Durumu: Medine No : 89 Üyelik T.:
21 Ağustos 2007 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Mesaj:
555 Konular:
227 Beğenildi:15 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
| Cvp: .........nikah tazeleme.......
bu ince çizginin sırrına vakıf olmak bile bir ferasettir
sevgi değer dost güzel bir konu seçmişsin sağolasın
işbu konuya birazda delleriyle güncellik katayım istedim.
Evliliğin Dayandığı Deliller ve Nikah
A) Nikah Terimi Ve Kapsamı:
Nikah sözcüğü arapça "nekeha" fiilinden bir mastar olup,
erkeğin kadınla evlenmesi ve
onunla cinsel temasta bulunması anlamına gelir.
Bu sözcüğün "evlilik akdi" anlamı mecaz, "
cinsel temas" anlamı ise gerçek anlamdır.
Bir fıkıh terimi olarak nikah;
şer'an evlenme engeli bulunmayan bir kadının,
cinsel yönlerinden yararlanmayı erkeğe mubah kılan rizaî bir akittir.
Müteairün (12. M. yüzyıldan sonraki) fakihlerinin tarifi ise şöyledir;
nikah kasten mülk-i mut'ayı ifade eden bir akittir.
Yani erkeğe kadının cinsel yönlerinden yararlanma mülkiyeti hakkı veren
bir sözleşmedir.
Evlilik, nitelikleri dikkate alınarak aşağıdaki şekilde tarif edilebilir:
Evlenmeleri yasak olmayan bir erkekle bir kadın arasında yapılan,
birbirinin cinsel yönlerinden yararlanmayı meşru kılan,
ortak hayat ve nesli sürdürmek için bir bağ meydana getiren akittir.
(bk. İbnü'l-Hümam, Fethu'l-Kadîr, II, 339, vd.;
el-Meydani, el-lübab, III, 3; İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtar II, 335-357;
eş-Şirbinî, Muğnî'l-Muhtac, III, 123.)
İslam'da nikah akdi hem medenî bir muamele ve hem de bir ibadettir.
Çünkü nikahın rükün ve şartlarını İslam belirler ve eşlerin
evlilik nedeniyle pek büyük ecirlere ulaşacağını haber verir.
Evliliğin niteliğini İbnü'l-Hümam (ö. 861/1457) şöyle belirtir: "
Nikah ibadetlere daha yakındır.
Hatta evlenmek, sırf ibadet niyetiyle bekar kalmaktan daha üstündür."
(İbnû'l Hümam, a.g.e., II, 340)
Son devir fakihlerinden İbn Abidîn
(ö. 1252/1836) ünlü Reddü'l-Muhtar adlı eserinde nikah konusuna
şu cümlelerle başlar: "
Bizim için Hz. Adem devrinden günümüze kadar meşru olmuş,
sonra cennette de devam edecek,
nikah ile imandan başka ibadet yoktur."
(İbn Abidin, a.g.e., II, 258)
Nikahın mescid içinde aktedilmesi ve uygun olursa
cuma gününe rastlatılması müstehaptır.
Bu durum da onun ibadet yönünü güçlendirir.
(el-Askalanî, Bulugu'l-Meram, terc. Davudoğlu, İstanbul, 1967, II, 228 vd.)
Şafiîlere göre evlilik,
alış-veriş gibi dünyaya ait alelade işlerden olup,
ibadet niteliğinde değildir.
Dayandıkları delil, gayri müslimlerin nikahının da
İslam nazarında geçerli sayılmasıdır.
Eğer ibadet olsaydı, onların nikahlarının geçersiz olması gerekirdi.
Evlilikten gaye, kişinin cinsel isteklerini teskinden ibarettir.
İbadet ise yüce Allah için bir iş ve bir amel yapmaktır.
Bu yüzden Allah için iş yapmak kendi nefsi için iş yapmaktan daha faziletlidir.
