Durumu: Medine No : 14629 Üyelik T.:
18 Kasım 2011 Arkadaşları:23 Cinsiyet: Memleket:Sinop Yaş:32 Mesaj:
324 Konular:
50 Beğenildi:39 Beğendi:0 Takdirleri:61 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Aranızda Selamı Yayınız Aranızda Selamı Yayınız “Aranızda Selâmı Yayınız.”
(MÜSLİM)
Müslümanların aralarında selâmlaşmaları ilâhi bir emirdir.
Cenâb-ı Hakk Âyet-i kerime’sinde şöyle buyuruyor: “Bir selâm ile selâmlandığınız vakit, siz ondan daha güzeli ile karşılık verin veya aynıyle mukabele edin. Şüphesiz ki Allah her şeyi hesap edendir.” (Nisâ: 86)
Abdullah ibn-i Ömer -radiyallahu anh- anlatıyor: “Resulullah’a İslâm’ın hangi ameli daha hayırlı?” diye sorulmuştu.
“Yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selâm vermen.” diye cevap verdi.” (Ebu Dâvud)
Yüce Rabb’imiz ve Peygamber Efendimiz bize tanıdığımız ve tanımadığımız bütün müslümanlara selâm vermemizi öğütlemektedir. Çünkü selâmlaşma; insanların birbirlerini sevmelerinin ilk adımıdır.
Selâmlaşma bir dostluk ve hayırseverlik âlametidir. Müslümanlar arasında tanışma ve kaynaşma sebebidir. Âile, akraba, komşu, arkadaş arasında oluşan dargınlıkları ve kini giderir. “Selâm” sözünden gönüllere sevgi sızar ve gönüller yumuşar.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz: “Ben size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi?
Aranızda selâmı yayınız.” buyurmuşlardır. (Müslim)
“Selâmun aleyküm” veya “Es-selâmu aleyküm” diye selâm veren kimse, selâm verdiği zât’a: “Ben müslümanım, benden sana zarar gelmez. Barış, huzur ve esenliğin sizin üzerinizde olmasını yüce Allah’tan niyaz ederim.” demiş olur. Bu şekilde ki selâm şekli bir müslümana yapılmış duâdır. Selâm vermek sünnet, almak farz olmasına rağmen, bir farzın işlenmesine sebep olunduğu için selâm vermek almaktan daha hayırlıdır. Bir de; kişi selâm beklemeden selâm verdiğinden tevazu kazanmakta ve böylece mütevazi olmanın Allah katındaki mükâfatını kazanmaktadır.
Âyet-i kerime’de şöyle buyurulmaktadır: “İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyen ve bozgunculuğu istemeyenlere veririz. Âkıbet muttakilerindir.” (Kasas: 83)
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmaktadırlar: “İnsanların Allah yanında en makbul olanları selâmı önce verenlerdir.” (Ebu Dâvud)
Daha güzel bir şekilde selâmı alabilmek için; “Es selâmu aleyküm” diyene “Ve aleykümüsselâm ve rahmetullah” demek, “Es selâmu aleyküm ve rahmetullah” diyene ise “Ve aleykümüsselâm ve rahmetullah ve berakâtühü” diye mukabelede bulunmalıdır.
Peygamber -sallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz: “Es selâmu aleyküm şeklinde selâm verene on sevap, Esselâmu aleyküm ve rahmetullah şekilde selâm verene yirmi sevap, Esselamu aleyküm ve rahmetullah ve berekâtühü şeklinde selâm verene otuz sevap verilir.” buyurdular. (Tirmizî)
Selâm vermenin birçok edep ve teferruatı vardır.
Selâmlaşma âdâbına göre; az çoğa, küçük büyüğe, yaya olan oturana, binitli olan yaya olana, geçip gitmekte olan oturana, arkadan gelenler önde gidenlere selâm verir.
Yemek yiyen, Kur'an okuyan, abdest alan, namaz kılan, hutbe dinleyen kimseye selâm verilmemelidir.
Ezan okunurken selâm verilmez.
Kumar masası başında oyun oynayanlara, içki içenlere de selâm verilmez.
Parmakla, el ile işaret ederek, eğilerek selâm verilmez. Böyle bir selâm şekli kâfirlerin adetidir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz:
“Bizden başkasına benzemek isteyenler bizden değildir. Yahudi ve hıristiyanlara benzemeyiniz.” “Yahudiler selâmı parmakla, hıristiyanlar selâmı avuçla, mecusiler (ateşe ve ineğe tapanlar) ise eğilerek selâm verirler. Siz böyle selâm vermeyiniz.” buyurdular. (Tirmizî - Buhârî)
Selâm yasağı daha çok bir özürü olmayanlaradır.
