16 Mart 2013, 16:58
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 20510 Üyelik T.:
01 Ekim 2012 Arkadaşları:24 Cinsiyet: Mesaj:
1.012 Konular:
166 Beğenildi:81 Beğendi:1 Takdirleri:187 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | **‘vav’ın sırları** **‘vav’ın sırları** VAV'IN SIRLARI İnsan ‘vav’ şeklinde doğar, bir ara doğrulunca kendini ‘elif’ sanır. İnsan iki büklüm yaşar, oysa en doğru olduğu gün ölmüştür. Kulluğun manası ‘vav’dadır, elif ulûhiyetin ve ehadiyetin simgesidir. O yüzden Lafz-ı İlahi elifle başlar. ‘Elif’ kâinatın anahtarıdır, ‘vav’ kâinattır. Rabbi ‘vav’ gibi mütevazı olsun ister kulları. Hz. Musa ‘dal’ olmuştur ama Firavun’un gözü ‘Elif’te kalmıştır. Hz. İbrahim ateşte ‘vav’dır, Nemrut bizzat ateşe odun. Hz. Yunus, ‘vav’ olup balığın karnında ancak kurtarmıştır kendini. İnsan iki büklüm olunca rahat eder ana karnında. Boylu boyunca uzansa da kim rahattır mezarında? ‘Vav’ın ‘elif’le münasebeti ne kadar iyiyse, kâinatın dengesi de o kadar düzgündür. Kim kimi hatırlarsa evvel, o ona koşar. Kâinatta tüm cisimler boşlukta dönerken, insan belki o yüzden boşlukta kalmamış, Rabbi onu imanla doldurmuştur. Evvelde ‘elif’tir, bir ilahi nefesle ahirde ‘vav’ olur kainat. Manayı bilmeyenler ‘vav’ diyemez ‘Vay!’ der. Buna anlamca vaveyla denir. Yani, ‘vav’ olamadıkları için feryad edenlerin halidir. ‘Elif’ bir ağaç ve insan onun dalıdır. Azrail budadıkça nefesleri, daha gür çıkar sesleri. Her biri ‘dal’ olur ve o ağaçtan beslenir. ‘Vav’ olur o ağacın gölgesine sığınır. Ve Allah insana seslenir, peygamber eliyle ulaşan mesajı hem ‘dal’ hem ‘vav’ ol der insana. “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridir. İyiliği emrederler; kötülüğe engel olurlar. Namaz kılarlar, zekât verirler. Allah’a ve Resulüne itaat ederler. İşte bunlara, Allah rahmet edecektir. Allah şüphesiz güçlüdür, hâkimdir.” (Tevbe, 71) Başkasının önünde eğilmek ne zordur. Birilerinin emri altına girmek ne ağırdır. Krallara boyun eğmemiş insan, görmediği bir varlığa mı itaat edecektir? İnsan kendinin bile farkında değildir iki ‘lam’ birbirine sarılıp kainatı ayakta tutan sütunlar gibi durmuştur ‘elif’in ardında, kainatın gezegenleri yuvarlanıp son harf misali peşinden giderken, insan yolculukta geri kalmanın acısını ne zaman anlayacaktır. Zordadır, sığınacak yeri yoktur. Evrene ve seslere kulak verenler duyar yeniden o kutlu çağrıyı; “Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Rablerine kavuşacak ve O’na döneceklerini umanlar ve Allah’a gerçek bir saygı gösterenlerden başkasına namaz elbette ağır gelir.” (Bakara, 45 46) Sonra çağırır insanı, belki cennet kokusunu duyurmak içindir bu davet, belki kendi yanına çağırıyordur. İşte o ayet: “Secde et, yaklaş!” (Alak, 19) Eğil ve ben senin başını göklere erdireyim, yıldızları ayağına sereyim, sana gezmekle bitiremeyeceğin cennetler, sayamayacağın nimetler vereyim demektir bu. Secde et, ‘vav’ ol, ‘Vay!’ dememek için ‘la şey’ (hiçbir şey) olan insan, her şey demek olan Rabbinin önünde... HAKAN TÜRKYILMAZ
__________________
Derdi dünya olanin dünya kadar derdi olur...
|
| |