[COLOR=#00008b]
20. YÜZYIL
I. Dünya savaşında Yahudi erkekler kalitesiz askerler olmakla suçlandılar. Fakat Yahudi erkekler iki tarafta da ülkelerine onurluca hizmet ettiler. Amerika Birleşik Devletleri Hava Pilotu Yüzbaşı Jack Schurabb 1918’de küçük savaş uçağıyla 10 düşman uçağı düşürdü. O bir yahudiydi. 1917’de anavatanı için hayatını kaybetmeden önce 19 müttefik uçağını düşüren Wilhelm Frankle cesur bir Alman pilotuydu. O’da yahudiydi. Herkes gibi hayatlarını savaş meydanında kaybeden çokca Yahudi asker örneği zikredilebilir.
ARAP-İSRAİL ÇATIŞMASI
Bugünün Arab-İsrail çatışmasında haberlerin çoğunda Yahudi karşıtı tutumlar sık sık gerçeği gizlemiş ve çoğu insanın yanlış sonuçlara ulaşmasına sebep olmuştur. Yakın zamandaki tarihsel olaylar hakkında bir inceleme durumun gerçekliğini ortaya çıkaracaktır. Çoğu insan İsrail’in bu topraklarda var olma hakkını sorgulamakta ve bu toprakların İsraillilere değil de Filistinli Araplara ait olduğu sonucuna varmaktadır. Bu topraklarda hiçbir Filistinli Arap bulunmadı. Siyonist yerleşimciler bu toprakları verimli hale getirinceye kadar Yahudilerden başka hiçbir grup milli bir iddiada bulunmadı.
1800’lü yıllarda Siyonist yerleşimciler Romalılar tarafından isimlendirildiği üzere Filistin’e geldiğinde, Filistin çorak bir araziydi. Osmanlı imparatorluğunun önemsiz bir eyaletiydi. İhmal’in üzerinden yüzyıllar sonra 3 feet kalınlığında toprak erozyona uğradı. Geriye kayalık tepeler, bataklıklar ve kurak çöller kaldı. Bu, Filistin kraliyet Komisyonunun Britinya ile ilgili raporu, İngiliz hükümeti geliştirme direktörü Lovis French ile arkeologlar ve 19.yy’da kutsal toprakları ziyaret edenler tarafından belgelenmiştir.
Sıtma ve çocuk felci bu dönemde Filistin’in başlıca sakinleri - Gezgin bedevi kabileleri ve birazda köylü çiftçiler- arasında yaygındı. Yahudi yerleşimciler başka kimsenin istemediği verimsiz toprakları Şam, İstanbul ve Kahire’deki varlıklı mal sahiplerinden son derece yüksek fiyatlarla satın aldılar.
Bunun doğruluğu Granott tarafından “The Land System in Palestine” ile Almon tarafından “Land Ownership in Palestine” adlı eserlerinde 1882 ve 1948’de ayrıca bu konudaki diğer çalışmalar tarafından kanıtlanmıştır.
Yahudi yerleşimciler bataklıkları kuruttu, kayaları taşıdı, ağaçlar dikti ve yüzyıllardır boş olan çöl araziyi verimli yaptılar. I. Dünya savaşı sırasında İngilizler Osmanlıları Bozguna uğratmada Arapların yardımına karşılık kendi milletlerini kurmak için Arap liderlere yardım etmeyi kabul etti.
Müslümanlar bu topraklara yönelik manevi mirasın izini sürdükleri için Filistin’in de dahil edilmesini istemişlerdir.