Dilsiz ve sağıra işaretle selâm verilebilir.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz buyurdular ki: “Hıristiyan ve yahudilerle karşılaşınca önce siz selâm vermeyin. Onlar size versinler, siz mukabele edin.”
“Ehl-i kitap size selâm verince onlara: ‘ve aleyküm’ diye cevap verin.” (Buhârî - Müslim)
Çünkü onlar bizim hakkımızda hayır düşünmezler. Tarih boyunca müslümanlara hep düşmanca hislerle hareket etmişlerdir.
Yüce Allah yahudi ve hıristiyanların kıyamete kadar müslümanlara düşmanlıktan vazgeçmeyeceklerini bildirmektedir: “Sen onların dinlerine uymadıkça ne yahudiler ne de hıristiyanlar aslâ senden hoşnut olmazlar.” (Bakara: 120)
İki müslüman birbirlerine aynı anda selâm verirlerse her ikisinin de birbirine cevap vermesi farz olunur. Selâm göndermek de sünnettir. Selâmı götürmeyi kabul eden kimsenin bu selâmı iletmesi farzdır. Unutmamaya dikkat etmelidir, çünkü üzerine emanettir. Mektupla gelen selâmı okuyunca hemen karşılık vermelidir.
Yüce Rabb’imiz yabancı evlere girerken selâm vermeyi emreder.
Âyet-i kerime’de:
“Ey iman edenler! Kendi ev ve odalarınızdan başka evlere, sahipleri ile alışkanlık temin edip, izin almadan ve selâm vermeden girmeyin.” buyuruluyor. (Nûr: 27)
Kendi evimize girerken de selâm vermeyi emreder ve Âyet-i kerime’sinde şöyle buyurur: “Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize selâm verin.” (Nûr: 61)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz buyurdular ki: “Biriniz bir meclise gelince selâm versin, kalkmak isteyince de selâm versin.” (Tirmizî)
Çocuklarımıza da selâm vermeli, verilen selâma mukabele etmesini öğretmeli ve onları İslâm edep ve ahlâkına göre alıştırmalıyız.
Ebu Dâvud -radiyallahu anh-den rivayet edildiğine göre:
“Resulullah Aleyhisselâm oynayan çocuklara rastlamıştı onlara selâm verdi denilmiştir.”
Selâm hususunda ilâhî bir emir de Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-ine salât-ü selâm getirmektir.
Bize Kur’an’ı tebliğ eden, dünya ve ahirette de mutlu olmanın yollarını gösteren yüce Peygamberimiz’e salât-ü selâm, ona hürmet ve teşekkürdür.
Âyet-i kerime’de: “Şüphesiz ki Allah ve melekleri Peygamber’e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona salât ve selâm getirin ve gönülden teslim olun.” (Ahzâb: 56)
Müsafaha da bir selâmlaşma şeklidir.
Şöyle ki: İki müslüman bir araya gelince birbirlerinin elini tutarlar, salât-ü selâm getirerek birbirlerinin hatırını sorarlar.
Bu da sevgi ve dostluk nişanıdır.
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz: “Birbirine rastgelen iki müslüman musafahada bulundumu, onlar daha birbirinden ayrılmadan bağışlanırlar.” buyuruyorlar. (Ebu Dâvud)
Kabristana varınca da selâm verilmelidir.
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem-Efendimiz kabristana girince şöyle buyururlardı:
“Ey müminler yurdunun sakinleri, Allah’ın selâmı üzerinize olsun. İnşallah biz de sizlere katılacağız.” (Ebu Dâvud)
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den şöyle rivayet edilmektedir:
“Allah’ın Resul’üne ricada bulundum:
– Yâ Resulellah! Yaptığım zaman cennete gireceğim işleri bana bildirir misiniz dedim, şu öğütleri verdi:
– “Selâmı yay, misafirlere, dostlara, özellikle fakirlere yemek yedir. Akraba fertleriyle itibarını sürdür. Bir de insanlar uykudayken namaz kıl. Bunları yap ki; sonra da esenlikle cennete giresin.” (İbn-i Kesir)
Rabb’imiz dilimizden ve kalbimizden selâmı eksik etmesin, bizleri râzı olduğu hâl ve hareketlerde bulundurup, ayırmasın.
“Selâm olsun hidayete tâbi olanlara.” (Tâhâ: 47)
“Selâm olsun O’nun beğenip seçtiği kullarına.” (Neml: 59)
__________________ Ve Hayat... Herseye Rağmen Değil ! ALLAH'a Kul Olunca Guzel. . . !! ♥ |