11 Nisan 2013, 17:24
|
Mesaj No:1 |
Durumu: Medine No : 5879 Üyelik T.:
28 Aralık 2008 Arkadaşları:32 Cinsiyet:Bay Memleket:İst Yaş:39 Mesaj:
3.185 Konular:
1383 Beğenildi:174 Beğendi:17 Takdirleri:216 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Tesettürün sıfatları... Tesettürün sıfatları...
Bugün yaygın olarak kullanılan ve pardesü veya başka isimlerle adlandırılan elbiseler de eğer aşağıda sıralayacağımız özellikleri haiz olursa cilbap hükmündedir ve Müslüman kadının üzerinden örtünme mesuliyetini kaldırır.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُل لأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِن جَلاَبِيبِهِنَّ
“Ey Nebi! Eşlerine ve kızlarına ve mü`minlerin kadınlarına söyle; (evlerinden dışarı çıktıkları vakit) cilbablarıyla örtünsünler.” (Ahzab / 59)
وَإِذَا سَأَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعاً فَاسْأَلُوهُنَّ مِن وَرَاءِ حِجَابٍ
“Onlardan bir şey istediğiniz zaman hicabın arkasından isteyiniz.” (Ahzab / 53)
Burada hicaptan kasıt, kadını setreden herhangi bir şeydir. İster duvar, ister kapı veya isterse bir kumaş parçası olsun. Ayrıca bu hitap özelde her ne kadar Mü`minlerin Anneleri’yle ilgili olsa da ayetteki hitap, bütün mü`min kadınlar için hüküm ifade eder. Zira bu hükmün illeti ذَلِكُم أَطْهَر لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهنَّ (Bu, hem sizin kalpleriniz ve hem de onların kalpleri için daha tahirdir) hükmü geneldir ve illetin umumiliği hükmün de umumi olduğunu gösterir.
Cilbap ise; şeriatta muteber görüşler doğrultusunda kadının avret diye hükmedilen yerlerini baştan ayağa kadar örten tek parça kumaştan oluşan örtü çeşidinin genel adıdır. Bugün bu tür elbiseye “Âba” denilmektedir. Ya da iki parçadan oluşan örtü çeşididir ki; bir parçası etek şeklindedir. Diğer parçası ise baştan diz bölgesine kadar uzanacak şekilde kullanılan örtü çeşididir ki bugün bu tür örtüye çarşaf denilmektedir.
Bu örtüler Müslüman kadının dışlığı olarak tarif edilir. Yani evinden dışarı çıkan Müslüman kadının üzerine alması zorunlu örtüdür. Sonda düşmemiz gereken notu hemen burada düştükten sonra bu elbisenin özelliklerine geçelim. Bugün yaygın olarak kullanılan ve pardesü veya başka isimlerle adlandırılan elbiseler de eğer aşağıda sıralayacağımız özellikleri haiz olursa cilbap hükmündedir ve Müslüman kadının üzerinden örtünme mesuliyetini kaldırır. Tabi ulemanın sıraladıkları özellikleri taşıması şartı ile… buna rağmen taşıdığı misyon ve onu giyen kişiye kazandırdığı olgunluk ve şahsiyet sebebiyle bizim tercihimiz bugün çarşaf olarak tabir edilen örtüdür. Ama ifade ettiğimiz gibi bu bir şart değil, tercih meselesidir.
