Namazı anlatan ama namaz kılmayandan gelen mail
23 Şubat 2013 tarihinde adresime bir mail düştü. Mailin sahibi şöyle diyordu:
“İyi günler hocam, ben 22 yaşında üniversite öğrencisiyim. Annem-babam ve ablam bildim bileli namaz kılıyorlar. Arasıra ben de kılıyorum ama sürekli bir namaz bağımlılığım yok ve sürekli vicdan azabı duyuyorum. Anneme babama, “kıldım odamda” diyorum. Özel bir üniversite yurdunda müdür yardımcısıyım. Namaz hakkında sohbet, muhabbet bile yapıyorum. Arkadaşlarımı da başlatıyorum. Bir nevi riyakârım. Dediklerimi ben yapmıyorum. Namazlarımın devamlı olması için ne yapmam gerekir?”
Ben bu arkadaşımıza aynı gün çalakalem bir cevap verdim. Çalakalem diyorum; Çünkü uzun cevap vermeye zamanım hiç müsait değildi.Ama bir taraftan da hemen cevap vermek mecburiyetinde hissettim kendimi. Çünkü ben cevabı geciktirseydim, bu adam bu hal üzere ölseydi, imansız gitme ihtimalinin hesabı benden de sorulabilirdi:
“Bu adam, böyle bir hastalıkla sana müracaat etmişti. Neden bunun derdiyle ilgilenmedin?” diye, büyük mahkemede çetin bir sorguya çekilebilirdim. İşte bu sebepten dolayı mailin sahibine çalakalem şu cevabı gönderdim:
“Yusuf’um, benim namazla ilgili üç kitabım yayınlandı. “Niçin Namaz”, “Nasıl Namaz” ve “Namaza Nasıl Başlanır” Çok acil bir şekilde bunları okumanı tavsiye ediyorum. Ama çok acil.”
Benim bu kitapları hedef göstermemin sebebi, bu kitaplar bu tip hastalıklara yakalanmış kimseleri tedavi etme veya hiç namaz kılmayanları namaza başlatmaözelliğini taşıyan kitaplar olmasındandı.
Mailime şunları eklemeyi de ihmal etmedim:
“Benim oğlumun 20 yaşlarında bir arkadaşı birkaç gün önce trafik kazasında öldü. Namazını kılmayan birisiymiş. Cuma namazlarına bile götüremezlermiş. Herkes onun gencecik öldüğüne yandı, ağladı. Ben de onun namazsız gittiğine ağladım. Yusuf’um, namazını kılmayan kimsenin imanını koruması zordur. Namazsız ölen bir kimse her iki dünyayı da birden kaybeder. Her iki dünyanın cennet ve saadetinden mahrum kalır. Bu ne büyük kayıptır! Yazık değil mi? Böyle bir sonuç hiç göze alınır mı? Sen bu sonuca layıkdeğilsin. Söylediğim kitapları okursan inşallah vicdanının razı olmadığı o kötü halden kurtulacaksın, istikrarlı ve düzenli namaz kılmaya başlayacaksın. İbadetler, özellikle namaz, imanın fanusudur.İnsan, namazıyla imanını acı ve feci esen rüzgarlardan ve sam yellerinden korur.Hayırlı haberlerini bekliyorum. Selamlar. (Vehbi Karakaş)
Aynı gün,Yusuf’tan mailime bir cevap geldi. Mail şu:
“Hocam Allah razı olsun,çok güzel diyorsunuz da, inanın namaz ile ilgili piyasadaki kitapların %70-80’nini okudum, kılıyorum da. Ama bu sürekli olmuyor. Bir hafta sonra tekrar aksatmaya başlıyorum. Ne kadar acı ki üniversitede okuyan genç arkadaşlara namaz ile ilgili sohbetler, muhabbetler yapıyorum. Ama içten içe kendimi yiyorum. Gece yattığımda sürekli kafamda bu sorular var. Nasıl başlamalıyım, devamlı nasıl istemeliyim namazı. Benim namaza ne kadar ihtiyacımın olduğunuda biliyorum.100 kişilik üniversite yurdunun müdür yardımcısıyım ve ezilip büzülüyorum. Yaptıklarım farklı söylediklerim farklı.Dosdoğru olmak istiyorum.”
Yoğunluğumun devam etmesine rağmen yine de bu arkadaşa şunları söylemeyi boynumun borcu bildim:
“
Yusufum, bahçende çiçekler var, güller var. Sen de o çiçeklerin ve güllerin solmasını,kurumasını ve yok olmasını istemiyorsun. Bu güzel bir şey. Bu senin vicdanının sesi. Bu sesi dinlemen lazım. Fakat bu sesi dinlemiyorsun, çiçeklere ve güllere su vermiyorsun, bakım yapmıyorsun. Onların kurumasını ve yok olmasını bekliyorsun. Bu da apaçık bir zulümdür.Bu zulümden vazgeçmen lazım. Kesin iradeni kullanman lazım. Yoksa bu dert seni öldürür. Doktor: "Sen kanser olmuşsun, bu sigarayı ve içkiyi bırakman lazım. Bırakmazsan bunlar seni öldürecek." diyor; sen yine biliyorum ama bırakamıyorum, diyorsun. Hayır, sen bırakmıyorsun. Bırakmak istemiyorsun. Şeytan ve nefs-i emmaren sana galip geliyor. Eğer kılamadığın namazlarından dolayı ciddi bir tevbe ile Allah’a kaçarsan, büyük bir samimiyetle: “Allahım beni senden uzak tutan zalim nefs-i emaremin şerrinden ve tembelliğinden koru ve kurtar!” diye dua edersen, bundan sonra bir daha namazı bırakmayacağım, diye kararlılığını ortaya koyarsan, Allah seni koruyacak ve kurtaracaktır, hiçbir şeytan seni bu kararından caydıramayacaktır. Her halde meseleyi anlamışsındır. Ben sana piyasadaki kitapları söylemedim. Piyasada çok kitap var, hepsi de birbirinden güzel. Ama ben sana senin derdinle ilgili olanları söyledim. Üç tane kitap ismi verdim. Onları sen okudun mu,okumadın mı? Okuduysan nefsini ikna etmek niyetiyle bir dahaoku. Benim söylediğim kitaplar, namaz kılmakta zorlanan nefs-iemmarenin başına tokmak gibi iniyor. Onu Allah’ın izniyle ikna ediyor ve kesinkesnamaza başlatıyor. Aldığım teşekkür ve dua mektupları ve mailler banabunu söylüyor. Bunları da okuduğun halde nefsin Nuh diyor, Peygamberdemiyorsa, seni ben değil, Nuh peygamber de kurtaramaz. Nitekim Nuh peygamber oğlunu tufanda boğulmaktan kurtaramadı.Ümid ediyorum sen, Nuh peygamberin davetine icabet etmeyenve gemiye binmeyen, tufanda boğulan oğlu gibi olmazsın. Bu uyarılardan sonra namaza -bırakmamak üzere kesinkes- başlayacağına inanıyorum. Allah yar ve yardımcımız olsun.”
Bu mail üzerine Yusuf’un cevabının ne olduğunu, herhalde merak ediyorsunuzdur. Ben de sizin gibi merak ediyorum ve hayırlı bir cevap bekliyorum. Galiba kitapları okuduktan sonra bana dönecektir. Yusuf gibi nefs-i emmaresiyle boğuşan ve savaşan kahramanlara, bu savaştagalip gelmeleri için dua edelim. Allah bizi kendinden, namaz seccadesinden ve secdesinden uzak düşmüşlerden eylemesin. Amin.
alıntıdır
Vehbi KARAKAŞ