İngiltere bu dönemde ayrıca Yahudi halkına bir milli anavatan sözü veren Balfour Deklarasyonunu yayımladı. Osmanlı İmparatorluğu 1918’de müttefik zaferinden sonra parçalara ayrıldı. Sınırlar belirlendi ve İngiltere Filistin’i idare etti. Fransa toprakların kendisiyle paylaşılması hususunda ısrar etti. Gizli bir anlaşma İngiltere’nin daha önce bir arap devleti için söz verdiği bölgenin çoğunu Fransa’ya verdi. İngiltere ve Fransa tarafından aldatıldığı düşüncesi ve Balfour Deklarasyonu tarafından kapanan Filistin iddiaları yüzünden Arap liderler öfkelerini Siyonist yerleşimciler üzerine yoğunlaştırdı. 1920 de bir isyan sırasında uzun süren terörist atakların ilkinde yahudi halk öldürüldü. Bu çok önemlidir ki Arap Liderlerin kızgınlığını yatıştırmak çabası içinde Filistin 1922’de bölündü. ¾’den daha fazlası yeni bir Arap Filistin ülkesi yaratmak için ayrıldı. (Trans-Jondon)
Trans Jordon’a (Ürdün, Filistin ve İsrail arasındaki bölge) Yahudi göçü sert bir şekilde yasaklandı. Filistinli Arap halk için bir anavatan konusu gündeme geldiğinde 1922’de Biblical zamanlardan beri orada yaşayan yerel Yahudi Filistinliler ve Siyonist yerleşimcilere ¼’den daha az toprak ayrılmış iken kendilerine özgü özel devletleri olarak Filistinli Araplar Filistinin ¾’den daha fazlasını aldılar.
İsrail, orta doğunun küçük bir parçasında (Kaliforniya’nın 1/15’i kadar) sadece varolmak için 4 yıkıcı savaş yaşamış iken bir milliyetçi imparatorluk için Arap ümitleri 5 milyon kare mil alanı kapsayan 21 ayrı Arap devletinin formunda gerçekleştirildi.
Arap petrolüne bağlı ve Arap ülkelerindeki bir çok askeri üsle İngiltere Arap halkın rahatça hareket etmesine izin veriyorken Filistin’e Yahudi göçünü sınırlandırmaya başladı.
1922’deki taksime göre Filistin’in arap nüfusu azaltılıyordu. Fakat Filistin’de kaldıkları bölümde başarı ve daha sağlıklı şartlar ortaya koyan siyonist yerleşimciler olarak Binlerce Arap Suriye, Irak, Lübnan, Trans-Jondon ve Mısırdan taşındı. Bu olgu İngiliz Kraliyeti Filistin Komisyonunun 1937 raporu ile Fred Gothiel tarafından, “Arab Immigration Into Pre-State Israel 1922-1931” eserinde iyi bir şekilde belgelendirildi. Yahudi yerleşimciler Arapları dışarı zorlamak yerine içeri çekmeye sebep olan refahı sağladı.
1929 yılının 23 Ağustosunda binden fazla arap Kudüs’de bulabildikleri herhangi bir Yahudiye saldırdılar. Şiddet çabucak yayıldı. 132 Yahudi öldürüldü 339 yahudi yaralandı. Hebron’da[15] Yahudilerin %10’dan fazlası hayatlarını kaybetti. Şiddet 1936’da tekrar başladı. Çiftlikler yakıldı, otobüsler ve okullar bombalandı. Yahudi halkı pusuya düşürüldü ve öldürüldü. Siyonist yerleşimciler kısas talep ettiler fakat liderleri arasında şiddetli bir tartışmadan sonra kısas yapmama ve kendini savunma kararı üstün geldi.
1937’de İngiltere yeniden bölünmeyi önerdi. Yahudi Liderler gönülsüz bir şekilde şiddeti önlemenin bir yolu olarak bu bölünmeyi kabul etti fakat teklif, Arap liderler tarafından reddedildi.
Şiddet 1937’de yeniden patlak verdi ve 1939’a kadar devam etti. İngiltere şiddetli bir biçimde Yahudi göçünü ve Filistin’de toprak satın alımını sınırlandırmaya uğraştı. Böyle olmamış olsaydı çoğu Avrupalı Yahudi kendilerini mahkum eden Nazilerden kurtulmuş olacaktı.
