Durumu: Medine No : 20510 Üyelik T.:
01 Ekim 2012 Arkadaşları:24 Cinsiyet: Mesaj:
1.012 Konular:
166 Beğenildi:82 Beğendi:1 Takdirleri:187 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Biz sadece arkadaşız!!! Biz sadece arkadaşız!!! “Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır.” hadisinde, birbirine namahrem olan kadın ve erkeğin bir ortamda yalnız kalmaması gerektiği belirtiliyor. Biz sadece arkadaşız! İşimiz ya da eğitimimiz gereği kadın-erkek ayrımı yapmaksızın her gün birçok insanla muhatap oluyoruz. Karşı cinsle bazen karşılıklı yemek yiyor bazen de saatlerce muhabbet edebiliyoruz. Acaba bu ‘arkadaşlık’ta ölçü ne olmalı? Kadın ve erkeklerin toplumsal hayatı paylaştıkları bir dünyada yaşıyoruz. Dinimiz, kadınların çalışarak geçimlerine katkıda bulunmalarını yasaklamıyor. Ancak İslam’da aynı ortamı paylaşan kadın ve erkeklerin ilişkileri de belli kaidelere bağlanıyor. İslamiyet’in ailenin geçimini sağlama görevini erkeğe vermiş olması kadının çalışmasını gereksiz veya sakıncalı bulduğu anlamına gelmiyor. Kadının da çalışma ve malını istediği gibi tasarruf etme hakkı var. Fethullah Gülen Hocaefendi, “İslam kadını kazanmada, ticaret yapmada, malını istediği gibi kullanmakta serbest bıraktığı gibi, mal ve kazancından eşine verme zorunluluğu da getirmemiştir. Bundan dolayı, ailede ekonomik hürriyeti bulunan zengin kadın, fakir kocasına zekât verebilir. Dünyada hiçbir sistem, henüz kadına ekonomik hürriyet tanıma ve onu ailede güçlendirme adına böyle bir hüküm koşmuş değildir.” diyerek dinimizin bayanlara bu konuda verdiği özgürlüğü dile getiriyor. Fakat bu özgürlük, iki cins için de sınırsız değil. İşyeri ya da okulda ister istemez muhatap olan iki cins, aradaki samimiyetin derecesi hakkında çelişkiye düşebiliyor. Karşı cinsle konuşmamayı tercih eden de, “Biz birbirimizi arkadaş olarak görüyoruz.” bahanesiyle dinimizin koyduğu sınırı aşanlar da olabiliyor. Dinimizde kadınla erkeğin gereklilikler içerisinde, ses tonlarındaki ciddiyete, temastan kaçınmaya ve tesettür kurallarına dikkat ettikleri takdirde konuşmalarında herhangi bir sıkıntı bulunmuyor. Burada esas mevzu, konuşmanın şeheviyeti hatırlatacak çizgide olmaması. İş ya da okulda kadın ve erkekler olarak sadece konuşma değil, aynı masada yemek yeme, karşılıklı sohbet gibi durumlarla karşılaşabiliyoruz. Bunların câiziyeti, fitneye sebep olmama kaydına bağlanmış. Konuya Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kemal Yıldız, “İnsanı, Allah’ın rızasının dışına çıkartan her şey fitne olarak isimlendirilir. Bu durumda birbiriyle konuşan kadın ile erkek, eğer bu konuşma ile birbirlerini harama, yanlışa sürüklüyorlarsa buna helal bir görüşme deme imkânı yoktur.” ifadeleriyle açıklık getiriyor. Zaten Kur’an’da, “Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. Takva sizin sıfatınız olduğuna göre, nâmahrem erkeklere hitap ederken tatlı ve cilveli bir eda ile konuşmayın ki kalbinde hastalık bulunan bir şahıs, şeytanî bir ümide kapılmasın. Ciddi, ölçülü konuşun.” (Ahzab, 32) ayetiyle uymamız gereken ölçü belirtiliyor. Yabancı erkekle kadının bir arada bulunduğu yerlede dikkat etmeleri gereken tesettür ve münasebetin sınırları Ezelî Beyan’da ayrıntılı bir şekilde belirtiliyor: “Mümin erkeklere