilemeyen, büsbütün terk edilmez" kaidesince, böyle bir çalışmanın faydadan hali olmayacağı açıktır. "Biz" zamirinin geldiği ayetleri incelediğimizde öne çıkan meseleler şunlardır:
A. Yaratma ve Yeniden Diriltme
Kur’ân’ın yeryüzüne geliş gayesi, tevhid inancını fert ve toplum planında hâkim kılmaktır. Hemen bütün ayetlerde tevhidin bir yönü anlatılmaktadır. Âyetler ya tevhid-i ulûhiyeti ya tevhid-i rubûbiyeti veya tevhid-i ubûdiyeti göstermektedir. Kâinatın yaratılışını anlatan âyetlerde, Allah'a râci olmak üzere özne olarak bazen “Ben” veya O, bazen de "Biz" denilmektedir. Arapçada fiil siygalarındaki çoğul (cem’
mana ifade eden “nun” harfine “azamet nûnu” da denilir; çünkü bu harf, çokluk ifade etmenin yanı sıra azamet ve yücelik bildirir. O tür ifadelerdeki “biz” ifadesinden maksat, adet bakımından çokluğu değil, güç ve kudretin büyüklüğünü belirtmektir. Bu muhtevadaki âyetleri şöyle tasnif edebiliriz:
1. Dış dünyanın (Afâk) yaratılışı:
Bu muhtevadaki bir kısım ayetlerde, yaratma fiilinin faili olan zamir Cenab-ı Hakk'ı işaretle müfrettir: "O, gökleri ve yeri hikmetle ve ciddi bir maksatla yarattı. (..)" (Zümer sûresi, 5). "O her şeyi yarattı" (En’âm sûresi, 101) gibi. Yaratılışa dair Allah'a râci tekil zamirin geldiği ayetler daha fazla bir yekûn tutmaktadır.
Kâinatın yaratılışı ile ilgili bir kısım ayetlerde ise Allah'a râci olarak "Biz" zamiri gelmektedir ve bu zamir, duruma göre fail veya mef’ul olabilmektedir. "Biz gökleri, yeri, ikisinin arasındaki bütün varlıkları altı günde yarattık; Bize en ufak bir yorgunluk dokunmadı" (Kâf sûresi, 38). Bundan, Allah'ın kâinatı yaratırken birtakım vasıtalar, unsurlar istihdam ettiğini anlıyoruz.
2. İnsan (enfüs)ın yaratılışı:
Kâinatın en mühim unsuru "küçük kâinat", "câmi nüsha" olan insanın yaratılışına dair ayetlerin bir kısmında, yaratma fiilinin faili olan zamir Cenab-ı Hakk'a yönelik olarak müfret veya azâmet cemidir (Ben, O, veya Biz). "Ben cinleri ve insanları sırf Beni tanıyıp yalnız Bana ibadet etsinler diye yarattım" (Zâriyât sûresi, 56). "Rahman, Kur’ân’ı öğretti. İnsanı yarattı" (Rahmân sûresi, 1-3). "Biz insanı en güzel bir kıvamda yarattık" (Tîn sûresi, 4) gibi. Evrenin yaratılışında olduğu gibi, zamirin müfret/tekil (O) geldiği ayetler daha fazla bir yekûn tutmaktadır. Burada dikkat çeken husus şudur: Göklerin ve yerin yaratılışı anlatılırken Allah'a râci olarak "O" veya "Biz" denirken, insanın yaratılışı ile ilgili olarak "Ben", "O" veya "Biz" denir. Allah, kâinatın yaratılışında birçok unsuru istihdam ettiği gibi, insanın yaratılışında da anne-babayı vasıta kılmış, onları kudretinin görünen yüzü eylemiştir. Ayrıca, ilgili âyetlerden, bir fihrist durumunda olan insanda, Cenâb-ı Hakk’ın pek çok yüce isminin tecellî ettiğini anlayabiliriz.
3. Yeniden Diriltme
"Biz" zamirinin geldiği âyetlerden bir kısmı yeniden dirilişi anlatmaktadır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla "Biz" zamirinin en yoğun görüldüğü ayet şudur:
وَإنَّا لَنَحْنُ نُحْيِي وَنُمِيتُ وَنَحْنُ الْوَارِثُونَ
"Elbette dirilten Biziz Biz. Hayatı geri alıp öldüren de Biz, hepsine vârisler de Biziz" (Hicr sûresi, 23). Bu altı kelimelik ayetin her kelimesindeki "Biz" ve "vârisler" kelimeleri Allah'a yönelik olup, ilk ve yeniden dirilişi işaret eder.
Allah, bazı fiilleri, kendi zatına nispet ederken, aynı fiilleri kimi zaman meleklere nispet etmektedir. Meselâ, kulların vefat ettirilmesini Zümer sûresi, 42'de kendisine, Secde sûresi, 11'de "ölüm meleği"ne nispet etmekte, bazen "Biz"e melekleri de katmaktadır
"Âlemler", insanın görüp idrak ettiklerinden ibaret değildir. Allah'ın, dilediği anda ve yerde istihdam ettiği varlıklar ve güçler vardır. "(..) Göklerin ve yerin orduları Allah’ındır. (..)" (Feth, 4, 7). "(..) Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir. (..)" (Müddessir, 31). "Allah, (..) sizin göremediğiniz ordular göndermişti. (..)" (Tevbe, 26). "Biz" ifadesi oldukça şümullüdür.
Bu nispetlerin, elbette tevhide aykırılığından söz edilemez. Allah'ın zatı vardır; O vâhittir. Samet'tir, hiç kimseye ihtiyacı yoktur. Allah, "Bir şeyi dilediğinde O’nun buyruğu, sadece 'Ol!' demektir, hemen oluverir" (Yâsîn, 82). Ama O, bazı varlıkları (melekler, resuller, mü’min insanlar ve cinler gibi) istihdam edip, "Biz"in şümulüne almak suretiyle onlara bir mertebe vermiştir.