HOLOCAUST ve SONRASI
Hiç kimse sana Holocaust’un var olmadığını yada abartıldığını söylemesine izin verme. Gerçekten o hafife alınmıştır. Kelimelerle anlatmak veya bu çok kötü durumu resimlerle aktarmak olanaksızdır.
Özgürlükçü birlikler olaya şahit olmuştur. Sağ kalanların anlattıkları ile Naziler tarafından muhafaza edilen kayıtlar ve fotoğraflar insan acımasızlığının ve Tüm zamanların en korkunç zulmünün en aşırı seviyesinin kanıtlarıdır. 1947’de Birleşmiş milletler, Filistin’in durumunu incelemek için bir komisyon gönderdi. Komisyon, İngiliz hakimiyetinin sona erdirilmesini ve bölgenin iki ayrı devlete ayrılmasını tavsiye etti. Yahudiler yine gönülsüz bir şekilde asıl Filistin’in ¼ den daha az bir bölgeyi kendilerine veren bu ayrımı kabul etti. Araplar bu fikri kabul etmedi ve hemen bu topraklar üzerindeki bütün Yahudi yerleşimcilere karşı saldırıya geçti.
Yahudiler ve Araplar arasındaki yerel çatışma İsrail Devletinin kurulduğunun Ben Gurion tarafından ilan edildiği 15 Mayıs 1948 yılına kadar devam etti. Daha sonra 6 arap ordusu yeni İsrail devletini işgal etti. İsrail savaşı kazandı. Fakat savaş sırasında İsrail’den kaçan yaklaşık olarak 500.000 Filistinli Arap şu anda evsizdir. Yahudi liderler kalmaları ve yeni devletin gelişmesinde rol almaları için Filistinli Arapları cesaretlendirdi. Diğer yarım milyon Filistinli Arap İsrail de kaldı ve şimdi bütünüyle İsrail Parlamentosunda -the Knesset- kendi temsilcileriyle İsrail’in tam vatandaşları olmuşlardır.
1947 ve 1948’de İsrail’den kaçanlara Arap liderler tarafından geçici olarak komşu ülkelere sığınmaları ve muzaffer arap orduları harekete geçtiğinde terkedilmiş Yahudi zenginliğinin paylaşımı iddiasında bulunmak için geri dönmeleri söylendi. İsrail 100.000 arap mülteciye yurduna geri göndermeyi teklif etti fakat Araplar bu teklifi kabul etmeyi reddetti. Birleşmiş Milletler Yardım ve İşler Acentası, mültecileri Sina, Ürdün ve Suriye’de yeniden yerleştirmeyi teklif etti. Fakat Arap yönetimi reddetti. Yaklaşık 500.000 olduğu bildirilen talihsiz Filistinli mülteci hiçbir arap ülkesi tarafından kabul edilmedi.
Aynı dönemde bir diğer mülteci problemi hiçbir zaman zikredilmedi. 1947-48 yılları esnasında Arap ülkelerinden 700.000 Yahudi yerleşimci yüzyıllarca yaşadıkları ve ayrılmak için gönüllü olmadıkları evlerini ve tüm mal varlıklarını bırakmaya ve Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Irak ve Yemenden ayrılmaya zorlandılar. Onlar İsrail’e yoksul olarak vardılar. Fakat onlar hakkında hiçbir şey duymuyorsun çünkü onlar İsrail toplumu içine çekildiler ve bu ulusun tümleyen bir parçası oldular.
1951-1956 yılları arasında 967 İsrailli, baskın yapan teröristler tarafından öldürüldü. Gaza ve Sina’dan çok sayıda terörist baskıncı geldi. Mısır, Aquaba körfezini abluka etmek suretiyle İsrail’in Eilat Limanını kapadı. İsrail, tüm gücünü kullanarak Sina’ya bir saldırı yaptı. Birleşmiş Milletler ve Amerika’nın baskısı İsrail’i geri çekilmeye zorladı.