Yapılması gereken bir başka izah da kanaatimizce şudur; örtüye, tesettüre, sürekli “karşı cinsi tahrik etmekten sakındıran, karşı tarafın şehvet duyacağı bir görüntünün önüne geçen bir bakış açısıyla” değerlendirilmiştir. Hiç şüphesiz bu, tesettürün en başta gelen ve en önemli hikmetlerindendir. Ama İslam’ın diğer hükümlerinde olduğu gibi tesettür hükmü de tek bir hikmetle sınırlı değildir. Eğer başka büyük hikmetleri de barındırmıyor olsaydı, İslam; tesettürü hür, muhsan, Müslüman kadın ile sınırlı tutmazdı ve Hz. Ömer (r.a) hür, muhsan, Müslüman kadın gibi örtünen cariyeyi bu fiilinden men edip onu azarlamazdı. Tesettür değerlendirilirken bu unsurların da ön planda tutulması kanaatimizce hikmete daha yakındır. Müslüman kadının örtüsünün sıfatları:
1- Bütün bedeni örtecek büyüklükte olmalıdır. Genişlik olarak vücut hatlarını izhar etmeyecek şekilde olmalı. Uzunluk olarak da başından topuklarına kadarki ölçüden bir karış daha fazla olmalı, eğer yürüdüğü zaman ayaklarının gözükmesi tehlikesi varsa bu durumda bir yarım metre kadar daha uzun yapılabilir. Ama bundan daha fazlası kibre gireceğinden sakıncalıdır. Zira bununla ilgili olarak İbn-i Ömer (r.anhüma)’den şöyle bir hadis rivayet edilmiştir; “Elbisesini kibirle arkasından sürükleyen adama Allahu Teâlâ nazar etmez.” Bunun üzerine Ümmü Seleme annemiz; “Öyle ise kadınlar eteklerini nasıl yapacaklar” diye sormuş Hz. Resulullah (s.a.v); “Bir karış uzatabilirler” diye karşılık vermiş. Ümmü Seleme annemiz; “Eğer ayakları gözükecek olursa” deyince de “Bir zira’ bundan daha fazla uzatamazlar.” Karşılığını vermiştir.
2- Elbisenin kendisi ziynet olmamalı. Zira Allahu Teâlâ Nur Suresi’nde ziynetlerin bu örtüyle örtülmesini emir buyurmuş. Örtünün kendisinin bir ziynet olması emrin ruhuyla tezat oluşturuyor. Elbisenin kendisinin örtü olmamasının şartları ise şöyle sıralanıyor; Tek renkten müteşekkil olması, yaldızlı süsler ve mücevherlerle süslenmiş olmaması, dikkatleri celp edecek bir renk olmamalı (parlak kırmızı ve pembe gibi), ve özellikle parlak dikkat çekici ipek kumaştan olmaması lazım.
3- Giyenin tenini gizleyecek kalınlıkta olmalı. Zira altındaki teni gösteren elbise ile namahremin arasına çıkan kadınlarla ile ilgili olarak Hz. Resulullah (s.a.v); “Cehennem ehli iki sınıf vardır ki ben onları henüz görmedim. Bir (diğeri) de giyinmiş çıplak eğrileştiren (ve haktan) uzaklaşan bir takım kadınlardır ki, başları deve hörgüçleri gibidir. Bunlar, cennete giremez ve oranın kokusunu (bile) bulamazlar. Hâlbuki cennetin kokusu, şu kadar, bu kadar mesafeden hissedilir.”
4- Giydikleriyle erkeklere benzememeleri gerekir. Zira kadına benzemeye çalışan erkeğe ve erkeğe benzemeye çalışan kadına Hz. Resulullah (s.a.v) lanet etmiştir. Bir elbisenin erkek elbisesi sayılması için oranın örfünde o elbisenin erkek elbisesi olarak kabul görmüş olması lazımdır.
5- Kâfirlere mal olmuş elbiseler örnek alınarak hazırlanmamış olması lazım. Zira Allahu Teâlâ Müslümanları kâfirlere benzemekten sakındırıyor.
6- Kokulu olmaması lazım. Zira koku dikkat celbeden unsurlardandır. Bir hadiste Hz. Resulullah (s.a.v); koku saçtığı halde dışarı çıkan kadının meleklerin lanetine uğradığını buyururken başka bir hadiste ise böyle bir kadını zaniye diye tanımlıyor. Nisanur / Ekim 2012 |
| |