Durumu: Medine No : 90 Üyelik T.:
21 Ağustos 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Memleket:Ankara Mesaj:
513 Konular:
114 Beğenildi:31 Beğendi:0 Takdirleri:112 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Cami'nin Gelişimi ve Fonksiyonu Cami'nin Gelişimi ve Fonksiyonu Hz. Peygamber (s.a.v.)'in İslam’ın ilk yıllarında Kabe'nin önünde namaz kıldıktan sonra, bilahare cami ile nasıl alakalandığını daha önce belirtmiştik. Hemen şunu söyleyelim ki, ilk defa cami inşa edildiğinde, bu bir ihtiyaç ve zaruretten doğmuştu. Çünkü Kabe olunca, başka bir camiye ihtiyaç yoktu. Fakat ne zaman ki Mekkeli müşrikler, müslümanların Kabe önünde namaz kılmalarına mani oldular, o zaman müslümanlar, cami inşasına mecbur kaldılar. Önce Hz. Ammar b. Yasir, daha sonra da aynı şekilde Hz. Ebu Bekir (r.a.), evinin avlusunda bir mescid inşa etmiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) Medine'ye geldikten sonra bu müessesenin gelişimi de şöyle olmuştur: Hz. Peygamber (s.a.v.), Medîne'ye gelir gelmez, Kuba'da bir cami inşasına başlamıştı. Fakat bu cami, namaz için bir oda veya hususi bir ev olmayıp, özellikle cami olarak inşa edilen bir binaydı. Yani bu ibadet için tahsis edilmiş bir odadan ziyade, bizatihi cami olarak inşa edilmişti. İki hafta sonra da Hz.Peygamber (s.a.v.) Kuba'yı terk etti ve Medine'de, bugün büyük caminin olduğu yere yerleşti. Burada Hz. Peygamber bir arazi satın aldı ve Kuba'nınkinden çok daha büyük olan bir cami inşaatına başlandı. Bunun basit bir sebebi vardı, o da Hz. Peygamber (s.a.v.)'in buraya yerleşmek istemesiydi. Bu sebeple Medine'de Hz. Peygamber (s.a.v.)'in de evi olması icabediyordu. Dolayısıyla, binanın tümünde namaz kılınacak bir yer ve Hz. Peygamber (s.a.v.) ile hanımı için birçok odalar mevcuttu. Başka tabirle, Hz. Peygamber (s.a.v.) caminin İslamî bir merkez olmasını istiyordu, işte bunun için camide «Suffa» denilen bir okul ihdas edilmişti. Suffa'nın kelime manası, bir platform şeklinde, yüksek bir yer demektir. Şu halde camide, namaz kılınan yere bitişik fakat ondan ayrı bir yer vardı. Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında caminin planı nasıldı bilemiyorum; fakat bugün de Medîne camisinde «Suffa» denen bir yer vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.} ve hanımları için olan odalar ise «Suffa»nın kuzeyinde bulunuyordu. Cami'nin Hz. Peygamber (s.a.v.)'in türbesinden sonra da devam edip, etmediğini bilmiyorum. Muhtemelen, Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın evi de cami avlusuna bakıyordu. Çünkü, bir hadis-i şerifte deniliyor ki, Hz. Peygamber (s.a.v.) ölüm döşeğinde iken cami avlusuna açılan bütün kapıların kapanmasını, sadece, Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın kapısının açık bırakılmasını emretmiştir. Bugün dahi Hz. Ebu Bekir (r.a.)'ın ikamet ettiği yer bellidir. Her hal-ü kârda bu büyük binada, beş vakit namaz kılmak için, büyük bir salon vardı, ikinci olarak Hz. Peygamber (s.a.v.)'in evi vardı ki, bu hemen hemen caminin içinde sayılıyordu Üçüncü olarak da bir okul vardı, yani «Suffa». Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.v.) buyurmuştur ki: «Benim evimle, mihrap arasında «Ravzatun min riyazi'l-cenneh» (Cennet bahçelerinden bir bahçe) vardır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.), namaz kılmak için evinden çıkıyor ve Mihrab'a gidiyordu, işte bu aradaki mesafeye «Cennet bahçelerinden bir bahçe» deniliyordu. Bir başka husus da şudur: Müslim, veya gayr-ı müslim, herhangi yabancı bir heyet, Hz. Peygamber (s.a.v.)'i görmek ve görüşmek üzere geldiklerinde Peygamber, bunları mescidde kabul ediyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) evinden çıkıyor ve gelen heyetleri kabul etmek için, evinin kapısı önünde oturuyordu. Bugün dahi buraya (Ustuvanetü'l-vufüd) denilmektedir. Bu bir sütun olup Hz. Peygamber (s.a.v.)'in yabancı heyetleri kabul ettiği yeri gösterir. Şu halde görüyoruz ki, başlangıçta caminin en önemli fonksiyonları (vazifeleri), namaz kılma yeri, öğretim yapma yeri ve yabancı heyetleri kabul etme yerlerinden ibaretti. Namaz mecburidir. Diğer fonksiyonlar için de lüzumu varsa cami kullanılabilir. Yoksa caminin dışında okul yapılabilir. Yabancı heyetleri kabul etmek için de cami dışında bir bina yapılabilir. Fakat ibadetin camide yapılması gereklidir. Caminin bir başka fonksiyonu da şuydu: Bazen, Hz. Peygamber (s.a.v. )'i görmek için Medine'ye gelen heyetler hiç kimseyi tanımıyorlardı. İşte Hz. Peygamber (s.a.v.) bu gibi heyetleri camide barındırıyordu. Hadis-i şeriflerde bu husustaki malumata göre bu heyetler, develerini cami avlusunda bir yere yerleştiriyorlardı. Muhtemelen develere ayrılan bu yer, yeteri derecede büyüktü. Zira bu gelen heyetler, bazen onlarca idi. Bu sayı bazen sekseni buluyordu. Aynı şekilde okul için ayrılan «Suffa» da çok geniş olduğu kanaatini uyandırıyor. Bunun iki sebebi vardır: Birincisi, burada okuyan talebeler, geceleri de bu Suffa'da yatıyorlardı. Tabii olarak yatmak için kullanılan yer, oturmak için kullanılan yerden daha geniştir. Muhtemelen Ensar, Suffa'da yatmıyordu. Bunlar, öğrenim için gündüz geliyorlar ve geceleyin de evlerine dönüyorlardı. Fakat bildiğimiz gibi Medine'de birçok muhacirun vardı. Tahsil yapmak isteyen bu Muhacirun'un imkanları olmadığı için, bunlar gündüzleri Suffa'da tahsil görüyorlar, geceleri de aynı yerde yatıyorlardı. Bazı kaynaklara göre Suffa'da yatan talebelerin sayısı seksen kadardı. Çünkü, bir hadis-i şerifte okuyoruz ki, bir gün zengin bir Ensarî camiye gelir; Suffa talebelerini evinde yemek yemeğe davet eder; beraberinde seksen talebeyi alır. Buradaki toplam talebe sayısı ne kadardı bilmiyoruz. Belki yüz kadardı. Tabi bu sayı, gündüz daha fazla idi. Daha önce belirttiğimiz gibi, Hz. Peygamber (s.a.v.) heyetleri camide kabul ediyordu. Misal olarak, Hz. Peygamber (s.a.v.)'i görmeye gelen iki kabileyi zikredeceğim. Önce, Doğu Arabistan'da yaşayan Temim kabilesinden bahsedelim. Bu, oldukça kalabalık ve mağrur bir heyetti. Çünkü Onlar'a göre Temim kabilesi, Arabistan'ın en büyük, en kuvvetli, en akıllı vs. kabilesi idi. Netice olarak, bunlar çok mağrur ve kendilerini büyük sayan bir kabilenin temsilcileri idi. Fakat bizim gibi, bu bilgilerin okuyucuları için, bu kabile çok ahmak bir kabiledir. Çünkü bunlar, Medine'ye gelir gelmez. Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kapısına gelerek bağırırlar, «Ey Muhammed! Kapıya çık; seninle konuşacağız» vs. gibi nezaketsizce davranışlarda bulunurlar. Halbuki, onlara nazik bir şekilde muamele etmek isteyen Hz. Peygamber (s.a.v.) evinden çıkar Ustuvanetül-Vufud'un yanında oturur ve onları huzura kabul eder. devam ediyor...
__________________ Bismillah diyerek... |