Durumu: Medine No : 1568 Üyelik T.:
28 Nisan 2008 Arkadaşları:0 Cinsiyet: Yaş:44 Mesaj:
147 Konular:
39 Beğenildi:5 Beğendi:0 Takdirleri:10 Takdir Et:
Konu Bu
Üyemize Aittir! | Kabul buyurur musun? Kabul buyurur musun? seni aramak ve bulmak için düştüm yollara... "Aramakla
bulunmaz..."diyen söze aldanmadım. Bakmadım sözün bu yanına....
Susuzluğumu hissediyorsam bana değildi bu söz. Zîra devamında
"Bulanlar; ancak arayanlardır..." ümidini fısıldayan bir ses vardı. Ve
ben o sese uyup düştüm yollara... çünkü içimdeki bu hasret ateşini sen
yaktın. Bu çağıltılı "ara ve bul" sesi senden geliyordu... Bu senin
çağrındı. Nasıl dururdum zincirlerimle... Nasıl beklerdim
hapishanemde... Kırdım zincirlerimi, yıktım duvarlarımı... Düştüm
yola... Artık bir yolcuyum ben de... Ezelle ebed arasında yoldayım
şimdi. Seni arıyorum ama bilirim ki yoldaşım da yine sensin. çünkü sen
olmasan ne yol olurdu ne yolcu.
Ne kadar yol yürüsem önüm kapı
ardım kapıydı... Seslenişim sanaydı bu yüzden: "Aç kapını ben geldim!"
diye... Seni bulduğum, bildiğim her yerde, her nesnede rengin vardı,
kokun, sesin. Ama hiç biri sen değildin. O yüzden baygın kokularıyla
sermest olsam da gülün bir bir solup düştü yaprakları... Hangi suyu
içsem daha da susadım. Hangi ekmeği yesem daha da acıktım. Hangi
Züleyhâ'nın vuslat kapısında bulsam kendimi, bir hiçlik kuyusuna
düştüm. Düştüm dünya gayyasına, düştüm. Düşmeyen kalkmaz, yitirmeyen
aramaz ki... Düştüm, kalkacağım, yitirdim arayıp bulacağım.
Başı
dumanlı dağlara düşüyor yolum, denize koşan sulara... Toprakla buluşan
yağmura... Açan çiçeğe, uçan kelebeğe... Seni soruyorum. "Daha git..."
diyorlar... Gidiyorum vadiler aşıyorum, yanardağlar gibi kalbimin
ateşini salıyorum her yere... Haramiler çıkıyor önüme..."Dur,
bekle..."diyorlar. Ama ben, akan sulara, yıldızlara bakıp "ötesi...
ötesi..."diyorum. Yürüyorum. Ne ten, ne can, ne yâr ne yâran..
.Geçiyorum hepsini... Ne şiir kurtarıyor beni ne söz... Adım ne, kimim
ben, kadehimde ne var? Yoldayım ama illerim hani? Bunu da sen
biliyorsun ancak. Biliyor ve çağırıyorsun kendine. Ama ne kadar gitsem,
yol uzuyor, kısalmıyor.
Ben bu dert ile kime yanayım. Kime
anlatayım sabahtan akşama senin için koştuğumu... Senden gelip sana
gittiğimi... Akşam heybetinle kendimden geçip sabah merhametinle
kendime geldiğimi.. .Ey kırık gönlün dermanı, ey Mecnun'un
Leylâ'sı...Zebur okuyup Davut oldum, incil okuyup isa oldum. Yeryüzüne
indim. Gökyüzüne ağdım. çöl gecelerinde Medineli kızlarla şarkılar
söyledim sevgilinin aşkına... Artık göster kendini de yeniden bir fidan
gibi dikileyim toprağına... çünkü derdim var, şifa senden, yol senin.
Sen izin vermezsen yürüyemem. Yorgun düşüyor bedenim, güç ver. içimin
pencerelerini aç... Ne dünya kalsın ne ukbâ... Ezel günündeki nidanla
beni bir daha çağır. çünkü sultan sensin, devlet senin, izzet senin.
Bak, yağmaya verdim cihanı... Tek yolunda yürüyeyim diye... çünkü yol
da senin, yolcu da... Renkten renge giriyorsun, bir sırrını çözemeden
başka bir tecellinle kamaştırıyorsun gözlerimi... Aciz olan benim,
kudretli olan sen...