Şafiîlerin bu görüşüne çoğunluk mezhep müctehitleri karşı çıkmıştır.
Şöyleki:
Çoğunluk müctehitlere göre evlilik akdinin
müslim veya gayri müslim için geçerli olması
dünyada toplum düzeni ile ilgilidir.
Nitekim mescit, yol yapımı ve benzeri hayır işleri
müslüman için bir ibadet olduğu halde,
gayri müslim için bir ibadet sayılmaz.
Genel anlamda Allahü Teala'nın hoşnut ve razı olduğu her iş ve davranış
mü'min için bir ibadettir.
Bu yüzden İslam'ın belirlediği esaslara göre kurulan
ve buna göre yürütülen evlilik de ibadet niteliğindedir.
Çünkü evlenmekle,
nefsi haramlardan korumak ve nesli sürdürmek gibi
bir çok toplum maslahatları gerçekleşir.
Nitekim Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Sizden birinizin evliliğinde sadaka sevabı vardır." (
Müslim, Zekat, 53; Ebu Davud, Tatavvu', 12, Edeb, 160;
A. b. Hanbel, V, 167, 168.) "Bir kimsenin sarfedeceği en faziletli para (dinar),
kendi aile fertlerine harcayacağı para ile,
Allah yolunda hayvanına ve yine Allah yolunda cihad edecek olan arkadaşlarına harcayacağı paradır."
(Müslim, Zekat, 38; Tirmizî, Birr, 42; ibn Mace, 4; A. b. Hanbel, V, 279, 284.) "
Çocuklarına, eşine ve hizmetçine yedirdiğin senin için bir sadakadır." (A.b. Hanbel, IV, 121,122.)
Diğer yandan kocaları yoksul olan iki varlıklı kadın,
Allah'ın elçisine gelerek,
kocalarına sadaka verip veremeyeceklerini sormuşlardı.
Hz. Peygamber onlara şu cevabı verdi: "
Kocalarınıza yardım ederseniz size iki ecir vardır.
Hısımlık ecri ve sadaka ecri." (Müslim, Zekat, 45)
İslam'da nikah akdi sırasında bir din adamının
veya resmi bir devlet memurunun hazır bulunması zorunlu değildir.
Evlenecek erkekle kadının veya bunların veli ve vekil gibi temsilcilerinin
ve şahitlerin hazır bulunması yeterlidir.
İslamî hükümleri bilen bir din adamının nikah akdini yönetmesi,
evliliğin İslam'a uygun olarak yapılmasına yardımcı olmaktan ibarettir.
Çünkü bir İslam bilgininin nikah akdini yönetmesi,
gerekli soruları sorup, cevap alması
nikahın rükün ve şartlarından değildir.
Bu durum onun dinî niteliği ve ibadet yönü için bir engel teşkil etmez.
Batı ülkeleri hıristiyan toplumlarında nikahın
dinî veya medeni niteliği uzun süre tartışılmış,
kimi ülkelerde nikah yalnız kiliselerde akdedilirken,
kimi ülkelerde de medeni nikah esası benimsenmiştir.
Resmi devlet memuru önünde akdedilen nikaha "medenî nikah" denir.
B) Evliliğin Meşru Olduğunu Gösteren Deliller:
Evliliğin meşru oluşu Kitap, Sünnet ve İcma delillerine dayanır.
Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur:
"Sizden bekarları ve kölelerinizle cariyelerinizden salih olanları evlendirin.
Eğer onlar fakir iseler, Allah onları fazlu kereminden zenginletir.
Allah her şeye gücü yeten ve her şeyi bilendir." (en-Nur, 24/32.)
"Size helal olan kadınlardan ikişer, üçer ve dörder tane nikahlayın.
Bu kadınlar arasında adalet yapamayacağınızdan korkarsanız,
o zaman tek kadınla evlenin veya ellerinizin altında bulunan cariyelerle yetinin.