Mısır, Suriye ve Ürdün’de merkez kuran terörist saldırılar devam etti. 1967’de Mısır, Suriye, Irak ve Ürdün 100.000 kişiden fazla birlik, 100’lerce tank, ve ağır silahlarla İsrail hudutlarına doğru harekete geçti. Sayıca üstün olan İsrail (1/3) ilk önce saldırdı ve “6 gün” savaşını kazandı.
Teröristler Yahudi olmayan ve olaya seyirci kalanlarla birlikte İsrail’de ve dünya çapında masum sivilleri öldürmeye ve sakat bırakmaya devam etti.
1973’de Yomkippur gününde Mısır ve Suriye, İsraillilere karşı koordine edilmiş bir atağa geçti. Başlangıçta savunmada kalan İsrail işgalcileri püskürtebildi ve sonuçta savaşı Mısır ve Suriye’ye taşıyabildi. Bu noktada Birleşmiş milletler güvenlik Konseyi bir ateşkes elde etmek için adım attı.
Güney Lübnan’da PLO tarafından yıllarca devam eden kanlı saldırılardan sonra 1982 Haziranında İsrail, Galilee için Barış operasyonunu başlattı. İsrailli askerler sivillerin tahliyesi için güvenli arazileri ilan etmek suretiyle şaşırtma unsurunu bir kenara bırakarak ve savaş planlarını düşmana ifşa etmiş olarak kendilerine bilerek ekstra kayıplar getirdiler. Burada bir antisemitist eğilim haber medyasında ortaya çıktı. Muhabirler İsrail’in sivillere karşı vahşi bir savaş başlattığını haber yaptı. Aynı zamanda Yaser Arafatı ve Kahraman özgürlük savaşçıları olarak PLO’yu (Filistin Özgürlük Hareketi) destekledi.
PLO Lübnan’ı zaptetmek için çalışma sürecinde iken Lüblan’ın Damour şehri 1970’lerde PLO tarafından yıkıldı fakat 1982’de İsrail Savunma Kuvvetlerini Takip eden gazeteciler çabucak bir gözlem yapmak suretiyle Damour’un İsrailliler tarafından yıkıldığını duyurdular.
Başbakan Minis Begin’in resimleri basıldığında o, daima negatif biçimde, kızgın, podyumu ezen bir tarzda tasvir edildi. Öte yandan Yaser Arafat daima nazik, gülümseyen ve muzaffer olarak olumlu tasvir edildi.
Ele geçirilen silahlar ve belgeler Suriye ve PLO’nun İsrail’e ek bir saldırı planladığını açıkça ortaya koydu. Sovyetler Birliği, PLO’ya yeterince silah, tank, mühimmat ve bir milyon askeri donatmak için techizat verdi. PLO, Beyrut’un batısına geri çekildi. Silahları sivil dolu apartmanlara, hastanelerin okulların ve evlerin yanına yerleştirildi. Çoğu haber kaynakları Sivil İnsan kalkanlarının arkasında saklanan PLO’ya sempatiyle yaklaşırken batı Beyrutta İsrail saldırısını vahşi ve İsraillileri de barbarlar olarak ilan etti.
İsrail birlikleri geri çekildikten sonra Müslüman Militanlar, Hıristiyan milisler, Suriyeliler, Arafat taraftarı Filisinliler, ile Arafat karşıtı Filistinliler yeniden şiddetle birbirlerine saldırdılar. Arafat taraftarı gruplar yeniden sivil dolu bir şehre çekildiler bu kez Tripoli. Fakat Suriyeliler ve Arafat karşıtı Filistinliler roket ve top atışı yapmaya başladıklarında sivil Arafat ile onun taraftarları yeniden sivillerin arkasına saklanıyorlardı. Basın yayın araçları olayları çok az bir kınamayla haber verdi. Ama niçin?