öyleyse tut ellerimden. Kapat gözlerimi...
Kapat ki açtığımda seni göreyim. Kesreti geçip vahdete ereyim. Bir çift
yeşil göze mahkûm etme beni... Yasemin kokulu bir bahçeye.. .Ne geçmişe
ne bugüne ne geleceğe...Rahmet ki bitsin bu mahmur gece...Ben sabahına
uyanayım.
Dağlar aşıyorum, kartallarla söyleşiyorum. Söz
bitiyor, sen kalıyorsun. Denizler geçiyorum, beyaz köpüklü dalgalarla
kıyılara vuruyorum. Su, bitiyor, yine sen kalıyorsun. Vadilerden
geçiyorum. çiçekler soluyor da yine sen kalıyorsun. Ben lal, ben âmâ...
Sen baki, ben fânî... Sen konuşturmazsan ben konuşamam, sen
baktırmazsan ben göremem. Sen işaretler göstermezsen ben yürüyemem.
Bak, şehrimin kandilleri sönmüş. Lütfet ve yak onları..Bak, tarumar
olmuş bahçem. Solmuş güllerim. Sen, dirilt onları... Sen olmazsan bütün
vakitler akşam, sen olmazsan ne sefa var ne vefa... Ne dünya var, ne
ukbâ.. .Toz toprak oluyorum kudretini görüp bir rüzgâr esiyor, bir gece
kuşu ötüyor. Bu da senden, o.da senden. Hepsi senden.
işte
gecenin elbisesi... Kumaşı senden, işte gece sefaları açıyor. Kokusu
senden.. .Ama biliyorsun ki, bunlar hep tuzak... Bana ne gül gerekir ne
lâle... Mihman ver ki yolun doğru olanında yürüyeyim. Değilse yollar
uçurumlara çıkar... Karanlık olur her yan. Güneşe söyle ki doğsun.
Bileyim ki sabah oldu. Tekrar yürümek vaktidir, düşeyim yola...
Kapansın ziyan defterleri, başlasın yeniden yolculuk neşesi... Ney olup
inleyeyim, kaval olup ağlayayım. Yeter ki seni söylesin dilim, senin
elinden tutsun elim. Bu cihan ortasında, bu dehlizde yalnız bırakma
beni...Ezelden ebede savur beni..Savur ki, toprağını arayan bir buğday
tanesi gibi senin iklimine düşeyim. Orda yeşereyim.
Pervane
kesiliyorum ışığında... Görüyor ve biliyorsun. Kerem ediyorsun ve
açılıyor perdeler. Safalar bahşediyorsun, tazeleniyor sözler... Hû
dedikçe bayram ediyor lâleler... Bak, o zaman nasıl da kanatlanıyor
gönlüm... Ne doğu kalıyor ne batı... Ne güneş ne ay... Sen gelip gönül
mülküne şah oluyorsun, bir bir tükeniyor yollar. Kayboluyor gam ve
mihnet deryası... Parlıyor ayna.. .Can evinde hüma kuşu... Harabe
içinde define.. .Ben ne yaptım da geldi bu saadet.. .Mansur gibi dara
mı çekildim. Ne yaptım da şad ettin gönül hanemi... Bilirim ki
rahmetindir bu... Sen olmasan ne yol biter ne feryadım. Ne tedbirim kâr
eder ne cehdim.
Meğer ki, hep sendeymişim, seninleymişim. Ne yol
varmış ne yolcu... Hasretin vuslat, uzağın yakın imiş. Bunu da sen
bildirdin. şimdi şahbaz olup devran etmenin vaktidir gökleri... şimdi
selâmlamanın vaktidir melekleri... Tur dağında Musa, gökyüzünde isa
olmanın demi... Kapı açıldı, suret belirdi. Bitti kavga, bitti tuzak...
Ne daneler var yolda ne avcı kuşları... Sen ki vefa bağının gülüydün,
cefa senden uzak... Ben derdim, sen dermanım, sen ikrarımsın benim. Saf
tutmuş selvinin secdesi sana. Bütün yollar sana doğrudur sana... şimdi
ulu divânında yine rahmet, lütfet ki bağışlansın suçum, uzun yoldan
geliyorum ama ellerim boş. Sâdece hasretimi sunabiliyorum sana bir de
aczimi...
Kabul buyurur musun? |