Bu, haksızlığa yol açmamanız için daha uygundur." (en-Nisa, 4/3;
Nikahla ilgili diğer ayetler için bk. el-Bakara, 2/102, 221, 228, 230, 232, 235;
en-Nisa, 4/4, 5, 19, 22-26; el-A'raf, 7/189, 190; en-Nur, 24/3, 32, 33; er-Rûm, 30/21;
el-Ahzab, 33/37; el-Mümtehine, 60/10-12.)
Evlilik konusunda pek çok hadis nakledilmiştir.
Allah elçisi, gençlere hitap ederek şöyle buyurmuştur: "
Ey gençler topluluğu!
Sizden kimin evlilik yükümlülüklerine gücü yeterse evlensin.
Çünkü evlilik gözü ve ırzı harama karşı daha fazla koruyucudur:
Kimin evlenmeye gücü yetmezse oruca devam etsin.
Çünkü oruç onun için bir kalkandır."
(Buharî, Savm, 10, Nikah, 2,3; Müslim, Nikah, 1, 3; Ebu Davud, Nikah, 1;
Tirmizî, Nikah, 1; Nesaî, Sıyam, 43; Nikah, 3; ibn Mace, Nikah, 1;
Darimî, Nikah, 2; A.b. Hanbel, l, 378, 424,425.)
Ashab-ı kiramdan üç kişi Hz. Peygamber (s.a.s)'in eşlerine
onun gece ibadetini sormuşlar,
belki azımsayarak birincisi "sürekli olarak gece namazı kılmaya",
ikincisi "sürekli oruç tutmaya",
üçüncüsü ise "
kadınlardan sürekli ayrı kalmaya ve hiç evlenmemeye" karar verir.
Onların bu konuşmalarını haber alan Hz. Peygamber şöyle buyurur: "
Bazı kimselere ne oluyor ki, şöyle şöyle demişler.
Fakat ben hem namaz kılıyorum, hem uyuyorum;
oruç tutuyorum, tutmadığım da oluyor;
kadınlarla da evleniyorum.
Kim benim sünnetimi terkederse benden değildir."
(Müslim, Nikah, 5; Nesaî, Nikah, 4; Darimî, Nikah, 3;
A. b. Hanbel, II, 158, III, 341,359, V, 409.)
Hz. Aişe'nin naklettiği bir hadiste şöyle buyurulmuştur:
"Nikah benim sünnetimdir.
Kim benim sünnetimle amel etmezse, benden değildir.
Evleniniz, çünkü ben (kıyamet gününde)
diğer ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla övüneceğim.
Kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin.
Evlenme gücü bulamayan da oruca devam etsin.
Çünkü oruç, onun için (harama karşı) bir kalkandır."
(İbn Mace, Nikah, 1.
Bu hadisin senedi, rivayet zincirinde bulunan
İsa b. Meymun el-Medini yüzünden zayıf sayılmışsa da,
hadisi destekleyen başka rivayetler de vardır.)
Ebu Umame (r.a.)'ın naklettiği başka bir hadiste ise şöyle buyurular:
"Mü'min, Allah korkusundan ve O'na itaattan sonra,
iyi bir kadından yararlandığı kadar hiçbir şeyden yararlanmamıştır.
Çünkü eşine emretse sözünü dinler,
yüzüne baksa sevinç duyar, üzerine yemin etse, yeminini doğru çıkarır,
dışa gitse, kendisinin bulunmadığı sırada iffetini ve kocasının malını korur."
(İbn Mace,Nikah,5.)
Diğer yandan evlenmenin meşruluğu üzerinde,
bütün ümmet görüş birliği içindedir.
Ancak evlenmenin hükmü
evlenecek kişinin özel durumu dikkate alınarak değerlendirilir.
Aşağıda çeşitli durumlara göre konuyu açıklayacağız.