SONUÇ
Antisemitizm faal ve makuldur ancak gerçeğe dayanmaz. O, cahil duygulardan, yanlış probaganda ve nefretten kaynaklanır.
Yahudi halkını tanımak istersen hiç kimseden farkı olmadığını göreceksin. Birkaç tane kötü bulacaksındır. Fakat Yahudi halkının çoğunluğu oldukça ahlaki, nazik ve yerleştikleri ülkeye bağlıdır. Onların hepsi zengin değil, çoğu fakirdir. Amerika’da Forbes Magazine tarafından son yapılan 400 zengin insan listesinde %10’dan daha azı yahudiydi.
Antisemitizm kilisede hâla mevcuttur. Çoğu olgunlaşmamış Hıristiyan hala çarmıhtan Yahudileri sorumlu tutmaktadır. Çoğu İlahiyat profesörü, pastör’ü ve Kitabı mukaddes öğretenleri de Tanrının Yahudi halka sırtını döndüğü şeklinde yanlış teolojik bir düşünceyi takip etmektedir. Şimdi kilise, yeni Kudüs, manevi İsrail ve Tanrının Yeni seçilmiş halkıdır.
Fakat bu insan uydurması ve kutsal kitapların yüzeysel bir taramasından ortaya çıkan bir sonuçtur. Tekvin12:2-3; 17:7-8, Tesniye 7:6-8, Mezmurlar 89;30-34; İşaya 44:21; 49:15; Yeremya 32:37; Romalılar 11:1-2 ve diğer bir çok referansdaki Tanrının sözü hakkında derinlemesine bir inceleme bu düşünceyi yalanlar.
Yahudilerden başka İbrahim’in zamanında var olan hiçbir kültürel grup bugün mevcut değildir. Yahudiler, sürekli devam eden acımasız zulme rağmen hala buradalar. Kenanlılar, Hititler, Moablar ve diğerleri nerede?
Evet, Yahudiler kutsal kitabın yapacaklarını söylediği gibi acılara katlanmışlardır. Onlar topraklarına dönmüş ve çölü çiçekle doldurmuşlardır. Hatırla ki Havariler, Rabbi Saul yada Paul ve Mesih olarak Yeshua yada İsa’ya ilk inanan birkaç yüzbin hepsi yahudiydi.
Hiç kimse Yeshua’nın neye benzediğini bilmiyor. Fakat o, bu dünyada iken bir dua atkısı giydi, passover’a, diğer Kitabı Mukaddes tatillerine ve zamanın adetlerine riayet etti. Sinagoglarda ve tapınakta ibadet etti. O, halkını seven samimi bir Yahudiydi.
--------------------------------------------------------------------------------
* Bu makale Nisan 2003 yılında Family Restoration Magazine’de yayınlanmıştır. Ayrıca aynı makale daha önce Hıristiyan inancının kökleri hakkında bilgi vermek üzere kurulmuş olan Journal Tishrei 1993, c.I , s. 3 de de yayınlanmıştı.
** İngiltereli olan Hugh Wynne, Hıristiyan bir gruba mensup Kitabı Mukaddes öğreticisidir.
*** KTÜ Rize İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Araştırma Görevlisi suleyman_turan@hotmail.com
Çevirenin Notu: Kilisenin Antisemitizm’e yönelik tutumunu yazarın ele alış şekli metnin bir Yahudi tarafından yazıldığı izlenimi uyandırmakta ve bir Hıristiyan olan Hugh Wynne anlaşılması zor bir tavır sergilemekte ayrıca önemli iddialarda bulunmaktadır. Bu iddiaların her biri daha detaylı incelemeyi gerektirdiği için metni tercüme edip bazı noktalarda dipnotlar ilave etmekle yetindik. Dipnotların hepsi metne tarafımızdan ilave edilmiştir.