bakışlarını kısmalarını ve edep yerlerini açmaktan ve zinadan korumalarını söyle! Bu, onlar için en uygun olan davranıştır. Allah yaptıkları her şeyden hakkıyla haberdardır. Mümin kadınlara da bakışlarını kısmalarını ve edep yerlerini açmaktan ve günahtan korumalarını söyle. Yine söyle ki mecburen görünen kısımları müstesna olmak üzere, ziynetlerini teşhir etmesinler. Başörtülerini yakalarının üzerini kapatacak şekilde örtsünler. Ziynet takılan yerlerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, oğulları, üvey oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, mümin kadınlar, ellerinin altında bulunanlar (köleler), erkeklikten kesilip kadınlara ihtiyaç duymayan hizmetçileri veya henüz kadınların mahrem yerlerini anlamayan çocuklar dışında kimseye göstermesinler. Saklı ziynetlerine dikkat çekmek için, ayaklarını da vurmasınlar...” (Nur Sûresi, 30-31) ‘Evliyim, beni yanlış anlamazlar!’ Kişi bekârken karşı taraf yanlış anlar diye söz ve davranışlarına daha çok özen gösteriyor. Ancak evlendikten sonra kimileri, “Evliyim, beni yanlış anlamazlar!” düşüncesiyle karşı cinsle daha rahat hatta ölçüsüz bir ilişki kurabiliyor. Halbuki evlilik, karşı cinsle aramızdaki haram-helâlliği değiştirmiyor. Kişinin evli-bekâr, her durumda tavırlarına özen göstermesi esas. Ayrıca dinimizce birbirine haram olan kadın ve erkek, sadece söz/davranışlarına değil, bir ortamda yalnız kalmamaya da dikkat etmeli. Zorunluluk hali varsa da kapının açık bırakılması lazım. Nitekim Nebiler Serveri, “Herhangi bir kimse, bir kadınla yalnız kaldığı takdirde mutlaka onların üçüncüsü şeytandır.” (Tirmizî) hadisiyle bizleri uyarıyor. Zira iş ortamında yalnız kalan kadın ve erkeğin niyetleri halis bile olsa bu durum çevrelerinde fitneye yol açabilir. Dolayısıyla her şekilde ihtiyatlı hareket etmek en doğrusu. Günlük hayatın koşuşturmacasında düşünmeden hareket edebiliyoruz. Bazen bir soru-cevapla halledilebilecek konuyu bile uzun muhabbetlere dönüştürebiliyoruz. Samimiyet elbette her zaman kötü sonuçlar doğurmaz. Fakat mü’mine yakışan tavır, sadece harama bulaşmamak değil, kendisini ona götürecek kapıları da açmamak. Tokalaşmalı mı?düşünceli000 Kadın ve erkekleri özellikle iş hayatında sürüncemede bırakan bir konu da tokalaşma. Birbirine haram olan kişilerin zaruri bir durum yoksa birbirine dokunması dinen yasak. Dünyanın en temiz ve iffetli insanı Peygamberimiz’in (sallallahu aleyhi ve sellem) mübarek eli yabancı hiçbir kadının eline değmemiştir. Bir hadiste, Hazreti Aişe (ra) Efendimiz’in kendisine biat edenler arasında kadınlara kesinlikle dokunmadığını, “Allah’a yemin ederim ki Resûlullah’ın eli bir kadının eline dokunmadı. Sadece sözle onlardan biat aldı.” (Müslim) şeklinde bildiriyor. Başka bir hadiste ise Allah Resûlü, bu konudaki hassasiyeti dile getiriyor: “Sizden birisinin elinin, kendisine helâl olmayan bir kadının eline değmesindense, onun başına demirden bir milin sokulması, onun için daha hayırlıdır.” (Taberani) Dinimizin çizdiği çerçeveye rağmen “Ama bazen mecburen tokalaşmak zorunda kalıyorum.” diyenlerin durumunun günah olup olmayacağı ise âlimlerce “Kulla Allah arasında” şeklinde yorumlanıyor. -hatice çetinkaya-
__________________
Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur...
|