C) Evlenmenin Hükmü:
Evleneceklerin durumuna göre nikahın hükmü farz, vacip,
sünnet, haram, mekruh veya mubah kısımlarına ayrılır.
1) Evlenmediği takdirde zinaya düşeceği kesin olan kimsenin evlenmesi farzdır.
Ancak bunun için erkeğin mehri verecek ve eşinin geçimini sağlayacak güce sahip olması da gereklidir.
2) Yine evlenmezse zinaya düşme tehlikesi bulunan kimsenin -
mehir ve nafakayı sağlayacak durumda ise - evlenmesi vaciptir.
Hanefiler dışındaki çoğunluk fakihlere göre farz ile vacip arasında bir fark bulunmaz.
(el-Kasanî, a.g.e., ll, 260 vd.; İbnü'l-Hümam, a.g.e., II, 342.)
3) Evlenince, eşine zulüm ve işkence yapacağı kesin olan kimsenin evlenmesi haramdır.
,Hem zinaya düşme ve hem de eşine zulüm yapma korkusu bulunan kimsede haramlık yönü tercih edilir.
Çünkü bir konuda helal ve haram birleşince, prensip olarak haram üstün tutulur ve ondan kaçınmak gerekir.
Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de; "Evlenmeye güç yetiremeyenler,
Allah kendilerini fazlu kereminden zenginletinceye kadar iffetlerini korusunlar." (en-Nur,24/33.) buyurulur.
4) Eşine zulüm yapma ihtimali bulunan kimsenin evlenmesi mekruhtur. (el-Mevsili, el-ihtiyar, III, 82)
5) Cinsel bakımdan itidal halde bulunanların evlenmesi sünnettir.
İtidal; evlenmezse zinaya düşeceğinden korkulmayan, evlenirse de
eşine zulüm yapacağından endişe duyulmayan kimsenin durumunu ifade eder.
Bir toplumda çoğunluğun bu durumda olması asıldır.
Yukarıda zikrettiğimiz, evlenemeyen gençlere oruç tutmayı tavsiye eden
ve evlilik konusunda aşırı çekimser kalmaya karar veren üç sahabeyi uyaran hadisler bunun delilidir.
Diğer yandan Hz. Peygamber ve ashabı kiram evlenmişler ve onlara uyanlar da bu sünneti sürdürmüşlerdir.
Tercih edilen görüş budur. (el-Fetava'l-Hindiyye, l, 267.)
İmam Şafiî'ye (ö. 204/819) göre yukarıda belirttiğimiz itidal durumunda evlenmek mubah olup,
mü'min evlenme veya, evlenmeme arasında serbest bırakılır.
O'na göre, boş vakitleri ibadete ayırmak ve ilimle uğraşmak evlilikten daha üstündür.
Dayandığı deliller şunlardır:
Allahü Teala, Yahya Peygamberi överken "...efendi, nefsine hakim ve iffetli." (Al-i İmran,3/39.) buyurarak,
onun evlenmeye gücü yettiği halde kadınlardan uzak durduğuna işaret etmiştir.
Eğer evlilik daha üstün olsaydı, bunu terketmek övülmezdi.
Çoğunluk müctehitler ise bu örneğin daha önceki şeriat uygulaması olduğunu,
İslam ümmetini bağlamadığını söylemişlerdir.
Şafiî'nin başka bir delili şu ayettir: "Haram olanlar dışındaki kadınlar,
onları mallarınızdan harcayarak almak, onlarla evlenmek ve zina etmemek şartıyla size helal kılındı." (en-Nisa, 4/24.)
Bir şeyin helal olması mubah olması demektir. Çünkü helal ve mubah sözcükleri eş anlamlıdır.
Buna göre evlilik; yeme, içme, alış-veriş gibi mubah olan fiillerdendir.
(ez-Zühaylî, a.g.e., VII, 33,34; el-Askalanî, a.g.e., III, 228 vd.: Döndüren a.g.e.. s: 183-184)
|