Said Nursi’nin heykeli
Denir ya!.. “Allah yazmışsa bozsun” bu da onlardan biri.
Doğu Perinçek, “Atatürk’ün heykelinin yerine Said Nursi heykeli dikilir” demiş. İşte tam bu noktada söylenecek söz bu sözdür. “Allah yazmışsa bozsun”
Eşref Edip merhum 1952’de yazdığı bir makalesinde Said Nursi için şunları söylemiş: “Devr-i Saadette, Müslümanlığın ilk kuruluş zamanlarında olsaydı, Hazret-i Peygamber,
Kâbe’deki putların parçalanması vazifesini ona verirdi. Şirke ve putperestliğe o derece düşmandır.”
Kendi ifadelerinde ise heykellerle ilgili olarak şunları söylemektedir.
"Sanemperestliğin, başka bir nevi olan heykelperestlerin ve sûretperestlerin gâyet müthiş bir riyâkârlık mânâsında olan şan ve şeref peşinde koştukları bir zamanda…” (Emirdağ Lahikası) şeklinde devam eden sözleri onun heykel dikilmesine ne denli karşı olduğunu göstermeye yeter. Görüldüğü üzere heykelperestliği sanemperestlikle (putperestlikle) eşdeğerde görmektedir.
Kendisinin şiddetle karşı olduğu bir şeyi talebelerinin veya onu sevenlerin ona rağmen yapması mümkün değildir O nedenle
Doğu Perinçek rahat olsun hiçbir zaman ve hiçbir zeminde
onun heykeli dikilmeyecektir. Dikilecek olursa dikenler yanlış yapmış olur. Ve bu millet kabul etmez. İlk fırsatta onu yıkar, yok eder.
Zaten O’nun da bu kabil şeylere ihtiyacı yoktur. Onu sevenler kalplerinin en derin köşesinde, en geniş yeri ona ayırarak sevmektedirler. Bunun için heykelini dikmeye, reklamını yapmaya veya ismini bir takım tesislere vermeye gerek yoktur. O zaten kalplerde taht kurmuş, milyonlar onu ihlâsla, karşılıksız, annelerinden, babalarından, hatta kendi nefislerinden daha fazla sevmektedirler.
Ama derseniz ki, “bundan sonra Mustafa Kemal’in değil de onun sözü dinlenecek” işte ona bir diyeceğim olmaz. Çünkü bu millet aslına döndükçe kendi değerlerine daha çok sahip çıkıyor. Bunu da kendi bağrından çıktığı ve kendi evladı olduğu için seviyor olması ve sözünü dinlemesini gayet normal bir gelişme olarak görüyorum.
Aslında her türlü övgüyü fazlasıyla hak ediyor. İslam dini menetmeseydi, yeryüzünde heykeli dikilecek listede ilk sırayı alırdı.
Kendi ifadesiyle “bin emniyet müdürü, bin savcı kadar bu milletin emniyet ve asayişine hizmet etmemişsem Allah beni bin kere kahretsin” diyor. Gerçekte bu gayet tevazu içerisinde söylenmiş bir sözdür. Bin değil on binlerce dense yeridir.
Sadece asayişe mi hizmet etmiş? Elbette hayır!.. Serdettiği fikirler ve yetiştirdiği milyonlarca talebeleri sayesinde bu millete her alanda hizmet etmiş bir şahsiyettir.
Bir kısım insanlara yaptıkları farklı çalışmalardan ve gösterdikleri örnek davranışlardan dolayı Nobel ödülü veriliyor. Bediüzzaman Hazretlerinin çalışmalarına baktığımızda o aslında onlarca alanda Nobel ödülünü gerçek anlamda hak ediyor.
Bir edebiyat ödülünü neden hak etmesin veya bir hoş görü ödülünü veya barışı sağlamada gösterdiği performansından dolayı barış ödülünü, yine demokrasi ödülü, insan haklarının sağlanmasında gösterdiği başarıdan dolayı insan hakları ödülü gibi bir çok ödülü fazlasıyla hak ediyor.
Ama bütün bunlara rağmen O’nun heykelini dikmek yerine onun fikirlerinden yararlanılsa onun için çok daha onur verici olur. Onu en ziyade memnun edecek olan davranış da budur.
Zira O şöyle diyor. “Eğer Ankara’ya gönderilen Risale-i Nurun şiddetli tokatları için beni idama mahkum eden zatlar,
Risale-i Nurla imanlarını kurtarıp idam-ı ebediden necat bulsalar, siz şahit olunuz, ben onları da ruh u canımla helal ederim.” (Tarihçe-i Hayat sh. 12)
alıntıdır