[1] Soylarını bozulmaya karşı koruma hususunda çok dikkatli davrandıkları ayrıca Grek düşüncesini küçümsedikleri için Yahudiler, çocuklarının yahudi olmayan çocuklarla arkadaşlık etmesini bile hoş karşılamıyorlardı. John Pollock, Elçi, trc. Leyla Güleç, Bütün Dünya Kitaplığı, İstanbul 2001, 12.
[2] Yahudiler Kutsal kitaplarını Mısır kralı ve İskenderiye deki kütüphanenin kurucusu Ptolemy Philadelphus (M.Ö.309-246)’un önerisi üzerine. İsa’dan III yy önce Grekçe’ye çevirmişlerdir. F. J. Foakes-Jackson, The Life of Saint Paul, NewYork 1926, 33.
[3] Luka 21:20
[4] Konuyla ilgili Bkz. S. G. F. Brandon, A Dictionary of Comparative Religion, London 1970, 130; Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yayınları, Ankara 1998, 58-59; Cengiz Batuk, Tarihin Sonunu Beklemek, İz Yayınları,İstanbul 2003, 92-93/
[5] Hz Peygamberin Medine’ye hicretinden sonra oluşturulan toplumsal mutabakata katılan ve dış saldırılara karşı Medineyi birlikte savunmayı kabul eden Yahudiler daha sonra bu mutabakata aykırı davrandıkları ve Mekkeli müşriklerle işbirliği yaptıkları için Medine’nin dışına çıkarılmışlardır. Çoğunun gittiği Hayber, Medine için tehdit oluşturmaya devam ettiğinden burası da Müslümanlar tarafından askeri bir seferle ele geçirilmiştir. Ancak buradaki Yahudi topluluğuna dokunulmamıştır. Bkz. Muhammed Hamidullah, İslam Peygamberi, İrfan Yayımcılık ve Ticaret, İstanbul 1993, c.II, 570-616.
[6] Hıristiyan olan ve Hıristiyanlığı devlet himayesine alan ilk Roma imparatoru Konstantindir.( Flavious Valerius Aurelius Constantşnus) 306’ da imparator ilan edilen Konstantin 313 yılında yayımladığı Milan fermanı ile topraklarında yaşayan Hıristiyanlara hürriyet vermiştir. Kürşat Demirci. “Hıristiyanlık-Tarihçe”, DİA, XVII, 332.
[7] İsa Mesih’in dirilişi anısına düzenlenen yıllık festival. Hıristiyanların en eski ve en büyük bayramları. Bu bayramın tarihi konusunda tartışmalar olmakla birlikte genellikle Nisan ayı içerisinde kutlanmaktadır. Easter dönemi Kül çarşambası ile başlar ve Pentakost ile sona erer. Paskalya öncesi hafta ise “kutsal hafta” olarak bilinir. Bkz. Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yayınları, Ankara 1998, 105
[8] 19 Haziran- 25 Ağustos 325
[9] MS 354-430 yılları arasında yaşamış Grek kilise babası, yazar ve Konstantinopol Piskoposu. Bkz. Michael Grant, Saint Paul, London 1976, 231
[10] Nicholas De Lange, Yahudi Dünyası, çev. Sevil Atauz - Akın Atauz, İletişim Yayınları, İstanbul 1987, 35-36.
[11] İsrailoğullarının Mısır topraklarından çıkışının anısına bir çeşit bahar festivali olarak kutlanan ve İbrani takvimine göre Nisan’ın 15’ ine denk düşen bir Yahudi bayramı. Bkz Şinasi Gündüz, Din ve İnanç Sözlüğü, Vadi Yayınları, Ankara 1998, 305.
Konuyla ilgili bilgi için bkz. Nicholas De Lange, age, 35-36.
[13] Nicholas De Lange, age, 36
Nicholas De Lange, age, 37
[15] Kudüs’ün 31 km güney doğusunda bulunan bir şehir.