Öğrendiğimizi yaşamalıyız!
“Yüce Yaradan, meleklerin huzurunda yarattığı insanı çok önemsemiştir. İnsanın yaradılışı adeta bir büyük törenle olmuş, meleklerin secdesiyle ve şeytanın tahtından düşmesiyle başlamıştır. Bu evrende başka hiçbir canlı evrenin yüce Yaradan’ıyla insan kadar muhatap olmamıştır. Yüce Yaradan insanın kalbiyle konuşur; elçilerini insana gönderir; melekleriyle insanı konuşur.
İnsan ne yapar? Ya içindeki bu önem telkinini üzerine alır kibirlenerek. Önem dilenir çevreden. Dünyevi başarıdan, çevresel övgüden, saygıdan önem bekler gereksiz yere de kendini başarısız buldukça, insanlar ilgisiz, sevgisiz ve saygısız davrandıkça boğulur.
Ya da insan içindeki önem arzusunun üzerine basar da, iğrençliklerin içerisinde boğulur, hayvanlardan da aşağılara düşerek küçülür.
Yapılması gereken içindeki önem ihtiyacını yüce Yaradan’a yakınlıkla gidermektir. Yaradan’a yakınlığın ilk adımı iman ve ikinci adımı iyilikte yarışmaktır. İyilikte yarışmanın ilk adımı ise öğrenmek ve öğrendiğini yaşamaya çalışmaktır. Evrende iz bırakanlar, çok bilenlerden değil, bildiklerini yaşayanlardan seçilir.
|” Dr. Muhammed Bozdağ